Tartışma programlarındaki ego savaşları! Çok bağıranlar bilgisizliğini mi bastırıyor?

Çok bağırarak adeta bilgisizliğini bastırmak isteyenlerin, bir düşünceyi körü körüne savunanların, farklı fikirlerdeki insanların isabetli analizlerine saygı duymayanların konuk olduğu programlar izleyiciye nasıl bir katkı sunabilir?

Haber kanallarında yayınlanan tartışma programlarında bir ego savaşıdır almış başını gidiyor… Yanlış bildiği şeyi inatla karşısındakine dikte etmeye çalışanlar, bilgisizliğini sesini yükselterek bastırmaya çalışanlar, ısrarla karşısındakinin yanlışını arayarak hır çıkarmak için fırsat kollayanlar ve daha niceleri…

Uzun süredir yazmak istiyordum aslında bu konuyu... Ancak geçen hafta CNN Türk ekranlarında yok yere çıkan bir kavga, tartışma programları meselesini erkene almama yol açtı. Program konuklarından biri, kendisine cevap hakkı doğduğu için telefonla bağlanan milletvekiline avazı çıktığınca bağırıyordu. Telefondaki milletvekilinin sarf ettiği “Sizinle uğraşamam” cümlesinden yola çıkarak, bir bardak suda fırtına koparıyordu.

Sonrası ise malum…

“Kapat kardeşim telefonu”, “Sen kimsin?” “Haddini bil!”, “Hadsiz!” türü cümleler peşi sıra geldi. Sizin de tahmin edeceğiniz gibi Melik Yiğitel ve İyi Partili Aytun Çıray tartışmasından bahsediyorum. Aslında tartışmadan ziyade, tek taraflı bir deşarj olma hadisesiydi dersek yanlış olmaz.

İnsan eski günleri arıyor doğrusu…

Arena’yı, Ateş Hattı’nı, 32’nci Gün’ü, A Takımı’nı…

Bu programların yayınlandığı yıllarda en azından tartışma kültürü vardı. Gece yarılarına dek ekran başına kilitlenen izleyiciler, bazı şeylerin çözüme kavuşabileceği ümidini yaşıyordu.

Peki ya şimdi…

Program konukları bırakın izleyicilere bilgilerini aktarmayı, adeta ses tonunun kaç desibel çıkabildiğini, hakaret içeren kelime dağarcıklarının ne denli zengin olduğunu ispata çalışıyorlar.   

Büyük bölümü gazeteci, siyasetçi ve akademisyen kökenli olan bu konukların çoğu, aslında bu tür programlara ‘fikirleriyle katkı sunabilecekleri’ düşüncesiyle davet ediliyorlar. Ne var ki; nesnel bilgilerin, veriye dayalı cümlelerin, bilimsel gerçeklerin konuşulması gereken ortamda, bir de bakıyorsunuz ki birden bire egolar konuşmaya başlıyor.

Ego savaşı sizin de tahmin edeceğiniz gibi daha sık karşıt siyasi düşünceye sahip konuklar arasında yaşanıyor. Bu kişiler programa muhtemelen bazı önyargılarla katılıyor olacaklar ki, elektriklenmeler bu kişiler arasında oluyor.

Kavgalar ise genellikle şöyle çıkıyor…

Farklı fikirleri savunan bu kişiler program sırasında önce birbirlerinin konuşmalarını tartıyorlar. Taraflardan birinin konuşmasına diğerinden itiraz gelirse bu kişi de bu kez, “Şunun bir açığını yakalasam da tepelesem” modunda beklemeye koyuluyor. Sonrasında da rakibinin bir cümlesinden yakalayıp kızılca kıyameti koparıyor. Bu tür programlar böylece karşılıklı bilek güreşlerinin yaşandığı bir ortam olmaktan öteye gidemiyor.

İzleyicilere değinecek olursak, onlar da verimsiz geçen bu programlarda bilgilenmek bir yana bol bol gerilimli tartışmalara şahit oluyorlar. Analiz ve yorumlarından faydalanılmak üzere programa çıkarılan kişilerin en aksi, en agresif, en maço hallerini tanıyorlar. Şişkin egolar, sözünün üstüne söz söyletmeme tutumları, ‘benim doğrum senin doğrundan daha doğrudur’ halleri havada uçuşuyor…  

Bir de konuşulan başlıkla ilgili hiçbir bilgisi olmayanlar var ki, bu durumu, konuya hakim olma telaşıyla ellerindeki telefona sarılmalarından anlayabiliyoruz. Onlar da bu durumda program boyunca bol bol niyet okumalarla fikir beyan ediyor. Bilginin yerini zan ve duyumlar alıyor, “bana kalırsa” ya da “kanaatimce” diye başlayan cümlelerle top çevirmeye çalışıyorlar. Üstelik bunu yaparken öyle bir tavır sergiliyorlar ki, onları gören sanki dünyanın en özgün fikirlerini ortaya koydukları hissine kapılıyor. Elbette bu durum da ekranlardaki ego savaşlarının bir başka tezahürü olarak karşımıza çıkıyor.

Şimdi sormak istiyorum…

Çok bağırarak adeta bilgisizliğini bastırmak isteyenlerin, bir düşünceyi körü körüne savunanların, farklı fikirlerdeki insanların isabetli analizlerine saygı duymayanların konuk olduğu programlar izleyiciye nasıl bir katkı sunabilir?

Sanırım bunun yanıtını egoların ikinci plana atıldığı yeni bir tartışma kültürü tesis edildiğinde almış olacağız.