Sadece seçimlerde akla gelen siyasi vidanjörlük!

Gazeteci Rasim Ozan Kütahyalı'nın İstanbul büyükşehir Belediye (İBB) Başkanı Ekrem İmamoğlu'yla ilgili kullandığı ifadeler gündem yarattı. Medyaradar yazarı Varol Ersoy, bu tartışma üzerinden seçimlerde patlak veren 'siyasi vidanjörlük' olayını eleştirdi.

Bu Pazar günü yapılacak olan yerel seçimler, geçen yıl yapılan cumhurbaşkanlığı ve milletvekilliği genel seçimlerinden daha kıran kırana geçiyor.
Çünkü o seçimlerde milletvekilliği aday adaylığı dahil en fazla 50 bin kişi yarışmıştı; bu seçimlerde milyonlarca insan belediye başkanlığı, belediye meclis üyeliği, il genel meclis üyeliği, muhtarlık ve ihtiyar heyeti için yarışıyor.
Böyle olunca da özellikle küçücük bir beldede bile inanılmaz bir propaganda kavgası yaşanıyor!
*
Cumhurbaşkanlığı seçimi için bile doğru dürüst çalışmayan partilerin il, ilçe ve belde örgütlerinde büyük bir seferberlik havası esiyor. Broşürler, pankartlar, afişler havalarda uçuşuyor, her aday kendisi için bestelettiği özel marşların sesini sonuna kadar açtırarak seçim arabalarını sokaklara salıyor.
*
Bir de akıl almaz iddialar var ki sormayın!
Şu partinin adamları para saymış, bu partinin adamları seçmenlere rüşvet veriyormuş, onun şurada şusu varmış, falanca filancaya kumpas kurmuş, öbürü aslında karaparacıymış, beriki nasıl da üç kağıtçıymış…
Her gün yeni bir skandal, her gün yeni bir bomba…
İyi de hangisi ne kadar doğru?
Doğru olanların bile nasıl bir kanıtı var?
Bunların yazılması, çizilmesi, söylenmesi ne kadar yasal, ne kadarı yasa dışı?
Sonuçta ortalık kirlilikten geçilmiyor!
Herkes birbirinin dedikodusunu yapıyor.
*
Öyle ki Rasim Ozan Kütahyalı gibi ne olduğu yıllardır ortada olan birisi bile bu dönemde sütten çıkma ak kaşıklığa soyunup, bir büyükşehir belediye başkan adayına “Kürt oylarını alabilmek için her türlü şerefsizliği yapıyorsun. Adam satın aldın, ona buna para dağıttın” diyebiliyor…
Yani; herkes sahtekar…
Herkes dolandırıcı…
Herkes şerefsiz…
*
İyi de arkadaş madem biliyordunuz, madem bu kadar kulağı delik politikacılar, acar gazetecilerdiniz… Bu pislikleri ortaya dökmek için neden ille de seçim zamanını beklediniz?
Çalan, çırpan, milletin parasını yiyen, rüşvet veren, rüşvet alan bugünkü muhataplarınız, “aday” olmasalardı, o iddialarınızı yine gündeme getirecek miydiniz?
Yine Kırkpınar pehlivanı gibi ortaya dökülüp peşrev çekecek miydiniz?
Yine “Hodri meydan” diye bağıracak mıydınız?
Hayır… Hiçbir şeyi açıklamayacak, hiçbir iddiada bulunmayacaktınız!
Soruyu bir de tersinden sorayım:
Aday olmadıkları için itham ve iddialarınıza hedef olmayan kimler var?
Daha başka kimlerin kirli ilişkilerini biliyorsunuz?
Kamuoyunun bilmesi gereken ama açıklamadığınız başka ne bilgiler var zulanızda?
Onları açıklamanız için ille de aday olmalarını mı bekliyorsunuz?
*
Ayıptır beyler, günahtır!
Beş senede bir “foseptik boşaltan vidanjörlüğe” soyunacağınıza siyasetçiyseniz siyasetçi, hukukçuysanız hukukçu, gazeteciyseniz gazeteci gibi davranın ve bu kirli işleri sadece seçim dönemlerinde rakiplerinizi alt etmek için değil, toplum yararını gözeterek her zaman ortaya dökün!
*
Bugünü saymazsanız seçimlere dört gün kaldı.
Dedim ya; sokaklar leş gibi…
Kağıt ve çaput sektörlerine milyarlarca lira harcandı.
Memlekette afiş asılmayan direk, ağaç kalmadı. Ses kirliliğinden camlarımızı açamaz olduk.
Bu neyse de asıl sorun “haber ve bilgi kirliliği…”
Eğer Rasim Ozan bile çıkıp da elinde hiçbir belge olmadan “Adam satın aldın şerefsiz, ona buna para dağıttın” diye birilerine çemkirebiliyorsa, Seçim Yasası’nın daha temiz, daha saygın seçimler için acilen gözden geçirilmesinin zamanı çoktan gelmiş demektir.