Medya
18 Tem 2011 20:49 Son Güncelleme: 23 Kas 2018 12:35

BU BİR MEDYA, TİCARET, REZALET HİKAYESİDİR!...

T24 Genel Yayın Yönetmeni Doğan Akın, Yeni Şafak'ın bugün manşetten verdiği "Ağaoğlu rüşveti verdi oldu" haberini yorumladı.

Rüşvet, bir “kamu görevlisi” suçudur. Türk Ceza Kanunu’nun “Devlete ve millete karşı suçlar” bölümünde düzenlenir.

Yasaya göre rüşvet; bir kamu görevlisinin, görevinin gereklerine aykırı olarak bir işi yapması veya yapmaması için bir anlaşma çerçevesinde menfaat temin etmesidir.

Türk Ceza Kanunu’nun 252. maddesine göre rüşvet alanlar ve verenler, 4 yıldan 12 yıla kadar hapisle cezalandırılır. Görevin niteliğine göre bu cezalar yarı oranında artırılabilir.

Anlaşmanın varlığı ile sağlanan menfaatin tespitinin zorluğu nedeniyle kanıtlanması kolay olmayan bir suçtan söz ediyoruz ki, bu durum tarihimize veciz bir ifadeyle kaydedilmiştir. Selim Edes, daha sonra ABD’ye kaçan dönemin Emlak Bankası Genel Müdürü Engin Civan’a, rüşvetin belgesinin olamayacağını büyük bir belagetle anlatmıştır.

Ama konumuz bu değil. Konumuz, Yeni Şafak gazetesinin bugün (18 Temmuz 2011), rüşvet konusunda çok iddialı bir manşetle yayımlanması. Müteahhit Ali Ağaoğlu ile geçen yıla kadar Vakıfbank Genel Müdürü olan Bilal Karaman’ı hedef alan manşet “AĞAOĞLU RÜŞVETİ VERDİ OLDU” başlığını taşıyor. Haberin birinci sayfadaki spotlarını birlikte okuyalım. Metindeki koyu dizilen satırlar da dahil olmak üzere aynen aktarıyorum:

- Projeleri kadar lüks tutkusuyla da dikkat çeken Ali Ağaoğlu’nun, ihaleler için gerekli teminat mektuplarını kolaylıkla aldığı Vakıfbank’ı kendi bankası gibi kullandığı iddia edildi. Eli tutulmayan Ağa, bankanın üst düzey yetkililerine çok sayıda daire hediye etti.

- KARAMAN’IN EŞİNE DAİRE: TOKİ iştiraki Emlak GYO’nun (Gayrimenkul Ortaklığı) kritik arsa ihalelerini kazanarak sükse yapan Ağaoğlu Şirketler Grubu Yönetim Kurulu Başkanı Ali Ağaoğlu’nun, Vakıfbank eski Genel Müdürü Bilal Karaman’ın eşine, İstanbul Bölge Müdürü Cengiz Soykan’a ve bazı üst düzey yöneticilere daire hediye ettiği öğrenildi.

- AYNI GÜN ÜÇ DAİRE BİRDEN ALINDI: Bu isimler adına, Ataşehir Küçükbakkalköy 3339 ada 4 parseldeki My World Andromeda Evleri C-3 Blok’taki 121, 131 ve 141 no’lu 3 ayrı daire 15 Nisan 2008 tarihinde aynı anda alındı. Hediye dairelerin parası Ağaoğlu’nun hesabından çekilerek kişiler adına Emlak Konut GYO hesabına yatırıldı.

- BİR EL VERDİ, DİĞERİ TOPLADI: Soykan’ın Ağaoğlu’nun hesabından alınıp kendisine ödenen parayı, daire parası olarak tekrar Ağaoğlu’nun hesabına yatırdığı belirlendi. Soykan’ın Vakıfbank Bölge Müdürlüğü’nden sonra da aynı firmadan piyasa değeri 2,5 milyon lirayı aşan 5 adet ofis aldığı ortaya çıktı.

- EN GÜZEL YERİNİ MÜDÜRE AYIRMIŞ: Karpuzlu reklam filminde projelerine “En güzel yeri size ayırdık” diye müşteri arayan Ağaoğlu, ihale ve projelerde yüklü finansman desteği aldığı Vakıfbank’ın yöneticilerini hediyeye boğdu. Vakıfbank eski Genel Müdürü Bilal Karaman’ın eşi  Hümeyra Karaman’a Çekmeköy’de 3316 parseldeki My Country Evleri B-15 Blok 1 No’lu daire, Akdeniz İnşaat tarafından 2010 yılında alındı.


Vakıfbank’tan 373 milyon liralık ödeme


Ayrıntıları ekonomi sayfasında aynı başlıkla verilen haber, Vakıfbank-Ağaoğlu ilişkisinin kuşkulu biçimde sürdüğü izlenimi veren ifadelerle devam ediyor. Örneğin, haberin girişinde “Futbolda şike iddialarının ve temizlik operasyonlarının konuşulduğu şu günlerde Ali Ağaoğlu’nun adı da, iş yaptıkları bazı finans kuruluşlarının yöneticilerine hediye ettikleri dairelerle anılıyor” ifadesi geçiyor. Haberde ayrıca, Maslak’taki son arazi ihalesi için de Vakıfbank’tan Ağaoğlu’na 200 milyon lirası teminat, 173 milyon lirası sözleşme peşinatı olmak üzere toplam 373 milyon liralık bir kaynağın “jet hızıyla 10 gün içinde” aktarıldığı anlatılıyor. Haber “Al evi ver finansı”, “Aynı gün üç daire birden”, “Soykan’a beş ofis”, “Bağlantılar 2006 yılında”, “Ayazağa ihalesine jet destek verdi”, “Babası ile ayrıldı kendi işini kurdu” ara başlıklarını taşıyor.


Yüzde 25’i halka açık bir vakıf bankası


Vakıfbank, 1954 yılında özel bir kanunla kurulan, yüzde 25,19’u halka açık, hisselerinin yaklaşık yüzde 75’i Vakıflar Genel Müdürlüğü ile “Mülhak Vakıflar” ve “Mazbut Vakıflar”a ait özel statüyü haiz bir tür kamu bankası. “Bir tür kamu bankası” diyorum, zira bu statü zaman zaman tartışılıyor. Bu durum, Yeni Şafak’ın haberinde öne sürülen rüşvet meselesinin “memur-kamu görevlisi suçu” sayılması açısından da önem taşıyor.

Statüsü ne kadar tartışılırsa tartışılsın, Vakıfbank’ı bir “kamu bankası” saymamak gerçeklerle bağdaşmıyor. Nitekim Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurumu’nun internet sitesinde Vakıfbank’a “Kamu Mevduat Bankaları” başlığı altında yer veriliyor. Diğer yandan en büyük ortak olan Vakıflar Genel Müdürlüğü bir hükümet üyesine (Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç) bağlı olarak çalışıyor, A Grubu hisselerini temsilen Yönetim Kurulu’na atanan bir üyeyi Başbakan seçiyor...

Yeni Şafak’ın kesin ifadelerle öne sürdüğü “rüşvet” iddiaları, savcıların yanı sıra Vakıfbank “halka açık” bir anonim şirket olduğuna göre Sermaye Piyasası Kurulu’nu da ilgilendiriyor.


Yeni Şafak’ın patronuna ’Abi’ diyen genel müdür


Peki Yeni Şafak’ın çizdiği tablonun odağındaki isim olan eski Genel Müdür Bilal Karaman kim?

Sorunun cevabı, bu yazının başlığındaki “Medya, ticaret, rezalet” üçlemesini üç boyutlu bir fotoğraf gibi karşımıza koyuyor. Zira Karaman’ın, inşaat işleriyle de uğraşan Yeni Şafak’ın patronu Ahmet Albayrak’a kadar uzanan yakın ilişkileri bulunuyor.

Güncel durum hakkında bilgi sahibi değiliz, ancak geçmişte Vakıfbank Başbakanlık örtülü ödeneğinin de muhafaza edildiği bankaydı. Başbakan Tayyip Erdoğan İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı’yken, belediyenin belli başlı şirketlerinin hesaplarının Vakıfbank Valide Sultan şubesinde işlem gördüğü kamuoyuna yansımış, TBMM’de soru önergelerine konu olmuştu.

CHP, o sıradaki Valide Sultan Şube Müdürü Maksut Serim’in “sahte diploma” nedeniyle yargılandığını ve ceza aldığını açıklamış, buna rağmen Vakıfbank Genel Müdür Yardımcılığı’na ve ardından da Başbakanlık örtülü ödeneğinin başına getirildiğini öne sürmüştü.

Serim’in Valide Sultan Şubesi’ndeki yardımcısı olan, daha sonra şubede müdür olan Bilal Karaman da, Haziran 2005’te Vakıfbank Genel Müdürlüğü’ne getirildi ve yaklaşık beş yıl süreyle bu görevde kaldı. Bugün Yeni Şafak’ın rüşvetle suçladığı Karaman, Vakıfbank Genel Müdürü olduğu sırada Yeni Şafak’ın patronu Ahmet Albayrak’a “abi” diye hitap edecek kadar yakın bir ilişki içindeydi.


’Bu iş bizim için önemli, çok hızlı yapılması gerekiyor’

T24’ün 20 Şubat 2010’da yayımladığı telefon dinleme kayıtları, bu yakın ilişkiyi kanıtlayan diyalogları da içeriyordu. Bugün CHP Denizli Milletvekili olan İlhan Cihaner’in, Erzincan Cumhuriyet Başsavcısı iken makam odasında gözaltına alınıp tutuklanmadan önce İsmailağa Cemaati soruşturması kapsamında mahkeme kararıyla izlettiği telefonlarda dinlemeye takılanlardan biri inşaat işlerini takip eden Albayrak, diğeri de ona “Ahmet Abi” diye hitap eden Genel Müdür Karaman’dı. Albayrak, İzmir’de “çok hızlı yapması gerektiğini” belirttiği “önemli bir iş” için Karaman’dan banka adına resmi rapor istiyor ve “Ben hemen yapın diye talimatı verdim” cevabını alıyordu.

Devam eden konuşmalarda Karaman, Adalet Bakanlığı’nın Albayrak’ın destek istediği iş için “Cumhuriyet savcılığı onayı lazım” dediğini iletiyor, işi halletmesi ısrarı üzerine “Tamam abi sorarım” üslubuyla telefonu kapatıyor. Aşağıdaki linkte örneklerini verdiğim bu konuşmaların, Erzincan Sulh Ceza Mahkemesi’nin verdiği izin üzerine 12 Ocak 2009’da kaydedildiğini belirtelim.


Savcılar, SPK ve Arınç’dan beklenen


Evet, Yeni Şafak, habercilik dili açısından ciddi sorunlar içerse de, son derece önemli bir iddiayı manşetine çıkarmış bulunuyor. Savcılar, Sermaye Piyasası  Kurulu ile Vakıfbank yönetiminin bu konuyu derhal soruşturması gerekiyor.

Böyle bir soruşturma, telefon konuşmalarında geçen ve “savcılık izni gerektiren” akçalı işlerde eğer varsa “hediye ev, hediye ofis” kabul eden yargı üyelerini de ortaya koyabilir. Zira Yeni Şafak’ın bugünkü haberi, yukarıda özetlediğim o günkü konuşmalar hakkında da böyle bir kuşku duymamızı meşru kılıyor!

Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç’dan, Vakıflar Genel Müdürlüğü’nün bağlı bulunduğu hükümet üyesi olarak soruşturma sürecine yapıcı bir katkı sağlamasını beklemememiz için bir neden bulunmuyor. Tam aksine, Bülent Arınç, RTÜK’ten de sorumlu bakan olarak Deniz Feneri olayında kuşkulu parasal ilişkileri mahkûm eden samimi bir tavır sergilemiş ve bu konudaki hassasiyetinin sözde kalmadığını göstermişti.

Sabah-atv grubunun hükümete en yakın işadamı olan Ahmet Çalık’a satışı sırasında Çalık grubuna sağlanan 750 milyon dolarlık kamu bankası kredisinin yarı yarıya Vakıfbank ve Halkbank tarafından sağlandığını ekleyelim... Ve iktidarların tercihlerine kayıtsız kalamayacak kamu bankalarından sağlanması haklı olarak eleştirilmesine rağmen bugüne kadar herhangi bir şaibe bulgusu ortaya konmayan 375 milyon dolarlık kredinin verildiği sırada Bilal Karaman’ın Vakıfbank Genel Müdürü olduğunu hatırlatalım.


Ağaoğlu için zor günler mi başlıyor?


Yeni Şafak’taki haberin, bankalarla ciddi bir kredi ilişkisi bulunan Ali Ağaoğlu için yeni bir dönemi haber veriyor olabileceğini... Ağaoğlu’nun bu yeni dönemde,  misal, trilyonluk otomobillerini satmak zorunda kalabileceğini son bir not olarak kaydedelim.

Bu yazıyı, Yeni Şafak’ın haberini tamamlama çabası olarak da görebilirsiniz. Bir tür “haber okuma” klavuzu olarak da... Ve Yeni Şafak’ın Ali Ağaoğlu’nu rüşvetle suçladığını internet sitelerinden duyuran birçok mecranın bu yazıda anlatılanları yayımlayamayacağından emin olabilirsiniz...

“Medyada ifade özgürlüğü” denince, nedense benim aklıma önce parayı takip etmekten başka bir şey gelmiyor!..