Tam da yeni gelmişken toprak yine çağırdı! Portakal sen orada kal!

Sözcü TV Ana Haber'i sunan Fatih Portakal'ın "Ben bu bültene adımı koydum, dış sesten de ben sorumluyum" diyerek çalışma arkadaşına attığı fırça tartışılmaya devam ediyor...

Söylemleri sertti, dili sivriydi… Fox’un giydirdiği muhalif gömleğini yıllarca itina ile taşıdı. Haliyle muhalif kimliğe sahip insanların umudu oldu. Milyonlarca insan ana haber saatinde onun ağzından çıkacak ve duygularına tercüman olacak iki kelama baktı.

Sonra bir de ne görelim?

Kahramanımız şöhretinin zirvesinde sine-i millete, Seferihisar’daki çiftliğine dönüvermişti.

Üzüldüler, “Gitme, bizi yalnız bırakma!” dediler. Hatta daha da ileri gidip, “O giderse Fox biter” dediler. Ve gitti…

Herkes toprakla hemhâl olacağını, onca yıllık gazeteciliğini gömeceğini zannetti.

Ama hiçbiri olmadı…

Ne Fox bitti, ne de kendisi orada kaldı.

Hem sosyal medya hesaplarından hem de Youtube hesabından içimize içimize sızdı. Hem de ne sızmak…

Çiftlikten taze toprak kokusuyla karışık yayınlar yaptı. Yanlış anlamayın! Yayınlarında çiftçilerin sorunlarını, süne zararlısıyla mücadeleyi falan anlatmadı.

Daha çok siyaseti anlattı, siyasetçileri konuşturdu. Gündem oluşturmaya dönük Youtube içerikleri üretti. Ortalığı bulandıracak tweetler attı.

Sonunda aşı tuttu. Güzide Türk medyası bu çabalarını karşılıksız bırakmadı.

Sözcü TV’ye transferi şatafatlı başlıklarla duyuruldu.

Bilirsiniz o meşhur atasözü, “Bir çiçekle bahar olmaz” der… O da bu söze nispet edercesine “muhalif medya ikonu” edalarıyla tekrar ulusal medyaya döndü.

Her şey çok mu güzel olacaktı ne?

Bazen bazı şeylere gereğinden fazla anlam yüklersin ya, tıpkı öyle oldu.

Belki de bir balondu söndü…

Gün geldi, kendisini asıl var eden kesim olan muhaliflere, ana muhalefet partisinden dert yandı. Gün geldi, kanalının izleyenlerine haberlerin seslendirmesini yapan kişiyi (perforeci) şikâyet etti.

Mevcut bulgular “ego zehirlenmesi”ni işaret ediyordu.

Nereden mi biliyoruz?

Daha önce bu zehirlenmeyi yaşayanlar yapılan tüm müdahalelere rağmen kurtarılamayıp hayata veda etti de ondan.

Siz onları çok iyi biliyorsunuz. Şimdi hiçbirinin ismi ekranlarda yok. Lakin geçmişleri ziyadesiyle cafcaflıydı.

Uygulanan tedaviler kendisini bu hastalıktan kurtarır mı bilinmez. Zira bunun ne denli amansız bir hastalık olduğunu bilenler bilir.

Söylenenlere göre tek bir ilacı varmış ego zehirlenmesinin… O da toprak… 

Hatırlarsanız sine-i millete dönmenin gerekçesini toprağa kavuşmak olarak açıklamıştı. İzleyicisini yüzüstü bırakıp Seferihisar’a giderken, “tabiatla olabildiğince bütünleşeceğim, toprağın sakin ritminde yaşayıp ruhunu ve bedenini dengeleyeceğim” demişti.

Meğer derdinin dermanı pek de uzakta değilmiş.

Söylenenler doğruysa, Seferihisar toprakları ego zehirlenmesine birebir geliyormuş. 

O zaman iyi dileklerimizi iletelim kendisine...

Allah şifalar versin!

Ne olur iyileşene, egolarından arınana kadar orada kal!