Masal medyasının sonu yakın! Türkiye’yi genç ve özgür yayıncılar uyandıracak!

Bundan sonrası için ümitli miyim? Değilim, ana akım medyadan bir beklentim yok. Okan Bayülgen, Cüneyt Özdemir ve birkaç kişi hariç kimsede bir kıpırdanma yok...

MURAT TOLGA ŞEN murattolga@gmail.com

6 Şubat sabahından bu yana… Ölen öldü, kalan kalmaya çalışıyor. Bundan öncekilere pek benzemeyen bir yas havası var ülkede. Herkes bir an önce normale dönmek istiyor ama bu istek geldiğinde büyük bir utanç duygusu da eşlik ediyor. Kendime soruyorum; normalimiz neydi ki bizim?

Dün akşam sevgili arkadaşım Yiğit Güralp, duygularıma tercüman bir tweet zinciri yayınladı.

Mühendislik okuyan gençler bir hobi olarak yayıncılık düşünmeli. Türkiye tiyatrolara, sinemaya, müziğe dönüp hayatı sürdürmeyi tartışıyor. Eğer ülkede bilim tiyatrosu, bilim TV yayınları, bilim kurgu dizileri-filmleri varsa hayat süratle normale dönebilir. Normale dönüş evlilik programı ve boş beleş dizilere dönüş olduğu için eleştiriliyor.

Aslında itiraz edilen mallığa ve goygoya dönüş. Bilinçte ve farkındalıkta kaldığımızda normal hayatın sürmesinde neden sorun olsun. BOMBOŞ bir hayat yaşıyoruz ülkede. Bizi korkutan o boşa geri dönülmesi. Boşu doluyla biraz doldurmak ve bunu sürekli kılmak gerek. HEPİMİZ!”

Evet, haklı… Ana akım medya marifetiyle Dünyanın en içi boş yayınlarına, yazılarına, filmlerine, dizilerine, gösterilerine bakakaldık. Ne kattı bunlar bize? Hiçbir şey, kendimizi ekrana bakarak uyuşturur hale geldik.

Dizisi çekilecek kadın: Mimar Alev Şahin

Alev Şahin diye yürekli bir kadın yaşıyor bu ülkede, tanıyor musunuz? Hayır, çünkü uyduruk dizi karakterlerinin ismini ezbere bilen halk onu hiç görmedi, göstermediler.

Alev Şahin, Düzce Çevre ve Şehircilik İl Müdürlüğü’nde mimardı. 2016 yılında, şehirde yaptığı denetimlerde, inşa ettiği binalarda kalitesiz beton kullanan firmalara ceza kesti ve bir firmanın şikâyeti üzerine 6 Ocak 2017 tarihinde Kanun Hükmünde Kararname ile mesleğinden ihraç edildi. Bunun üzerine Düzce kent merkezinde oturma eylemi başlattı; elindeki pankartta şöyle yazıyordu:

Katil, Hırsız, Darbeci Değilim. İŞİMİ, EKMEĞİMİ GERİ İSTİYORUM - Mimar Alev Şahin

Bu eyleminden dolayı 235 kez gözaltına alındı ve kendisine “Kabahatlar Yasası”na muhalefetten 100’e yakın, toplam 67 bin lira, idari para cezası kesildi. (Emre Kongar yazısından)

Eğer biz, deprem olsa bile yıkılmayacak malikanelerde yaşanan uyduruk aşk hikayeleri yerine bu kadının mücadelesini film/dizi yapabilseydik. Belki bir şeyler değişirdi. Lümpen sinemacılardan ibaret zannedilen Yeşilçam bile bu konuda daha bilinçliydi.

Ertem Eğilmez’in yaptığını yapamadık!

Ertem Eğilmez’in çektiği Gülen Gözler filmindeki gülen gözler filmindeki Müteahhit Yunus karakteri mesela… Hırsız ruhludur, sadece kazancını düşünür, betondan, demirden, her şeyden çalar, evi satarken o evin bir deprem olsa yıkılacağını içinde birbirine sarılarak ölecek insanların yaşayacağını düşünmez. Bu adamlara dikkat edin der Ertem Eğilmez, herkesin güldüğü bir filmde bile halkını uyarmaya, uyandırmaya çalışır.

Sorumluluk sosyal medya yayıncılarına geçti

Bundan sonrası için ümitli miyim? Değilim, ana akım medyadan bir beklentim yok. Okan Bayülgen, Cüneyt Özdemir ve birkaç kişi hariç kimsede bir kıpırdanma yok. Okan Bayülgen bu uyandırma işini felaketler gerçekleşmeden yapanlardan, o yüzden kıymeti bir başka.

Deprem sabahı kaleme aldığım yazıdaki tahminlerim şimdiden gerçekleşti bile. O yazıda, “hani ekranı 5’e bölüp yayınladıkları tartışma programları var ya, depremle ilgili bilim insanları bir süre o programların baştacı olacak, söyledikleri üzecek, can sıkacak ve sonra bir kanal yöneticisi “çıkarmayın artık şu felaket tellallarını” diyecek ve hepsi tweet atarak can kurtarmaya çalışacak. Çünkü artık medyanın kapısı onlara kapanmış olacak.” Diye yazmıştım. Tam da o noktadayız, Haluk Levent’e, Oğuzhan Uğur’a, Prof. Naci Görür’e saldırılar başladı bile ve burada tekrar Yiğit Güralp’in fikrine sarılıyorum. Depremde halkın imdadına halk yetişti. Bu uyandırma işini de yine halk yapacak. Deprem bölgesindeki Influencerlar dahil hepimiz bizi öldürmeye çalışan şeylere karşı nasıl direneceğimizi konuşacağız, yayınlayacağız. Bunu yapmak zorundayız!

Uyanmak zorundayız, kendi kendimizi dürterek bile olsa.

Son cümlemde yine bir Arzu Film eseri olan Bizim Aile’den (yön: Ergin Orbey) bahsedeceğim çünkü depremde öksüz-yetim kalan yüzlerce kardeşimiz var. Filmde, Yaşar Usta'nın oğullarıyla birlikte yaşadığı evdeki yemek masasının arkasında bir tablo vardır. Bu tabloda Duha Suresi 9. ayet yer alır ve meali şöyledir: "Öyleyse sakın yetimi ezme, onu küçümseyip üzme.

Murat Tolga Şen –

Tüm yazılarını göster