İletişimciler mutlaka araştırmalı: “Tüm iletişim kazalarına rağmen koltukta kalabilmenin sırrı ne?"

Medyaradar yazarı Bülent Biricik, CHP lideri Kemal Kılıçdaroğlu'nun danışman skandalının ardından iletişim araştırmacılarına çağrıda bulundu: Yapılan tüm İletişim kazalarına rağmen hala koltukta kalabilmenin sırrı ne?

Yine bir seçim öncesi…

Yine Kemal Kılıçdaroğlu…

Yine büyük bir siyasal iletişim kazası… 

Gaflara ve iletişim kazalarına doyamayan CHP lideri Kemal Kılıçdaroğlu, son günlerde yine tartışmaların odağında… Bu kez konu, kendisine danışman olarak atadığı bir isim…

Aslında yaşananlara bir “skandal” dersek hiç de yanlış olmaz. Hem de öyle bir skandal ki, siyasal iletişim araştırmacıları için özel araştırma konusu dahi olabilir. Hatta akademik tez bile yapılabilir bu yaşananlar…

Şöyle bir konu başlığı hiç de fena olmaz: “Seçim Kaybetmede Liderlerin İletişim Kazalarının Rolü: CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu Örneği”…

Peki, kim bu danışman ve konu neden skandal boyutuna ulaştı?

Adı Perinaz Mahpeyker Yaman…

Kendisi tipik Ak Partili… 

Milletvekili adayı da olmuş, belediye başkan adayı da…

Partisinin ideolojisini çok iyi özümsemiş. Yaşantısından sosyal medya söylemlerine dek bu minvalde yaşıyor. Yani her yönden CHP’ye fersah fersah uzaklıkta.

Kılıçdaroğlu nedense hanımefendinin partiye artı değer katacağını düşünmüş olacak, “Gel danışmanım ol” diye teklif götürmüş. Hem de bir tanıdığının tavsiyesi üzerine…

Partinin muhtemelen o günlerde çok acil olarak bu hanımefendiye ihtiyacı olmuş olacak ki, apar topar ataması yapılmış. Üstelik 28 Mayıs Genel Seçimlerinden sadece iki gün önce…

Hemen o da diğer kıymetli danışmanlar gibi parti genel merkezinin üçüncü katındaki odasına yerleşmiş.

Meğer nasıl da şipşak oluyormuş bu işler.

Dün Ak Parti’li, bugün CHP’li…

İdeoloji yok, parti kültürü yok, aidiyet yok, yok oğlu yok…

Hanımefendiyi asıl ilgi çekici kılan ise sosyal medya hesabı.

Kendisinin CHP’de olmaması için sebep oluşturacak öyle çok paylaşımlar var ki orada…

Atatürk’e ve İnönü’ye hakaret içeren paylaşımlar mı dersiniz…

FETÖ elebaşını öven paylaşımlar mı dersiniz,

Yoksa, Kılıçdaroğlu’na hakaret içeren paylaşımlar mı dersiniz…

Evet evet, hanımefendi kimi paylaşımlarında Kılıçdaroğlu’na da düpedüz hakaret etmiş.

Nasıl profil ama?

İnanın Kılıçdaroğlu’nun en büyük siyasi rakibi olan Recep Tayyip Erdoğan, CHP’ye kötülük yapmak isteseydi bu kadarını yapamazdı. Hatta, “CHP’ye kötülük yapsın” diye göndermek istese ve böyle bir profili arasa, inanın 40 yıl düşünse bulamazdı.

Neyse gün geldi, seçim oldu.

Hem Kılıçdaroğlu hem de partisi kaybetti.

Skandal ise daha yeni ortaya çıktı. Olayın ortaya çıkmasıyla birlikte siyasal iletişim adına ibretlik sayılacak olaylar da birbirini izledi.

Neler yaşandı neler?

Hepsini tek bir cümle ile adlandırırsak, “zincirleme iletişim kazası” demek sanırım en uygun tanımlama olacaktır. 

İlk başta yapılan vahim bir hata,

O hatanın üstüne yapılan başka hatalar,

Liderden habersiz parti yöneticileri,

Parti yöneticilerinin açıklamalarını yalanlayan lider açıklaması,

Parti yöneticilerine danışmadan davranan genel başkan,

Birbirini tutmayan beyanatlar,

Hataların düzeltilmesi için tekrar yapılan açıklamalar ve daha niceleri…

Al sana ortaya karışık kriz tabağı…

Diyelim ki parti lideri en olmayacak adamı danışman olarak atadı…

Peki, parti yöneticileri çıkıp neden bunu yalanladı?

Ya Genel Başkan’a ne demeli? O da çıkıp olayı yalanlayan parti yöneticilerini yalanladı. Yani olayın doğruluğunu kabul etti.

Dolayısıyla ortaya evlere şenlik bir durum çıktı.

Bu olay bize öyle çok şey öğretti ki, hangi birini saysak bilemiyorum…

Örneğin; görevi krizleri yönetmek olan bir liderin nasıl kriz sebebi olduğunu anladık…

Örneğin; zincirleme siyasal iletişim kazasının nasıl gerçekleştirilebileceği gördük…

Örneğin; bir partide “kriz iletişimi nasıl yapılmamalıdır” konusunu canlı canlı izledik…

Örneğin; bir kişinin, hata üstüne hata yapsa dahi bir partide genel başkan olarak kalma özgürlüğüne nasıl sahip olduğunu idrak ettik…

Örneğin; bu hataları yapan bir parti genel başkanının yarın seçimlerde “bize oy verin” diye hangi yüzle seçmenin karşısına çıkacağını çok merak ettik…

Hani bir deyim vardır, “kırdığın cevizler kırkı geçti” diye…

Muhtemelen Kemal Kılıçdaroğlu’nun kırdığı cevizlerin sayısı da aşağı yukarı 40’ı bulmuştur.

İşte size iki örnek…

Kılıçdaroğlu’nun en önemli iletişim kazalarından birisi 2010 referandumu öncesinde yaşanmıştı. Kendisi, seçmen bilgilerini güncellemediği için bu hayati referandumda oy verememişti. Ancak şehir şehir gezerek halktan oy istemişti.

Alın size hafızalardaki yeri henüz çok taze olan bir başka iletişim kazası daha…

Kılıçdaroğlu, 14 Mayıs 2023 seçimleri öncesinde başörtüsü ile ilgili bir beyanat vermiş ve konu aylarca tartışılmıştı. Kılıçdaroğlu yaptığı bir konuşmada “Bu hakkı yasal güvenceye alacağız” demişti. Neticede Ak Parti bu golü kalesinden çevirip, CHP kalesine ustalıkla atmıştı.

Bunlara benzer daha pek çok örnek vermek mümkün.

Kılıçdaroğlu’nun adının karıştığı iletişim kazalarında ilginç bir anekdotu da aktarmadan geçmek olmaz. Ne tesadüftür ki bu kazalar hep seçim öncesi dönemlere denk geliyor. Seçim sonuçları ise hep hüsran oluyor.

Sanki gizli bir el seçimler yaklaştıkça harekete geçiyor ve salıyor CHP’ye Truva atlarını…

Neyse, yine de komplo teorilerine kendimizi fazlaca kaptırmamak gerekir.

Gelelim tüm bu yaşananları sonucuna…

Girilen tüm seçimleri kaybeden CHP hala muhalefette,

İktidarın tüm hatalarına rağmen hala iktidar olabilme ümidi vermiyor,

CHP seçmeni mütemadiyen hayal kırıklıklarıyla baş etmeye çalışıyor,

Kılıçdaroğlu ise hala kendisine tanına görev zararı opsiyonunu tüketmeye çalışıyor.

Sözün önüne gelecek olursak…

Tekrarlayan iletişim kazaları bir lideri asla iktidar yapmaz.

Yapsa yapsa siyasal iletişimciler için araştırma alanı yapar…

Buradan tüm iletişim araştırmacılarına çağrıda bulunuyorum.

Bence bunu araştırın: Yapılan tüm İletişim kazalarına rağmen hala koltukta kalabilmenin sırrı ne?