Medya
11 Mayıs 2011 10:23 Son Güncelleme: 23 Kas 2018 12:20

AKİF BEKİ'DEN AHMET HAKAN VE EZGİ BAŞARAN'A İKİ SORU! CEVABI BİLİRLERSE HEDİYELERİ NE OLACAK?

Radikal yazarı Akif Beki, Ahmet Hakan ile Ezgi Başaran'a iki soru yöneltti. Beki'nin cevapları bilmeleri halinde iki yazara vereceği hediyeler de bir hayli anlamlı....

İşte Radikal Gazetesi yazarı Akif Beki’nin bugünkü yazısı:


Ahmet Hakan’a pesküvit!


Ahlaksızlıkla mücadele yöntemlerinin daha büyük ahlaksızlıkları cesaretlendirme tehlikesine dikkat çekmek neyime benim!

Kabul ediyorum, kesinkes galebe çaldı bana. Mahrem bir günahım faş edilmiş kadar mahcup hissettim. Utandım, sıkıldım kendimden. Yazı günahlarımın bekçisine nasıl rezil olduğumu bakın anlatayım.
Şöyle oldu: Hürriyet’ten Ahmet Hakan’a fena sobelendim. Ama yenilsem de hinoğluhin zekâyı takdir ederim, bilirsiniz.
Kimselerin anlamayacağını umarak, çaktırmadan yazmıştım halbuki. Tayyip Erdoğan’ın kaset maset işlerine iltifat edeceğini sanmadığım, meydanlardaki sözlerini tepkiselliğe yorduğum, Bahçeli’nin hükümeti suçlamasına reaksiyon verdiğini düşündüğüm şeklindeki üç satırlık kanaatimi de açıklamıştım o yazının içinde. Kaçar mı keskin zekânın gözünden? Başka kimse fark etmedi bu gizli ayrıntıyı ama Ahmet Hakan bu, ıskalar mı! Hemen suçüstü yakaladı beni.
Vaktiyle Başbakan’a danışmanlık yapmışlığımı kayda geçirerek parçaları birleştirdi, kopuk bağlantıları kurdu ve nihai gerçeği ortaya çıkardı.
Geçmişimi, nereden gelip nereye gittiğimi, fikrimi zikrimi saklıyordum itinayla. İkili oynuyor, gizli yandaşlık yaparak okuru aldatıyor, dürüst davranmayarak yanıltıyor, takiyye yapıyordum bunca zamandır. Enselendim sonunda, böyle rezil oldum işte.
Nereden gelir bu zehir fikirler aklına, adam şeytan yahu, hafazanallah! Sen gel, onu ona, bunu şuna bağla, şakkadana çöz cinayeti, iyi mi! Suçumu itiraftan, tövbe istiğfar ile nedamet getirip günahımı ikrardan başka çarem kalmadı. Nereye kaçabilirim elinden, hangi kuytu köşeye saklanabilirim ki artık?
Velakin, okura merdiven tırmandırmayı severim hani. Yokuş aşağı salınmaz, düz yolda yürümez yazılarım. Ahmet Hakan’a da bir aşağı, bir yukarı basamak yaptıralım mı?
Madem Başbakan’ın bir “De ki” hitabıyla derhal kaleme sarılıyorum, bana daha daha neler dedirttiğini de yazsın. Başka dediklerim de var çünkü o yazıda.
“Kaset siyaseti çamur siyasetinden beter” diyorum. “Günahın da mahremi var, alenisi var” diyorum. Mahrem günahları ifşanın da ahlaken sorunlu olduğunu söylüyorum. Suçluların da ahlaksızlığını sorgulamaktan, sadece mağdurları infaz etmenin sakıncalarından filan dem vuruyorum.
Bunları da bana Başbakan mı dedirtti acaba? Bilirse pesküvit vereceğim ödül olarak.

Ulema sorunsalı

Bizim Radikal’den bazı arkadaşlar da uyanmış işe. Ezgi Başaran, ‘Herkesin kaseti kendine’ başlıklı o yazıma cevaben, ‘İlahiyatçıların görüşünden bana ne!’ diye inletmiş köşesini. Günah-haram terazisinin ortaya çıkarıldığı bir toplumda yaşamak istemezmiş. Halkın algısından, ahlak anlayışından, varsa oradaki yanlışlardan, çarpıklıklardan ona ne sahiden de!
Ben de dert edinerek hata etmişim. Ahlakçılığın açmazlarına, ahlaksızlıkla mücadele yöntemlerinin daha büyük ahlaksızlıkları cesaretlendirme tehlikesine dikkat çekmek neyime benim!
Kanunen kimin suçlu olduğu ortadayken ahlak tartışması açarak, dünyevi seks işlerine din diyanet işlerini karıştırarak, ulemayı bu hususta yardıma çağırarak hata üstüne hata eylemişim. Fakat şu sorunun cevabını hâlâ bulamıyorum. Ezgi Başaran’dan da yardım istiyorum bu vesileyle. Bir zahmet el atarsa sevinirim.
Kanunlarımıza göre gizli kameralarla yatak odalarını kasete çekenler suçlu iken, neden bu suçun mağduru olan siyasetçiler istifa etmeye mecbur kalıyor? Mahremi ifşa günahını işleyenlerin ahlakı sorgulanmazken bir tek mağdurları cezalandıran ahlak anlayışımızda bir yanlışlık olmasın? İhtimal ki Ezgi Başaran beni aydınlatabilir bu konuda. Başaracağına tüm kalbimle inanarak Başaran için ilgili yazımdan küçük bir ipucu da veriyorum:
“Ahlakı yasalaştıramayız, günahı yasaklayamayız. İnsanların elinden gizli saklı günah işleme hürriyetini dinen de ahlaken ve hukuken de alamayız.
Ahlaki düşüklüğü yerelim, siyaseti çürüklerinden temizleyelim ama daha tehlikeli bir çürümeye yol açmadan. Halkta munzam karşılığı olmazsa, kaset siyasetini mübah sayan kirli, sakat ve karanlık anlayışlara da oynayacak yer kalmaz.”
Bakalım Ezgi Hanım işin içinden çıkabilecek mi? Yalnız, “Ahmet’e var da bana yok mu?” diye alınganlığa kapılmasın sakın. Cevabı bilirse söz, ona da bir adet ‘doğru okuma ve anlama kılavuzu’ hediye edeceğim.