Medya
15 Mar 2012 11:31 Son Güncelleme: 23 Kas 2018 13:26

‘BİR ZAMANLAR OSMANLI-KIYAM' MÜSAMEREDEN AZ KABACA!

Taraf'ın Tele-Siyej yazarı TRT'nin yeni dizisi Bir Zamanlar Osmanlı-Kıyam'ı hangi açılardan eleştirdi?

Bazen boşluk, doluluktan daha manalı ve değerlidir.

Değerli olmayan bir şeyle, boşluk doldurulmaya kalkışıldığında, boşluğun değeri fark edilir!

İnsanın böyle durumlarda, olmasaymış daha iyi olurmuş demesi de bundandır zaten.

Ben bir dizi seyrettim pazartesi akşamı TRT-1’de; ve içimden bu diziyi “yok sayalım” demek geldi.

Zira ne gerçekliğe, ne gerçeğe, ne zanaata ne de piyasa rekabetine uyuyordu benim ölçülerime göre.

Piyasa rekabeti içinde yer alması mümkün değildi; karşısında kendi alanında Türkiye’nin reyting rekorlarını kıran bir dizi vardı (Muhteşem Yüzyıl) çünkü (beğenelim, beğenmeyelim).

Zanaata uymuyordu; bu dizinin uygulamasında bir tür müsamere havası vardı çünkü.

Gerçeğe uymuyordu ayrıca; dizinin dramaturjisinde hayatla ilgili (yani sunulan insan ilişkileri ve diğer ilişkiler..) bir inandırıcılık bir buluşma yoktu çünkü.

Ve gerçekliğe uymuyordu; dizinin sunduğu dönem, çok genel hatlarıyla ve oldukça yalapşap ele alınmıştı çünkü, gerektiği kadar araştırılmamış ve detaylara inilmemişti bana göre.


TRT’nin yeni dizisi Bir Zamanlar Osmanlı-Kıyam’dan bahsediyorum.

Belli ki TRT, Osmanlılık hassasiyeti içinde, bu tarihe duyduğu özel ilgiyle; bir emir-komuta zinciri içinde sipariş edivermiş bu diziyi!

Ama, “bu dizi ola” tavrıyla (erkin bir tür emri) bu işler (zanaat-sanat), bu kültür işleri yürümüyor işte.

Senaryo, dizinin ana ekseninde yer alacağı belli olan Patrona Halil İsyanı, tam anlamıyla araştırılıp yorumlanıp, bu hareketin sosyo-ekonomik, hatta politik-kültürel gerçekliğine hakkıyla vâkıf olunarak mı yazıldı acaba; ki, bu yazımdan ortaya kreatif bir yeniden üretim çıksın.

Tarihi yeniden üretmek (konumuzla ilgili olarak tv dizisi), her şeyden önce (yeniden üretmeden önce) aslını, her türlü resmî ideolojik anlatımdan arındırarak mümkündür. Tarihimizde baldırıçıplak çapulcu bir isyancı olarak sunulmuş olan Patrona Halil’in; dizinin dramatik yapısında yer alan bir karakter olarak kendi hikâyesi içinde (diğer karakterler gibi) sunulduğu belirtiliyor dizinin tanıtımlarında. Bu hikâyeye ne kadar inanmalı acaba? Zira Patrona Halil İsyanı konusunda son zamanlarda resmî tarihin dışında yeni araştırmalar yeni yorumlar başlatılmış durumda.

Dizinin bu ana karakteri, ezberimizin dışında çok farklı, çok yönlü bir karakter olamaz mı mesela? Ve resmî tarihte, dolayısıyla da dizide, bir isyan olarak sunulan bu eylem, aslında farklı bir mesaj taşıyor olamaz mı?

Her şeyden önce, Patrona Halil, resmî tarihçilerin tanımladığı gibi bir hamam tellağı, bir baldırıçıplak olarak da yorumlanabilir, hamamda çalışan bir emekçi, bir işçi olarak da değerlendirilebilir.

Dizinin daha ilk bölümünde –ki, ilk konumlandırma kalıcıdır– bize sunulan Halil, para karşılığı adam öldüren kardeşinden para tırtıklayan, meyhanelerde içip içip sabahlayan bir serseri.

Ama öyle miydi acaba?

TRT-1’in, pazartesi akşamı başlayan ve aylardır beklenen yeni dizisi Bir Zamanlar Osmanlı-Kıyam’ın senaryosu (Ertan Koçulu’nun başlatıp, Erkan Birgören ve Yazı Grubu’nun sürdürdüğü) bir zamanların gazete tefrikaları gibi; tarihî romanların tefrika edildiği bir dilin, anlatımın, günümüze ışınlanmış hali gibi!

Dizinin rejisi ve estetiğine gelince; mizansende yer alan oyun, ışık, kurgu, dekor, kostüm ve kadrajlama hususlarında, dizinin tanıtımlarında sunulduğu gibi öyle kalitatif bir çalışma çıkmıyor ortaya. Oyunculuklar deseniz.. Cemal Hünal ve biraz da Aslı Tandoğan hariç, dökülüyor.. ama tam anlamıyla dökülüyor bana göre.

Proje tasarımı Ezel Akay ve Gürsel Korat’a ait olan dizinin yönetmeni Altan Dönmez. (TRT’nin sitesinde var görünüyor ama Ezel Akay’ın diziyle hâlâ bir ilişkisi var mı, ondan emin olamadım. Umarım yoktur, hatta mutlaka yoktur.)

Dizinin tarih danışmanları ise, Prof. Dr. Feridun Emecen ile Dr. Hakan Yıldız’mış.


TRT, kendi sitesinde yeni dizisini şöyle tanıtıyor: “Kıyam; III. Ahmet’in tahtta olduğu, Osmanlı’nın Avrupa ile ilişkilerini, savaş alanlarından diplomasi alanına kaydırma çabalarının yaşandığı bir dönemde geçmektedir. Her geçiş ve yenilenme dönemi gibi bu dönemde de, kışkırtmalara açık duran statükocularla ve yenilenmenin iyileşme olduğunun farkında olan değişim yanlıları arasında kanlı bir hesaplaşma yaşanmaktadır. Bu kanlı hesaplaşmaya, başka devletlerin istihbarat teşkilatları da fiilen katılır.

Hikâyemizin kahramanlarından eski bir solakbaşı olan Murat; karısının ısrarı üzerine silahını bırakmış, kendi küçük ve mutlu dünyasına çekilmiştir. Karısı Goncanigar’ın, Şeyh’in öldürülmesine tanık olması ve Acem’in gönderdiği adamların ‘tanık olduğu için’ Goncanigar’ı katletmesiyle, Murat kendini olayların içinde ve tarafında bulur.

Acem Şahı kendi oğlunu şehzade olarak Osmanlı tahtına geçirmek istemektedir. Bunun için de ‘düşmanımın düşmanı dostumdur’ şiarıyla Kasım ve Canseza’yı görevlendirir...

Canseza’nın, Murat’a âşık olması Canseza’yı intikamı ile aşkı arasında bırakır. Babasının intikamı için yolan çıkan Kasım, intikam arzusuna saplanıp kalır ve kendi sonunu hazırlar.

Acem Şahı birçok koldan saldırmaktadır. Bu saldırıların vurucu gücü ise zamanında kimsenin pek de hesaba almadığı bir hamam tellağı olan Patrona Halil’dir.”

Uzun lafın kısası, dağ fare doğurdu bir kez daha, uzun zamandır beklenen Kıyam dizisi tam bir hayal kırıklığı oldu.

Çünkü TRT ne zamanki tarihe uzanır, ortaya bir merkezî söylem, bir Ankara resmi duygusu, kurumsal bir devlet estetiği (müsamereden az kabaca) bir özenti Batı draması ve bir kusurlu söylem çıkar.

Projeyi kim yaparsa yapsın –ister TRT içi, ister TRT dışı– bütün bunlar, kaçınılmaz olarak iddialı dönem yapımlarının üzerine siner, sindirilir.

Şimdilik bu kadar. Ama belli ki, bu diziyle ilgili konuşacağımız daha çok şey olacak.