Medya
17 Kas 2010 16:52 Son Güncelleme: 23 Kas 2018 11:48

O SENARİSTLER YAPRAK DÖKÜMÜ'NÜ KENDİLERİNİN YAZDIĞINI MI SANIYOR?

Taraf'ın televizyon yazarı Telesiyej, AKP'li İncekara'ya tepki gösterirken, suçlamayı üstüne alınan senaristlere de ince göndermeler yaptı

AKP Milletvekili Halide İncekara, Yaprak Dökümü ve Fatmagül’ün Suçu Ne dizilerinin, insanlardaki sapık yanları ortaya çıkardığını, sapıklıkları teşvik ettiğini, bu dizilerin senaristlerinin ruh hastası olduğunu, kendi şuuraltılarındaki rahatsızlıkları dizilere yansıttıklarını iddia ederken, bu eserlerin aslında dizi senaristlerine ait olmadığını; biri 1889-1956 yılları arasında yaşayan, diğeri bugün 91 yaşında olan iki ünlü yazara ait olduğunu, bu dizilerin sadece birer uyarlama olduğunu bilmeyebilir.

Bu topraklarda normal karşılanır böyle şeyler!

Benim anlamadığım.. neden senarist Ece Yörenç ve Melek Gençoğlu, kendilerine ruh hastası diyen milletvekiline, "yavu bu hikâyeler bize ait değil ki, biz sadece uyarlamadan sorumluyuz, mesela Fatmagül’e tecavüz sahnesini biz yazmadık, zamanında Vedat Türkali yazmış, Yaprak Dökümü’nde olan biten de ona keza, ne kadar tahrif etsek de, temeli Reşat Nuri Güntekin’e aittir, dizilere yansıttığımızı ileri sürdüğünüz şuuraltı rahatsızlık bize ait değil," demiyorlar?

Dememeleri bir yana.. kabullenip, kendilerini savunuyorlar, "biz ruh hastası değiliz" diye.

Şimdi gelin de çıkın işin içinden!

Ayrıca bir milletvekili, temsil ettiği vatandaşına ruh hastası diyebilir mi? Elinde o kişiler hakkında verilmiş bilimsel bir rapor yoksa diyemez elbet. Ama zaten pek içerlediği ve sapıkça bulduğu o senaryolarda olup bitenlerden sorumlu olduğunu sandığı kişiler de, aslında konunun öznesi değiller, o da ayrı bir husus. (Bir filmde tecavüz sahnesi var diye insanlar etkilenip, birilerine tecavüze mi koşacaklar hususuna hiç girmiyorum, bu akıldışı konuda birçok tartışma yapıldı zaten!)

Şimdi anlayacağınız.. suçlayan, yanlış kişileri suçluyor.. iyi de suçlananlar da kendilerinin muhatap olduğuna inanmışlar nedense: "Bu hakaret karşısında, ne yapmamız gerektiğini. Kanunların bizi ’bir milletvekiline’ karşı nasıl koruyacağı konusunu araştıracağız tabii ki. Bu hakarete sessiz kalmayacağız," diyorlar.

Senarist arkadaşlar, yıllardır romanla uğraşa uğraşa Yaprak Dökümü’nün kendileri tarafından kaleme alındığını sanmaya başlamışlar sanırsam.. ama Fatmagül’ün Suçu ne? henüz pek taze değil mi böyle bir özdeşleşme buhranı için.

Durum, görüldüğü gibi biraz Ionescovari!

Taraflar, olmayan bir şey üzerinde, olmayan bir gerçeği gerçekmiş gibi, yaşanmamış bir şeyi yaşanmış gibi kabullenip, mesnedi olmayan bir taarruzun soyut savunmasını yaparken, adalet beklentisi içindeler.

Bir yerlerden bir adalet gelecek!

En entelektüel dizimiz tartışmasız ’Lale Devri’dir!
Zira bu gözde dizimizin bir kahramanı vardır.. –adı Lale’dir, dizinin adı da bu hanım kızın adından mülhemdir hatta- ve kendisi bir entelektüel, bir entelektüeldir ki, sormayın gitsin! Sorun aslında, neden sormayacaksınız ki.. sorun, sormalısınız yani.. neden, ne sebeple bir entelektüel kahramana ihtiyaç olsun bu saçma sapan dizide diye sorun mesela! Entelektüel kadın modeli bu mudur diye sorun bir de.. ayrıca bu Lale denen sıkıcı karakter, haftalardır yanı başında olup bitenlerden habersiz, yalının yaz köşesinden kış köşesine mıymıntı mıymıntı salınıp dururken, neden birdenbire entelektüel oldu da, uyumadan önce, hani şöyle bir gevşeyip de uykuya kolayca geçivermek için, Jean-Paul Sartre’ın Varoluşçuluk adlı kitabını okur oldu diye sorun ayrıca!

Bari pembe dizi nevinden bir roman olsaydı Lale’nin elinde deyin; ya da ne bileyim Kuantum serisinden bir kitap olsaydı (ki o da aynı hesaptır bi yerde) diye ısrarcı olun.. Ayşegül Kuantum’da, ya da Ayşegül Kuantum’la Alışverişte filan gibi bir şeyler yok mudur? Yoksa da yakındır, gelir düşer bu topraklara, verirsiniz eline Laleciğin, kocasına küslük yapmak isteyince dayar suratına okurmuş gibi yapar, deyiverin işte.

Ne bileyim bir şeyler söyleyin yavu, hep ben mi konuşayım sizin yerinize.

Yeşim’in, neden bir çırpıda eniştesine âşık olduğunu sorun, neden güya çok sevdiği ablasının kocasını ayartmak için çeşit çeşit oyunlar düzenlediğini, neden seri katil sesiyle konuştuğunu, gerçek hayatta böyle konuşan kimseye rastladınız mı hiç diye de sorun bence. Ve neden bileklerini kesip intihar ettiği hususuna da değinin tabii.

Ayrıca, neden bu kadar gerçeklerden kopuk, seyirciyi bu kadar budala yerine koyan bir hikâyenin anlatıldığını da sorgulayın. Oyuncuların neden bu kadar başarısız olduğunu, bu kadar haftadır Lale’yi canlandıran Emina Sandal’ın neden hâlâ oyunculuğu beceremediğini, onun beceriksizliğinin bütün oyunculara sirayet ettiğini, artık bu özensizlikten bezdiğinizi filan anlatın işte.

İsterseniz hiçbir şey söylemeyin.


Her şey aynı kalsın!

Ne ekerseniz onu seyredersiniz neticede

Taraf