Medya
09 Ara 2008 18:19 Son Güncelleme: 19 Kas 2018 13:25

'BAŞÖRTÜNÜZÜ 5 DAKİKA BENİM İÇİN ÇIKARTIN' DİYEN ECE TEMELKURAN'A TARAF YAZARI ELİF ÇAKIR'IN YANITI NE OLDU?..

Ece Temelkuran "başıörtülü arkadaşlar benim için beş dakika başlarındaki örtüyü çıkartsınlar ben de onlar için başımı örteyim" önerisi getirmişti.

"Babaanne" diyalogları


Oysa cumhuriyet dediğiniz şunun şurasında 84 yıllık hadise...

Sanırsınız bin yıllık geçmişi var "modernleşme"nin de "Batılılaşma"nın da.

Birileri sanki bu diyara uzaydan inmişler de, burada yaşayan birtakım mahlûklara çekidüzen vermekle mükellefmişler gibi zannetti kendilerini.

Yani demem odur ki, bugün (kadınlar için) kendisi örtülü olmayanların, Allah peygamber lafı etmeyenlerin kahir ekseriyetinin anneleri örtülüdür, hiç değilse anneanneleri ya da babaanneleri. Yani cumhuriyetin ilk nesillerinin evlerinde namaz kılan, oruç tutan birileri hep vardı.

Ancak, üç beş sene `Evropa´ görüp gelenlerin kendi kendilerine gelin güvey oldukları bir halleri vardı.

Ülke sanki Mekke´den, Tahran´dan, Şam´dan buralara gelmiş İslamcılar ve Paris´ten, Londra´dan, New York´tan gelmiş Batıcılarla dolu.

Bizim kesim, sizin kesim...

***

7 Ocak 2008 tarihinde Akşam gazetesindeki bir yazım, "öyle görünüyor ki 2008 kişisel hikâyelerin anlatıldığı bir yıl olacak" diye başlıyordu.

Bir yıl öncesinde yazılmış bir yazıya dönme ihtiyacını neden hissettim?

Deniz Baykal´ın önce "çarşaf" sonra "şalvar-pantolon" açılımının ardından, Prof. Necla Arat´ı adeta "neredeyim ben" durumuna getiren "tek parti" uygulamalarını reddi mirası büyük yankı uyandırdı. Baykal´ın anlamlı manevralarından sonra Ertuğrul Özkök´ün ve diğer bazı köşe yazarlarının "aile albümü"nden çıkarttıkları "çarşaflı aile fotoğraf"ları, yılın ilk günlerinde yazdıklarımı doğrular nitelikteydi.

Yine aynı dönemde Nuray Mert´in "Geldiğimiz noktada, kişisel hikâyelerimizi anlatıp, paylaşmanın çok faydası olduğuna inanıyorum." (Radikal, 3 Ocak 2008) şeklinde yaptığı çağrının önemli olduğunu düşünüyorum.

Nihayetinde bugüne kadarki kutuplaşmaları bir kenara bırakıp birbirimizi anlamaya, dinlemeye gerçekten ihtiyacımız olduğu bir dönemden geçiyoruz.

Empati kurmaya birbirimizi anlamaya ihtiyacımız olduğu kesin.

Ancak birbirimizi anlama durumu öyle Ece Temelkuran´ın "başıörtülü arkadaşlar benim için beş dakika başlarındaki örtüyü çıkartsınlar ben de onlar için başımı örteyim" fantezisindeki gibi değil. Bu, şov yapmaktan öteye geçmeyecek bir davranış örneği olur.

Ben hiçbir zaman arkadaşlarımın başındaki örtüye ya da örtüsüzlüğe bakmadım, "o piti piti" diyerek şu kadar başı açık arkadaşım var da demedim, onları "başıaçık arkadaşlar" gibi bir sıfatla nitelendirerek görünmez bir mesafe koymadım aramıza.

Ancak Ece Temelkuran "başıörtülü arkadaşlarım" dahi diyemiyor.

Sevgili Ece, birbirimizi anlamak için ne benim başımı açmama ne de senin başını örtmene gerek var. İkimiz de böyle varız, olduğumuz gibi kalalım.

"İnek nerde, dağa kaçtı / Dağ nerde, yandı bitti kül oldu" tekerlemesi gibi "ölmüş çarşaflı babaanneler"in fotoğraflarının bize hiçbir faydası yok. Bunlar neredeyse çeyrek asırdır muhafazakâr çevrelerin geyiklerinde konuşulan şeylerin yazıya dökülmüş halidir. Hani konu ne zaman İslam´dan açılsa, "benim babaannem de örtülüydü, benim dedem müftüydü" gibi göndermeler yapılırdı. Geçen hafta, bunun yazılı örneklerini gördük.

Bu kez bir adım daha ileri atılmış gibi geldi bana, Bekir Coşkun´un "en iyi çarşaflı, ölmüş çarşaflıdır" kıvamındaki söylemine bakılırsa.

Ya da örtülü kadın ancak babaanne olursa başımızın üstünde yeri vardır.

Sevgili Mutlu Tömbekici´nin "mücadele, babaannesi açık ya da kapalı olanlarla değil, karısı, kızı açık ya da kapalı olanlar arasında. Anlayışsızlık da tam buradan çıkıyor zaten. Sofrasında kapalı birinin olması veya olmaması. Babaanneler çoktan yitmiş gitmiş" tespitleri yeni olmamakla birlikte, birileri bunu anlayıncaya kadar tekrar tekrar vurgulamak gerekiyor.

Yoksa bırakın namaz kılmayı cuma namazları bayram namazlarına dahi gitmeyi gereksiz saymış, ömründe musalla taşı dışında camiden içeri adım atmamış kasketli bir dedenin torunu olmak