Polemik & Kulis
05 Haz 2011 12:15 Son Güncelleme: 23 Kas 2018 12:25

BALÇİÇEK İLTER ERDAL ŞAFAK'TAN HANGİ ÜÇ OLAY İÇİN YAĞ KOKMAYAN BİR YAZI İSTEDİ?

Sabah gazetesinin "Cesur Yürek Diyarbakır" başlıklı manşetine yönelttiği " yağcılık kokuyor" eleştirisi yüzünden Erdal Şafak'ın hışmına uğrayan Balçiçek İlter ne cevap verdi?

Zorunlu olmayan bir cevap

Dün yolumun bir dönem yan odasından geçtiği (Bu yol geçme durumu da ne demekse?) meslektaşım, bir gazetenin genel yayın yönetmeni gazetesini eleştirmeme bozulmuş.  Eleştiriyi yazarken, eskilerden son derece alışık olduğu militer bir ağızla “dil uzattı!” demiş. Bu dil uzatma mevzu bende fena halde gülme hissi yaratıyor. Arkadaşlar öylesine ulu, öylesine saygın ve kutsal bir yerdeler ki, bizlerin onlara söz söylememiz, haddini bilmezlikle eş tutuluyor.  Haşmetmahap “Yine anlamamış!” diye seslenmiş bana, yaklaşık 8 yıl önce köşe yazımda yaptığım bir yanlışa gönderme yaparak… Geçmiş konuşmaya kalkarsak, herkesin günahı kendine… Abdurrahman Dilipak’ın çok sevdiğim bir tavrı var… Kendisini eleştirenlere, bel altından vurmaya kalkanlara diyor ki: “Önce şöyle başlayalım “Evet ben gericiyim… Şimdi gel adam gibi tartışalım!” Yani sevgili yayın yönetmeni, benim derdim insanlarla değil, kimsenin şahsıyla problemim yok. Geçmişte yazılarımda maddi yanlışlar yaptım, bundan sonra yapmayacağımı da kimse garanti edemez. Şimdi tartışabilir miyiz? Neymiş efendim, Diyarbakırlılar onca tehdide, baskıya, gözdağına, bombaya rağmen Erdoğan’ı dinlemek için meydanı doldurmuşmuş. Cesur Yürek Diyarbakır’mış… Hayatımda bundan daha saçma, daha “Sırça Köşk”ten yazılan bir açıklama daha görmedim. Keşke Diyarbakır’a gelseydin, keşke havayı koklasaydın, o meydanda olsaydın. Neresinden eleştirmeye başlayayım ki? O meydanı dolduranların yüzde kaçının Diyarbakırlı olduğundan mı örneğin… Bu arada o manşet o meydanı dolduran Diyarbakırlılar’ı terör örgütünün ve siyasi uzantılarının baskılarına karşı yüreklendirmek, yalnız olmadıklarının mesajını vermek içinmiş, yağ için değil! Bir yaşıma daha girdim. Ne zamandan beri gazetelerin birilerini yüreklendirmek gibi bir misyonu oldu acaba?  Aynı misyonu Hopa’da ölen Metin Lokumcu ve yandaşları için kullanmaya ne dersiniz? Pardon, onun adı yoktu değil mi? Başbakan ismini ağzına bile almadı! Onlar “Eşkıya”ydı değil mi? (Bu arada terör örgütü siyasi bağlantısı dediği de BDP… Yani onca kürdün desteklediği parti… Keşke “BDP terör örgütü…” cümlesini manşet yapsaydın…Daha yakışırdı!)                                                                                                                                        Gelelim benim gazetemin manşetine… Gazetede yöneticilik görevim de yok ama… Üstüme vazife olmamasına rağmen “Asıl yağcılık!” dediğin manşet için bir cümle edeyim de içimde kalmasın. O manşette ne bir yorum var, ne bir kelime ekleme, çıkarma… Bir Başbakan’ın bir muhalefet liderine açıkça saydırması, dümdüz haber yapılmış… Ne eksik ne fazla… Yoksa daha mı etkili oldu “Cesur Yürek”ten? Bu mudur problem?

Lafı uzatmayayım ben şimdi senden…  

1-Protestocu bir genç için, “Kadın mı kız mı belli değil!” diyen…

2-Müjdat Gezen ya da Sabahat Akkiraz için “CHP sanatçı müsveddeleri gezdiriyor yanında diye buyuran

3-Hayatını kaybeden Metin Lokumcu için “Kimliğini bilmiyorum, birisi ölmüş, çok da üzerinde durmuyorum” çıkışlarında bulunan Başbakan Erdoğan için yağ kokmayan bir yazı istiyorum Erdal Abi! 

Manşet demedim, o seni aşar, sadece yazı…  

Not: Sevgili okuyucu, “Biz bile meslektaşlar, eleştiriyi kaldıramıyor, birbirimize böylesine saldırıyorsak, ülkenin hali nicedir?” diye düşünmekten kendimi alamadım. Yani sondur bu yazı… Bir daha cevap yok!

Balçiçek İlter/Gazete Habertüürk