Varlığı bilinen ama çözülemeyen sorun! Gazeteler neden okunmuyor?

Hayır! Gazetelerin okunmama nedenlerini günümüzde sadece dijitalleşme ile izah etmek çok doğru bir yaklaşım değil… Medyadaki dijitalleşmenin yanı sıra, gazete tirajlarını etkileyen çok sayıda parametre bulunuyor.

Gazeteler her geçen gün tiraj kaybederken, bunun bir sorun olduğunu ve bu sorunun çözülmesi gerektiğini konusuna birkaç gazeteci, birkaç iletişim akademisyeni ve bazı meslek örgütleri dışında pek de kafa yoran varmış gibi görünmüyor. Bu konuyu asıl ciddiye alması gereken gazete patronlarıyla yayın yönetmenlerinin ise yalnızca günü kurtarma telaşında oldukları görülüyor. Üstelik ellerinde bulundurdukları gazetelerin marka değerleri günden güne düşerken…

Vaziyet ortada…

Bir zamanlar sadece bir gazete 1,5-2 milyon satarken, bugün 31 gazete yaklaşık 1 milyon 700 bin satıyor. En fazla satan gazetenin tirajı bile günümüzde 200 bin rakamını bulamıyor.

Diyeceksiniz ki dijitalleşme…

Hayır! Gazetelerin okunmama nedenlerini günümüzde sadece dijitalleşme ile izah etmek çok doğru bir yaklaşım değil… Medyadaki dijitalleşmenin yanı sıra, gazete tirajlarını etkileyen çok sayıda parametre bulunuyor.

İsterseniz bu konunun nedenlerini biraz analiz edelim…

Vatandaşlar geçmişte, öyle ya da böyle bir gazete okuma kültürüne sahipti. Gazeteler ise tiraj ve reklam gelirleriyle ayakta kalmayı başarabiliyorlardı. 2000’li yılların başına dek durum böyle devam etti. O yıllar, tam da dijital medyanın yükselişe geçtiği dönemlerdi. Aynı dönemde gazetelerin tirajlarındaki düşüş daha da hızlandı. Sonrasında Radikal, Vatan, Habertürk, Star, Güneş ve Ortadoğu gibi gazetelerin yakın tarihte kapandıklarına şahit olduk. Bu gazetelerin kapanma gerekçesinin ortak noktası dijitalde büyümekti. Habertürk dışında bu hedefe ulaşabilen neredeyse olmadı. Gazetelerin kapanma nedenleri arasında belki siyaseten farklı nedenler vardı ama medyadaki dijitalleşme bunun bir bahanesi oldu.

Sınırlarımızın ötesine baktığımızda ise Avrupa’da ve ABD’de bu zorlu süreci atlatarak hem kağıda basılı gazetelerini ayakta tutan hem de onların dijital uzantılarını büyüten gazeteler olduğunu görüyoruz. New York Times, Wall Street Journal, Washington Post, Financial Times, The Times, Daily Telegraph gibi gazeteler buna en iyi örnek… Bu gazeteler dijital dünyaya hızlı ayak uydurmaları sayesinde hem gelirlerini artırmayı hem de ana gazetelerini ayakta tutmayı başarmış durumdalar.

Bizde ise görünen o ki, kapanan bir gazete kapandığıyla kalıyor…

Tirajlarla ilgili rakamlar ortada… Gazeteciler Cemiyeti’nin geçtiğimiz günlerde yayınladığı bir rapora göre, son 6 yılda gazetelerin tirajı yüzde 50 erimiş. Basılan gazete ve dergi sayısı ile toplam tiraj 2013’ten bu yana istikrarlı biçimde azalırken, son 20 yılın en düşük seviyesine gerilemiş. Durum o kadar içler acısı ki, Basın İlan Kurumu ile birkaç reklam verenin de desteğini çekmesi durumunda korkarım ülkede gazete kalmayacak.

İŞTE GAZETELERİN OKUNMAMA NEDENLERİ

Peki, gelelim sorumuza… Gazeteler neden okunmuyor?

Bu sorunun cevabını siyasetten bağımsız olarak vermek her ne kadar güç olsa da, başlıca nedenlerini şöyle sıralayabiliriz.

İlk ve asıl neden elbette medyadaki dijitalleşme ve buna bağlı olarak sosyal medyanın önlenemeyen yükselişi… GSM teknolojilerindeki gelişmeler ve buna bağlı olarak internet medyasının bu teknolojiye kusursuz uyumu, dijital medyanın hızlı büyümesini sağladı. Sosyal medya platformlarının zaman içinde çeşitlenmesi dijital medyanın yükselişini daha da hızlandırdı. Durum böyleyken insanlar gazete bayisine giderek aldıkları gazetede bir önceki günün haberlerini okumak yerine telefonlarından anlık olarak gelişmeleri takip etmeye başladılar. Bu rüzgar doğal olarak ülkemizi de etkisi altına aldı. Ancak dijitale hızlı ayak uyduramayan yayın organları bunun bedelini ağır ödediler.

Dijitalleşmenin ülkemiz gazeteleri açısından nasıl bir sonuç doğurduğuna kısaca göz atacak olursak, gazetelerin, tiraj gelirleriyle maliyetlerini karşılamaktan uzak oldukları ortada… Reklam gelirleri ise her geçen gün giderek azalmakta… Resmi ilanlardaki adaletsizlik de ortadayken, kimi gazetelerin dijital versiyonlarından elde ettikleri gelirlerle ayakta kalmaya çalıştıkları görülüyor. Tabii ki arkasında güçlü bir holding yoksa…

Gazetelerin okunmamasının bir diğer nedeni ise maalesef Türk insanının okuma alışkanlığının az olması… Şimdilerde her ne kadar dijitalleşme bahanesinin arkasına sığınılsa da, dijitalleşme öncesinde bile gazete, dergi ve kitap basımının diğer ülkelerin çok gerisinde olması bunun en iyi ispatı. 1980 ve 90’lı yıllarda bazı gazetelerin tek başına 1,5 milyon tiraja ulaşması ise istisnai bir durum. Çünkü bu tirajın büyük bölümünün promosyon kampanyalarıyla elde edildiğini neredeyse bilmeyen yok.

İşte size başka bir neden daha… İnsanlar doğal olarak değerli olan bir şeylere para harcamak isterler. Herhangi bir ihtiyacı karşılamayan, değeri olmayan, kendisine hitap etmeyen şeyler satın alınmaz. Bu iktisadın temel kanunlarındandır. Takdir edersiniz ki gazetelerin değeri de sayfalarında gizlidir. Belki kağıt ve mürekkep olarak bir değer ifade etseler de, içindekilerin değer ifade etmemesi, satın alınmaları gerçeğini ortaya koymaz.

Peki, onları sattıran nedir? Elbette haber…

Gazetelerin büyük bölümü son yıllarda mevcut siyasi iklimin de etkisiyle halkın sayfalarda görmek istediği haberlere artık yer vermiyorlar. Ucunun iktidara dokunabileceği kaygısından olsa gerek; zamlar, hayat pahalılığı, işsizlik, enflasyon, geçim sıkıntısı, mülteciler ve çevre gibi konular 3-4 gazete haricinde yer bulmuyor. Gazetede kendisini bulamayan insanları doğal olarak gazete bayisinde gazete alırken bulmak da mümkün olmuyor. 

Gerçek gazetecilikten uzaklaşılması da gazetelerin satış rakamlarına olumsuz etki eden bir başka neden… Türkiye'de belki gazete çok ama gazetecilik az… Gazetelerin manşetlerini eskiden araştırmaya dayalı özel haberler süsler, atılan manşetler günlerce tartışılırdı. Bununla da kalmayıp hükümet bile devrilirdi. Oysa günümüzde hiçbir gazete manşeti ses getirmiyor. Eski gücünden artık eser yok. Çünkü artık o manşetlerin öznesi de yüklemi de belli… O manşetlere artık gazetecilerden çok siyaset yön veriyor. Gazete sahiplerinin gazeteciler yerine ticari çıkarlarını ön planda tutan iş insanlarından oluşması da kuşkusuz manşetlere yön veren dinamikler arasında bulunuyor.

Ve sonucu tirajlara doğrudan yansıyan bir başka neden daha; gazetelere ve gazetecilere güven meselesi…

Son yıllarda sıkça rastlanan spekülasyon, manipülasyon, yalan haber ve algı operasyonları bu güvenin dibe vurmasına yol açtı. Özellikle siyaset haberlerinde başvurulan bu akıl almaz yöntemler, kuşkusuz gazetecilere ve gazetelere olan güvenin azalmasının baş sorumlularındandı. Sadece habercilik yapmak yerine belli kişi ve grupların çıkarlarının gözeterek okuyuculara sırt çevirmek de tuzu biberi oldu. Avrupa Birliği’nin resmi kamuoyu araştırması olan Eurobarometer’in Türkiye’de yaptığı medyaya güven araştırmasının rakamları da bunu ortaya koyuyor. Araştırmaya göre, Türkiye’de halkın yüzde 69’u medyaya güvenmediğini söylüyor. Güven duyduğunu söyleyenlerin oranı yüzde 27 iken, yüzde 4’lük bir kesim ise “Bilmiyorum” yanıtını veriyor.

“Gazeteler neden okunmuyor?” sorusunun cevapları arasında son yıllarda önemli ölçüde kurumsallaşan ajans bağımlılığı ve masa başı gazeteciliğini saymazsak elbette olmazdı. Son yıllarda hangi gazeteye bakarsanız birçok haber neredeyse birbirinin aynısı… Bu da bize ajanslara bağımlılığın geldiği noktayı gösteriyor. Gazetelerin haber üretememesi ve buna bağlı olarak ajanslara olan bağımlılığı, adeta haberlerin tek elden çıktığı izlenimini veriyor. Gazeteler tek bir elden mi yönetiliyorlar bilinmez ama bu bağımlılık, haber üreten kadroların, yani muhabirlerin önemli ölçüde azaltıldığının bir göstergesi… Bunu, önceki yıllarda 50-60 kişilik muhabir kadrosuna sahip gazetelerin bugün 5-10 kişiyle habercilik yapmasından anlayabiliyoruz. Muhabirlerin sayıca azaltıldığı bir ortamda ise esas iş elbette masa başında ajans haberlerini takla attıran editörlere düşüyor.

Görüldüğü gibi, gazeteler tek bir nedenden ötürü tiraj kaybı yaşamıyor, yani bunun pek çok sebebi var. Ana tehdit ise medyadaki dijitalleşme… Kağıda basılı gazeteler, ancak yukarıda bahsettiğim sorunların çözülmesi durumunda dijital medyanın yıkıcı gücüne karşı koymayı başarabileceklerdir. Dolayısıyla gazeteler ilk aşamada tiraj kaybının önüne geçmek, ikinci aşamada ise dijitalleşmenin gücüyle birlikte ana markayı büyütme planları yapmalıdırlar. Tüm bu önlemleri aldıktan sonra umarız kağıda basılı gazeteler hak ettikleri değeri bulurlar.