Yiğit Bulut, sahi sen hangi gizli servistensin?

Medyaradar yazarı Varol Ersoy, İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Ekrem İmamoğlu’nun “bir milli güvenlik sorunu” olduğunu iddia eden Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın başdanışmanı Yiğit Bulut'u yaylım ateşine tuttu.

Eski Atatürkçü, eski Erdoğan ve AKP düşmanı…
Son on yılı aşkın süredir ise Atatürk’e açıkça düşmanlık yapamasa da Erdoğan’ın baş muhafızı, baş hayranı, baş danışmanı Yiğit Bulut’un uzmanlık alanı “ekonomi…”
Ekonomi ama…
Biliyorsunuz şimdiye kadar söylediği hiçbir şey doğru çıkmadı.
Örneğin, “Dolar 3 lirayı geçerse yüzüme tükürün!” dedi; dolar bugün 33 liraya koşuyor…
Beyefendi ortalıkta olsa millet belki de tükürecek ama kendisi Saray’dan pek çıkmıyor…
Çıktığı zaman da yine garip işlerle gündeme geliyor.
*
Bundan iki yıl kadar önceydi; ilk kez Barış Yarkadaş yazmıştı. Olayın geçtiği iddia edilen yer Ankara Esenboğa Havalimanı’ydı…
Yiğit Bulut, iç hatlarda yolculuk edecekti…
Ancak korumalarıyla birlikte Dış Hatlar Terminali’ne geçti ve Duty Free (Gümrüksüz Satış) mağazasından sigara, puro aldı.
Hesabı ödemek için kasaya yanaştığında ise bir kasiyer kendisine “Bu ne saçma şey” diye itiraz etti. Çünkü beyefendinin pasaportunda ülkeye giriş-çıkış damgası yoktu ama o alışveriş yapmak istiyordu.
Bunun üzerine hemen mağazada alışveriş yapılan bir yolcu ikna edildi ve alışveriş onun pasaportuyla tamamlandı.
*
Yani bu arkadaş “baş danışman” olduğu ekonomiden de bu kadar anlar!
Dolar kurunun kaç lira olacağını bilemez, ortaya tükürülmesi için yüzünü bile koyar ama… Sanki çok muhtaçmış gibi üç liralık çıkar elde etmek için, yasaları çiğneyip, duty free’den alışveriş yapmayı kendisine yakıştırır…
*
Saray’ın büyük odalarında yalnız kalmaktan sıkılmış olmalı ki kendisine yine gizemli bir hava vermis ve X’te racon kesmiş:
“Sizinle bir cümle paylaşacağım, not edin, tartışacağız, göreceğiz: Ekrem İmamoğlu Türkiye Cumhuriyeti ve Türk Milleti için BİR MİLLİ GÜVENLİK sorunudur! Medyamız gerçek analiz kabiliyetine ulaşınca bu tezin içini doldurmayı başaracaktır umarım! NOT ALIN!"
*
Hepinizden özür dilerim. Lütfen beni affedin… Ancak açık açık yazmak zorundayım. Bunun adı, “bok” atmaktır.
Eğer ortada gerçekten bir “milli güvenlik sorunu” varsa…
Milli İstihbarat Teşkilatı var…
Genelkurmay var…
Emniyet var…
Adliyeler var…
Doların üç lirayı kat kat geçeceğini bile bilemeyen ve yüzüne tükürten, duty free’den ucuz puro alma peşinde koşan bir saray komiği, nasıl olur da böylesine ağır bir suçu bilebilir?
Sahi Yiğit Bulut; sen nesin, necisin arkadaş?
MİT’çi misin?
CIA’cı mısın?
MOSSAD’cı mısın?
Hangi gizli haber alma teşkilatındansın?
Bu nasıl bir özgüvendir ki, başına gelebilecekleri düşünmeden, İstanbul halkının büyük çoğunluğunun oylarıyla seçilmiş bir belediye başkanı hakkında böyle dayanaksız, delilsiz, tanıksız iftirada bulunabiliyorsun?
*
Bu iftiranın gerçek nedenini ben söyleyeyim mi?
O kadar gözden düştün, kimse seni artık o kadar umursamıyor ki; biraz olsun konuşulabilmek için böyle bir yola başvurdun…
Bak sana bir haber vereyim:
Etrafındaki o koruma ordusu yüzünden bugüne kadar sana yaklaşıp sözünün gereğini yerine getiremeyen on binlerce insan, saraydaki rütbelerinin söküleceği günü sabırsızlıkla bekliyor…
Emin ol o zaman, insanlık tarihinin gördüğü en büyük “Nuh Tufanı”nı sen yaşayacaksın!
Çünkü yanılttığın, ters köşe ettiğin, büyük paralar kaybettirdiğin o insanlar yüzüne tükürmek için, günlerini bekliyor!
İyisi mi sen vazgeç bu “öngörü” işlerinden…
Salla başını, al maaşını!
Neyine yetmiyor?