Polemik & Kulis
21 Tem 2011 11:35
Son Güncelleme: 23 Kas 2018 12:35
BUNLARDAN NE TÜRKLERE NE KÜRTLERE BİR HAYIR GELMEZ! NURAY MERT, ORHAN MİROĞLU'NU YERDEN YERE VURDU!
Orhan Miroğlu'nun Kürt siyasetini manipüle etmekle suçladığı Nuray Mert'ten sert bir cevap geldi.
Milliyet yazarı Nuray Mert Kürt sorununda Silvan sornası yoğunlaşan tartışmalara dikkat çeken bir eleştiriyle dahil oldu. Mert, isim vermeden Taraf yazarı Orhan Miroğlu’nu hedef aldığı yazısında "Bunlardan ne iktidara, ne Türklere, ne Kürtlere, kimseye hayır gelmez" dedi.
Miroğlu’nun ve kimi sol-liberal çevrelerin Kürt sorununda eleştiri oklarını iktidara değil Kürt siyasal hareketine yönelttiğini hatırlatan Mert "Benim bildiğim, vicdanlı insanlar ‘güçlü’ye karşı, ‘güçsüz’den yana tavır takınır" dedi. Orhan Miroğlu’nun kendini ‘çoğulculuk’, ‘Kürt aydının sesi’ ve ‘özeleştiri’ diye mevcut iktidara pazarlamaya çalıştığını söyleyen Nuray Mert, Taraf yazarının yanlış yerde saf tuttuğunu yazdı.
İşte Nuray Mert’in Miroğlu’nu topa tuttuğu o satırlar:
CENGİZ ÇANDAR’IN YAZISI İLAÇ GİBİ GELDİ
Yazısı, bana ilaç gibi geldi. Keşke, birçok konuda görüşleri farklılaşan daha fazla insan, Kürt meselesinin çözümü, toplumsal barışın tesisi ve demokratikleşme gibi hayati konularda, böylesi bir makul ve ortak bir zeminde buluşabilse. Belki bir umut ışığı doğar, bir felakete davul zurna çalarak sürüklenmektense, serinkanlı bir gidişin önü açılır. Böylece, iktidara, muhalefete, Kürt siyasal hareketine birlikte ve güçlü bir çağrı yapabiliriz, ‘demokratik baskı’ oluşturabiliriz.
BUNLARDA NE TÜRKLERE NE KÜRTLERE BİR HAYIR GELMEZ
Böyle bir ortamda en son ihtiyacımız olan, iktidarcılık veya ulusalcılık ne adına olursa olsun, Kürt siyasal hareketine yüklenmekten medet ummak. Bu arada, bırakalım, sol geçmişinin komplekslerini, Kürt siyasal hareketinden çıkarmaya çalışanları; bırakalım, Kürt siyasal hareketi içinde çıkarmadıkları sesi, şahsi küskünlükler ile hareketten koptuktan sonra, ‘çoğulculuk’, ‘Kürt aydının sesi’ ve ‘özeleştiri’ diye mevcut iktidara pazarlamaya çalışanları. İktidar da, muhalefet de, demokratik çevreler de, bıraksınlar bu adamlardan medet ummayı. Bunlardan ne iktidara, ne Türklere, ne Kürtlere, kimseye hayır gelmez.
MİROĞLU BU YAZIYLA POLEMİĞİ BAŞLATTI
Orhan Miroğlu hafta başında yayınlanan yazısında isim vermeden Nuray Mert’i eleştirmişti. Mert için "Kürtlerin onurlu mücadelesinde hiçbir payı olmayan birtakım Türk hatunları" diyen Taraf yazarı, Mert’in gerçek niyetini sorgulamış, Kürt siyasetini ’Ergenekon’un amaçları doğrultusunda manüple etmek istediğini ima etmişti.
İşte Orhan Miroğlu’nun isim vermeden Nuray Mert’i hedef alan o satırları:
Kürtlerin onurlu mücadelesinde hiçbir payı olmayan birtakım Türk hatunları, CHP ve BDP yemin etmediği için sevinen, ama MHP Meclis’e geldiği ve yemin ettiği için hüzünlü yazılar yazan hatunları, Kürtleri Meclis’e davet etmekle, onları onursuzluğa davet etmek arasında bir fark olmadığını yazıp duran hatunları, Türk aydınları görmezden gelmemeli, konuşmalı.
“Otoban yollar, yeni bir imhaya hazırlıktır” diye, yazan, Şıwan’ın bırakın ülkesine gelmeyi, Avrupa’da da stranlarını ancak polis otosunun megafonuyla söyleyebildiği bir dönemde, Muhsin Kızılkaya’nın, Orhan Miroğlu’nun ancak korumayla gidebildiği Kürt şehirlerine ‘zafer kutlamaya’ giden baştan aşağı sahte ‘Kürt muhiplerinin’ gerçek niyetlerini, Kürt hareketine yaptıkları ideolojik aşının, bu hareketin çeperlerinde oluşturdukları ideolojik ablukanın nelere yol açtığını, Kürtlerin de, Türk aydınlarının da konuşmaları lazım.
Miroğlu’nun ve kimi sol-liberal çevrelerin Kürt sorununda eleştiri oklarını iktidara değil Kürt siyasal hareketine yönelttiğini hatırlatan Mert "Benim bildiğim, vicdanlı insanlar ‘güçlü’ye karşı, ‘güçsüz’den yana tavır takınır" dedi. Orhan Miroğlu’nun kendini ‘çoğulculuk’, ‘Kürt aydının sesi’ ve ‘özeleştiri’ diye mevcut iktidara pazarlamaya çalıştığını söyleyen Nuray Mert, Taraf yazarının yanlış yerde saf tuttuğunu yazdı.
İşte Nuray Mert’in Miroğlu’nu topa tuttuğu o satırlar:
CENGİZ ÇANDAR’IN YAZISI İLAÇ GİBİ GELDİ
Yazısı, bana ilaç gibi geldi. Keşke, birçok konuda görüşleri farklılaşan daha fazla insan, Kürt meselesinin çözümü, toplumsal barışın tesisi ve demokratikleşme gibi hayati konularda, böylesi bir makul ve ortak bir zeminde buluşabilse. Belki bir umut ışığı doğar, bir felakete davul zurna çalarak sürüklenmektense, serinkanlı bir gidişin önü açılır. Böylece, iktidara, muhalefete, Kürt siyasal hareketine birlikte ve güçlü bir çağrı yapabiliriz, ‘demokratik baskı’ oluşturabiliriz.
BUNLARDA NE TÜRKLERE NE KÜRTLERE BİR HAYIR GELMEZ
Böyle bir ortamda en son ihtiyacımız olan, iktidarcılık veya ulusalcılık ne adına olursa olsun, Kürt siyasal hareketine yüklenmekten medet ummak. Bu arada, bırakalım, sol geçmişinin komplekslerini, Kürt siyasal hareketinden çıkarmaya çalışanları; bırakalım, Kürt siyasal hareketi içinde çıkarmadıkları sesi, şahsi küskünlükler ile hareketten koptuktan sonra, ‘çoğulculuk’, ‘Kürt aydının sesi’ ve ‘özeleştiri’ diye mevcut iktidara pazarlamaya çalışanları. İktidar da, muhalefet de, demokratik çevreler de, bıraksınlar bu adamlardan medet ummayı. Bunlardan ne iktidara, ne Türklere, ne Kürtlere, kimseye hayır gelmez.
MİROĞLU BU YAZIYLA POLEMİĞİ BAŞLATTI
Orhan Miroğlu hafta başında yayınlanan yazısında isim vermeden Nuray Mert’i eleştirmişti. Mert için "Kürtlerin onurlu mücadelesinde hiçbir payı olmayan birtakım Türk hatunları" diyen Taraf yazarı, Mert’in gerçek niyetini sorgulamış, Kürt siyasetini ’Ergenekon’un amaçları doğrultusunda manüple etmek istediğini ima etmişti.
İşte Orhan Miroğlu’nun isim vermeden Nuray Mert’i hedef alan o satırları:
Kürtlerin onurlu mücadelesinde hiçbir payı olmayan birtakım Türk hatunları, CHP ve BDP yemin etmediği için sevinen, ama MHP Meclis’e geldiği ve yemin ettiği için hüzünlü yazılar yazan hatunları, Kürtleri Meclis’e davet etmekle, onları onursuzluğa davet etmek arasında bir fark olmadığını yazıp duran hatunları, Türk aydınları görmezden gelmemeli, konuşmalı.
“Otoban yollar, yeni bir imhaya hazırlıktır” diye, yazan, Şıwan’ın bırakın ülkesine gelmeyi, Avrupa’da da stranlarını ancak polis otosunun megafonuyla söyleyebildiği bir dönemde, Muhsin Kızılkaya’nın, Orhan Miroğlu’nun ancak korumayla gidebildiği Kürt şehirlerine ‘zafer kutlamaya’ giden baştan aşağı sahte ‘Kürt muhiplerinin’ gerçek niyetlerini, Kürt hareketine yaptıkları ideolojik aşının, bu hareketin çeperlerinde oluşturdukları ideolojik ablukanın nelere yol açtığını, Kürtlerin de, Türk aydınlarının da konuşmaları lazım.
