Şimdilik en önemli engel aşıldı! İmamoğlu geleceğin Cumhurbaşkanı mı?

Medyaradar siyaset analisti Atilla Akar, İmamoğlu’nun İstanbul’u yeniden kazanmasının gelecek siyasete etkisini ve Cumhurbaşkanı olma potansiyelini değerlendirdi…

Efendim: biliyorum, bu konuyu konuşmak için henüz erken görünebilir. Ancak seçim sonrası (Hatta daha öncesinde) herkesin dilinde, aklında bir soru var. “Ekrem İmamoğlu geleceğin cumhurbaşkanı adayı mı?” Çoğu kişi “Erdoğan’ı yenebilecek tek kişi olduğunu bir kez daha ispatladığı” bazıları ise “o pırıltıyı onda gördükleri” kimileri ise bunu ona “yakıştırdığı”, sevdiği, kendisine yakın bulduğu, vb için istiyor.

Bütün bunlar bir “temenni gibi” dile getirilse de içten içe o yönde bir arayış olduğu da sanırım seziliyor. Kendisi böyle itiraf etmese de her halinden arzuladığı anlaşılıyor. Bu da normal. Tabi gene de dereyi görmeden paçaları sıvamamak gerek o başka!..   

İmamoğlu’nun Önündeki İlk Takoz kalktı!..

Şurası muhakkak ki İmamoğlu’nun önündeki en önemli ilk engel kalkmış oldu. (Şayet yeniden seçilemeseydi konumu ve imajı sallantıya girerdi) Dahası oldukça avantajlı bir konjonktür oluştu. Ülkedeki siyasi dengelerin değişmesi, ibrenin CHP ve muhalefetten yana dönmesi, rüzgârın o yönde esmesi hayli uygun bir zemin yarattı. Böylelikle onun üzerinde sörf yapacağı bir dalga oluştu. Bu dalga onu nerelere kadar taşır birazda bundan sonra yapılacaklara bağlı.

İkinci adım ise CHP içi gelişmeler bağlı. Eğer seçim kaybedilseydi ve hele de CHP uzun yıllardır hasret kaldığı başarı çizgisini yakalamasaydı Özgür Özel’in genel başkanlığı da fazla uzun sürmeyebilirdi. Bu durumda İmamoğlu devreye girebilirdi. Ancak şimdi işler biraz karışacak gibi. Lakin İmamoğlu’nun bunu da düşündüğünü zannediyorum. Eğer söylendiği gibi bir “Erken seçim” gündemi oluşursa süreç hızlanabilir. Dahası Özgür Özel’de seçimden başarı ile çıkmış bir genel başkan olarak “Bende varım” diyebilir!

Üçüncüsü oluşan yeni konjonktürde kartların yeniden nasıl karılacağına, partilerde lider ve ekip değişimlerine, muhalefetin nasıl şekilleneceğine, yeni ittifaklar kurulup kurulmayacağına, AK Parti’nin o günkü şartlarda ne yapacağına (Erimenin sürüp sürmeyeceğine yahut durumu toparlayıp toparlamayacağına) , toplumsal ve ekonomik şartların ne yönde seyredeceğine, vb gibi bir dizi faktöre bağlı. Eğer her şey 2028’de normal zaman akışına kalırsa da o zamana kadar çok şey değişebilir. Bütün hesaplar herkes için altüst olabilir. Böyle de bir risk var!..

Başka Kimler “Aktör” Olabilir?

Elbette cumhurbaşkanlığı gibi cazip bir makam söz konusu olduğunda başka kişilerinde ona talip olmak isteyecekleri aşikâr. Bu da şaşırtıcı değil. Bu konuda hiç renk vermemeye çalışsa ve son derece “itidalli” davranmaya özen gösterse de yarışta Mansur Yavaş’ında iddialı olacağını zannediyorum. (Nitekim kentsel durumlar farklı olsa da İmamoğlu’ndan 10 puanın üzerinde oy almış bulunuyor) Kanaatim odur ki Mansur Yavaş’da o süreçte herhalde olaya dahil olacaktır. Şu an “itidalli” gidiyor. Şimdilik soyadı gibi biraz “yavaş” o kadar!..  

Nitekim daha yeni 7 Mart 2004 tarihinde Habertürk Televizyonu’nda katıldığı programda söylediği sözler bana göre manidardı. Herkes geçmişe yönelik bir gönderme sandı ama bence değildi. Daha ziyade ileriye yönelik çok ince düşünülmüş bir beyan olarak okumakta yarar var. Yavaş 6’lı masa sürecinde “oybirliği olsa aday olacağını” söylüyordu. Hemen peşinden ise “Kazanacağımı düşünüyordum” diyordu. Ben bunu “Gene kazanabilirim” olarak anlıyorum. Tabii Mansur Yavaş İmamoğlu’na göre çok farklı. Muhtemelen Ülkücü camianın desteği de arkasında olacaktır.

Deminde belirtmeye çalıştığım gibi üstelik ilk seçiminden başarılı çıkmış taze bir genel başkan olarak da Özgür Özel’de buna heves edebilir. Üstelik parti yetkilerini elinde tutmaktadır. Ancak bu yetmeyebilir. Bilhassa İmamoğlu desteği ile Genel Başkan olması ve ardından İmamoğlu yanında silik bir başkan profili çizmesi şansını azaltıyor. Ayrıca seçmen nezdinde de İmamoğlu kadar ilgi göremeyebilir. Bunlar dezavantajdır. Gene de Kılıçdaroğlu örneğindeki gibi denemek isteyebilir.

Şüphesiz partiler ve örgüt desteği çok önemli. Ancak Türkiye’de siyaset belki de çok fazla olarak kişiler, isimler üzerinden dönebiliyor. O yüzden partiler olmadan o isimlerin kazanamayacağı gibi o isimler olmadan da partiler kazanamıyor. Bu açıdan adayların kimliği ve yaydığı imaj çok önemli. Biraz yumurta tavuk misali gibi…

İmamoğlu’nun Avantajları!..

Elbette CHP dışından da ya da yeni sürpriz isimler çıkma olasılığı her zaman vardır. Lakin bugünkü konjonktürden baktığımızda İmamoğlu çok daha “avantajlı” görünüyor. Mümkün olduğunca objektif değerlendirmeye çalışacağım ama gene de benim subjektif pencereme ait bir değerlendirmedir. İllâ ki öyledir diyemem…

  1. Görünen diğer adaylara göre en “Karizmatik” görünen odur. Toplum her zaman karizmaya puan verir. Bir siyasetçi için o parıltıya, o ışıltıya sahip olmak önemli olsa gerek.
  2. Süreç içinde “Liderlik” performansı sergiledi. Çoğu kişiye “Bu adamda liderlik kumaşı var” dedirtti. 
  3. “Tek başına” herkese meydan okumasını bildi. Bu “tek başınalık”tan bir “mağduriyet hikâyesi” çıkarmadı. Tam tersine dimdik ayakta durdu. Kendinden emin bir “profil” çizdi.
  4. Geçmişteki Ecevit ayarında olmasa da kendince bir “Umut halesi” yaratabildi. 
  5. Hitabet sanatını gün geçtikçe geliştirdi. Asabileştiğinde bile samimi bir enerji yayabiliyor.
  6. Gerçek rakibi (Erdoğan) ile uğraşmasını bildi.
  7. Rakibine meydan okumasını biliyor ve korkmadığı hissini veriyor. Gerektiği yerde altta kalmıyor. Rakibini küçümsemiyor ama pek kale de almıyor.
  8. İlaveten “Partisini aşan” bir kimlik ortaya koymasını biliyor.
  9. Her kesimden insana seslenmesini biliyor. Her toplumsal kesim, inanç ve kategoriden insanın gönlüne hitap edebiliyor.
  10. Sempatik ve güler yüzlü davranabiliyor. Herkese “Dokunması”nı biliyor.
  11. Mevcut iktidara kırgın, kızgın olanların tepki oylarını bir “mıknatıs gibi” kendine çekebiliyor.
  12. “Gelecek vaat eden” taraf imajı veriyor. Bundan sonra Türk siyasetinde temel bir “figür” olacağını herkese hissettirebiliyor.

Eğer bu vasıfları abartmıyorsam bütün bunlara başka faktörler eklenebilir veya çıkartılabilir yahut itiraz edilebilir. Üstelik her insan ve siyasetçi gibi eksileri, dezavantaj yaratabilecek davranışları söz konusu olabilir. Hukuki handikaplar öne çıkabilir. (Bu ayrı bir yazı konusu galiba) Her şey mümkün. Kimse dört dörtlük değil. Siyasetçilerde…

Devlet Adamlığında Pişmek Ayrı Bir Mesele!..

Ayrıca cumhurbaşkanlığı daha “devlet adamı” vasıfları gerektirir. Bu konudaki kapasite ve yeteneğini henüz bilmiyoruz. (Gerçi Erdoğan’da başlangıçta İBB Başkanıydı.) Birazda süreç içinde “Pişme” meselesi galiba…

Ancak her ne olursa olsun şu anki zaman aralığında İmamoğlu henüz bir “Efsane” haline gelemese de, en mümkün isim olarak sanki öne çıkıyor gibi. Tabii zaman ve şartlar ne götürür ne getirir bilinmez. Her zaman hiç hesapta olmayan ya da küçümsenen başka bir aday ön plana çıkabilir. Çünkü unutulmamalı ki siyaset zemini her dönemde kaygan bir zemindir ve çeşitli iç-dış güçlerin çelmelemelerine müsaittir.

 Ancak an itibariyle şu an mevcutlar içindeki en avantajlı ve kazanması en mümkün kişi o gibi görünüyor. Dolayısıyla “geleceğin cumhurbaşkanı” için potansiyel aday olarak onun ismi öne çıkıyor diyebiliriz. Sanırım o da buna hazırlanıyor ve adımlarını ona göre planlıyor. Umarım doğru tavsiyeler alıyordur!..

Gerisini zaman gösterecek!..

03. 04. 2024