Mehmet Ali Yılmaz’ı bir de benden okuyun!

Spordan Sorumlu eski Devlet Bakanı Mehmet Ali Yılmaz, 78 yaşında hayatını kaybetti. Cansız bedeni, evine gelen kızı tarafından bulundu. Medyaradar yazarı Varol Ersoy, Yılmaz'ın 'silinen özgeçmişini' kaleme aldı.

İki gündür karmaşık duygular içindeyim.
Bu duygularımın nedeni dün Beşiktaş’taki evinde ölü bulunan Mehmet Ali Yılmaz…
Kalp krizi geçirmiş ve Hak’kın rahmetine kavuşmuş…
Öncelikle kendisine Allah’tan rahmet, ailesine sabırlar diliyorum.
*
Bu haberi veren bütün internet siteleri ve gazeteleri, Mehmet Ali Yılmaz için şunları yazıyor:
. Mühendis…
. Müteahhit…
. İş insanı…
. Batık TİTİBANK’ın Yönetim Kurulu Başkanı…

. Trabzonspor Eski Başkanı ve Onursal Başkanı…
. Aynı zamanda iyi bir Fenerbahçeli ve Fenerbahçe Kongre Üyesi…
. Siyahi futbolcu Campbell’a “Yamyam” dediği için tepki toplayan kişi…
. Dönemin ünlü şarkıcılarından Sibel Bilgiç’in eski hayat arkadaşı…
. 19. Dönem Trabzon Milletvekili…
. 49. ve 50. hükümetlerde Spordan Sorumlu Devlet Bakanı…
Bu kadar…
*
Peki; gerçekten bu kadar mı?
Hayır!
Gazeteciliğe benim gibi 1980’li yılların başında başlayanlar için Mehmet Ali Yılmaz, “çok daha fazlası…”
Çünkü o, 1983-1989 arasındaki yılların “en güçlü” medya patronlarından biri…
Hatta, “medyadaki büyük yozlaşma”nın ilk mimarlarından biri…
*
İnternetteki özgeçmişlerinde şimdi anlatacağım bilgilerin hiçbirini bulamazsınız…
Nedense silinmiş!
12 Eylül askeri darbesinin hemen sonrasıydı. Medya üzerindeki baskı inanılmaz derecede artmıştı. Gazeteler her gece Birinci Ordu Komutanlığı’ndan gelen subaylar tarafından denetleniyor, sakıncalı görülen haberler sayfalardan sökülüp çıkarılıyordu. Bazı gazeteler de bu durumu protesto etmek için sökülen o haberlerin yerine yenilerini koymuyor, baskıya o şekilde giriyordu.
Ertesi sabah gazeteyi alan okur da o boş, beyaz sütunları görünce, gazetenin sansüre uğradığını anlıyordu.
Kenan Evren ve Turgut Özal muhalif medyanın direncini kırmak için “bulvar gazeteciliği”nin önünü açtı.
Dönemin zenginlerinden ve Nazlı Ilıcak’ın abisi Ömer Çavuşoğlu, işadamı Ahmet Kozanoğlu ile birlikte yeni bir gazete çıkarmaya teşvik edildi.
*
19 Şubat 1982 günü yayın hayatına başlayan bu gazetenin adı “Güneş”ti.
Medyada o güne kadar görülmemiş bir transfer ücretiyle Genel Yayın Yönetmenliği’ni Güneri Cıvaoğlu’nun üstlendiği gazete, inanılmaz tanıtım ve reklam kampanyalarına rağmen okurdan beklenen ilgiyi görmedi.
Yayın hayatının daha ikinci yılını bile doldurmadan mali dar boğaza düştü.
Böyle olunca da o günlerde henüz 35 yaşında olan “Laz Müteahhit” Mehmet Ali Yılmaz’a satıldı.
*
Mehmet Ali Yılmaz, gazetenin satışını artırmak için ciddi paralar akıttı.
Anlı şanlı yazarları transfer etti.
Ancak okur, “darbe ürünü” olarak gördüğü Güneş’e bir türlü ısınamadı.
Sonuçta Güneri Cıvaoğlu gazeteden ayrıldı.
Dönemin Gazeteciler Cemiyeti Başkanı ve Dünya Gazetesi’nin sahibi Nezih Demirkent, Genel Müdürlük görevine atandı.
Yayın Konseyi’nde Hakkı Öcal, Nail Güreli, Hasan Tuncay ve Oktay Ekşi görevlendirildi.
Hatta Oktay Ekşi, bir dönem Genel Yayın Yönetmenliği görevini bile üstlendi.
*
Bu müthiş ekip de tirajın artmasını sağlayamayınca Güneri Cıvaoğlu, Mehmet Ali Yılmaz tarafından yeniden görevine çağrıldı.
Bu çağrıyı kabul eden Cıvaoğlu, yine başaramadı ve 24 Ekim 1986 tarihinde görevinden ayrıldı.
Yerine, Kasım 1986’da Genel Yayın Yönetmeni ve Başyazar olarak Mehmet Barlas getirildi. Barlas, Nisan 1988’de görevden alındı; yerine Ankara gazetecisi rahmetli Nahit Duru atandı.
Ama… Olmayınca olmuyor.
Güneş bir türlü dikiş tutturamadı ve Yılmaz tarafından 19 Şubat 1989’da iyi bir paraya Asil Nadir’e satıldı.
*
Mehmet Ali Yılmaz, Güneş’in sahibi olduğu ilk yıllarda, Türkiye’nin ilk özel haber ajansı olan Türk Haberler Ajansı’nı da başı davalardan kurtulmayan Kayabal ailesinden satın aldı.
Türkiye’deki haberlerin kalbi ve solcu gazetecilerin kalesi olan bu kurumun “zararlı haberler vermemesi” için başına eski bir albayı getirdi.
Güneş’in aksine THA çalışanlarına sefalet ücreti verilerek ajans kısa sürede “etkisizleştirildi…”
Medyadaki kabuk değişikliğini başlatarak 12 Eylül yönetimine vefasını gösteren Mehmet Ali Yılmaz da emeklerinin karşılığını milletvekili ve bakan yapılarak aldı.
*
Gidenin arkasından konuşmak istemiyorum…
Ancak bugün Mehmet Ali Yılmaz’ın “medya patronluğu”nun özgeçmişinde bile gizlenmesinin nedenini bir de o yıllarda Güneş’te ama özellikle de benim gibi THA’da çalışan basın emekçilerine sorun…
Gerçek Mehmet Ali Yılmaz’ı size en iyi onlar anlatacaktır!
*
Tamam; Allah rahmet eylesin de…
Neyse!