Gazeteciliğin utanç günleri... Neler yaptık da sayfalar dolusu utandık?

Bilindik bir gazeteci için sosyal medyada yakıştırılan bir sıfat dikkatimi çekince merakımdan derinlemesine araştırdım. Bir de ne göreyim?

Gazetecilik adına utanç duyduğumuz günler yaşıyoruz. “Bu kadar da olmaz” dediklerimiz bir bir gerçek oluyor, gazeteciliğin kuralları ayaklar altına alınıyor. Mesleklerini epeydir kuralsızca icra eden kimi gazeteciler, bu kadim mesleği illegal alana çekebilmek için neredeyse elinden geleni yapıyor. Hatta öyle ezberimizi bozan olaylara tanık oluyoruz ki, mesleğini kurallarına göre yapanlar vatan haini ilan edilip, hapse atılıyor.

Yazıma neden mi böyle bir giriş yaptım?

Çünkü, seçim arifesinde okuduklarımız ve izlediklerimiz, adeta “gazeteciliğin nasıl yapılmaması gerektiğini” yüzümüze vuruyor da ondan... 

Kulağına üfürülen yalan yanlış bilgileri yazarak kendisini “kulis gazetecisi” olarak satanı mı istersiniz?

Gönlünden geçenleri masa başında kaleme alarak kendisini “fikir önderi” olarak satanı mı istersiniz?

Birtakım çıkarlar için gerek iktidara gerekse muhalefete dümen kırarak onların gönlünü hoş edecek yayınlar yapanı mı istersiniz?

Gerçek dışı bilgileri yayınlayarak doğruların üstünü kapatan ve algılara oynayanları mı istersiniz?

Bu listeye bir de “çakma” gazetecileri eklemek gerekir…

Aslında gazeteci olmayıp, sosyal medyada karaladıklarıyla kendisini gazeteci gibi pazarlayan bu güruha seçim öncesi adeta gün doğdu. Neredeyse her gün görmeye alıştığımız haber kanallarındaki konuşan kafalar arasında onlar da var…

O çakma gazetecileri özellikle yazmayı tercih ettim. Zira onların kendisini bu kadar kolay bir şekilde gazeteci ilan etme fütursuzluğunda gazetecilik meslek örgütlerinin de büyük sorumluluğu var.

Yok öyle bedavaya “ben gazeteciyim” demek!

Hem gazeteciliğin etik değerleri söz konusu olunca hiçbir sorumluluk almayacaksın, hem de birtakım avantajlar ve avantalar elde etmek söz konusu olunca ortalıkta “gazeteciyim” diye dolaşacaksın…

Umarım ölen gazetecilerin ardından baş bağlığı mesajı dilemekten başka bir şey yapmayan bu örgütler, bu çakma gazetecilerle mücadele etme sorumluluğunu bir gün üstlenir. 

****

Bilindik bir gazeteci için sosyal medyada yakıştırılan bir sıfat dikkatimi çekince merakımdan derinlemesine araştırdım.

Bir de ne göreyim?

Gazeteciler için öyle sıfatlar kullanılmış ki, bir anlığına ben utandım onlar adına… İşte o sıfatlardan bazıları: Tetikçi gazeteci, şerefsiz gazeteci, gazeteci kılıklı, yalaka gazeteci, sözde gazeteci, gazeteci müsveddesi, iftiracı gazeteci, ss subayı gibi gazeteci, gazeteci kılıklı provokatör, görevli gazeteci.

İnanın AKP’li gazeteci, CHP’li gazeteci, muhalif gazeteci ve yandaş gazeteci gibi sıfatlar yukarıdaki yazılanların yanında pek bir masum kalıyor.

Ve daha korkuncu ne biliyor musunuz?

Örneğin arama motoruna “şerefsiz gazeteci” yazıyorsunuz 518 bin, “tetikçi gazeteci” yazıyorsunuz 437 bin, “provokatör gazeteci” yazıyorsunuz 298 bin, “yalaka gazeteci” yazıyorsunuz 70 bin sayfa açılıyor. 

Oysa biz gazeteciler bir zamanlar “araştırmacı gazeteci, cesur gazeteci, soruşturmacı gazeteci, başarılı gazeteci" gibi övgü dolu sıfatlarla anılırdık.

Bir kez daha söylemek istiyorum ki çok utandım. Utanmakla da kalmayıp mesleğimizi bu hale getirenler adına üzüldüm, mahcup oldum.

Elbette mesleğini layıkıyla yapan meslektaşlarımı tenzih ediyorum.

Ama insan sormadan da edemiyor…

Sahi biz neler yaptık da böyle sayfalar dolusu yazılacak kadar şerefsiz, tetikçi, provokatör ve de yalaka olduk?

BÜLENT BİRİCİK