Polemik & Kulis
05 Tem 2010 22:12 Son Güncelleme: 23 Kas 2018 11:26

MEDYANIN LAĞIMI PATLADI! YENİÇAĞ'DAN ERGUN BABAHAN'A ZEHİR ZEMBEREK SÖZLER!

Genelkurmay Başkanı İlker Başbuğ'un Yeniçağ'a röportaj vermesini eleştiren Ergun Babahan'a Yeniçağ yazarı Selcan Taşçı öyle bir çattı ki...

Medyanın lağımı patladı

‘Türk basınının en derin çukurundaki adam’ yuvarlandığı yerde debelendikçe etrafına çamur sıçratıyor. Son çırpınışları, Yeniçağ ve Türk Milliyetçilerine saldırarak, iliştiği yandaş medyada kabul görmek uğruna.
Bir gazeteci düşünün ki bu kadar “dillere destan” olsun... Mübalağa yok; destan gibi hakkında yazılanlar. “Tetikçi”liği mi dersiniz, “itirafçılığı” mı, “tosunluğu” mu, “eski solculuğu” mu, “salla başılığı” mı, “emir erliği” mi, “ABD’de evrilişi” mi, “Brüksel’de serpilişi” mi... Ancak “devede kulak” kısmını aktarabildik “Ergun Babahan hakkında yazılanlar” arşivinin... Merak edenler için aha da kütüphaneler, aha da internet denen lütfu teknolojinin...
Uzun zamandır can havliyle, körlemesine, ’ya tutarsa’ mantığıyla ve “bumerang etkisi”ni hesaplamadan “frensiz” gidiyordu Ergun. Kaybedecek bir şeyi kalmayanların tarzıdır bu. Bir tür iflas ilanı gibi... Yahut intihar eylemi. Sonunda patladı. Yok frenleri değil; lağımı mensubu olduğu yandaş medyanın!
Belli ki, çamurunu isabet ettirmeyi başarırsa, kendini iliştirdiği yandaş medyada, “makbul” biri haline gelebileceğine inandırdı kendini; ondan sonra da gelsin uçak gezileri, gitsin özel demeçler!.. Hatta tirajı mirajı yok ücra sayfalarına yuvarlandığı gazetelerin ama, olsun, belli mi olur; şöyle en “iktidar yalayıcı”sından bir genel yayın yönetmeni koltuğu!
Rüyalar gerçek olsa, sen hala Sabah’ın Genel Yayın Yönetmeni olurdun, yahut kovulmazdın Aydın Doğan’ın kapısından be oğlum! Stratejin yanlış bir kere... Sadece Türk subaylarının “Hilmi Özkök’ten gayrısına” kem gözle bakar tavrınla değil, bu tip taktik hatalarınla da yakışmıyorsun bir “asker baba”ya...
Milliyetçilere düşman
En basit kural; böl-parçala-yönet! Hadi daha “pembe” halini söyleyelim; “Kaleyi içten fethet!” Sen git emperyalizmin beşiğinde eğitil, sonra gel “düşman”ına “bodoslama” gir! Kamikaze misin sen! Yer mi kaç cebinden kaç Ali Kemal çıkaracak kadar, “ihanet”i gözünden tanıyan memeleketim insanı!
Fazla mı abartıyorum?
Siz öyle zannedin! Daha bir kaç ay önce “Türkiye Türklerin olmayacak” diyerek, köşesinden, yine Türk Milliyetçileri’ne kin kusan zattan bahsediyoruz değerli okur!
Şuraya yazıyorum, doğru çıkmazsa gelin yüzüme tükürün; Ergun’un çamurunda boğulacağıma, sizin tükürüğünüzde boğulurum ne olacak; Ergun Babahan bir milliyetçi düşmanıdır! Hem milliyetçi düşmanı, hem ’milliyetçi düşmanlığı’ndan başka ortak paydası bulunmadığı bir iktidara yaranmaya çalışan bir zavallıdır inancımca.
Sağır sultanın bile duyduğu bu “özel kalem”in ne kadar “kullanışlı” olduğunu “telekulak”ların sultanı duymamış mıdır?
İktidar cilalamak (bkz. Babahan külliyatı!), AB’ı (bkz. Yılmaz Özdil’i çileden çıkardığı Son Baskı bölümleri), parti kongresinde lider seçtirmek(bkz.1991 ANAP Kongresi), ülkücüleri toplumun gözünde marjinalleştirmek (bkz. Babahan külliyatı!)... gibi sakız gibi çektikçe uzayan görev zincirine yeni bir halka bile eklemiş Babahan’ın: “Yalnızlaştırmak yetmez; milliyetçileri hedef göster!”
Kısaca; “Saldır!” Bu komut her seferinde beni çocukluğuma, anneannemin bahçesinde o dünya tatlısı benekli “av köpeği”ni eğittiğimiz günlere götürür ya... Vardır hikmeti.
Kuyruğu titretti
Diyor ki Ergun; “Yeniçağ MHP ve liderini en sert dille eleştiren şoven milliyetçi çizgide”ymiş... Askerlerin “AB karşıtı demeçlerini” yayınlamış... “TSK üzerinden oynanan oyunları” deşifre etmiş... “Hilmi Özkök”ü eleştirmiş...
“Emekliliğine sayılı günler kalan Genelkurmay Başkanı Orgeneral İlker Başbuğ, Türkiye’deki gelişmelere ilişkin görüşlerini dile getirmek için” nasıl olurmuş da bu “ilginç mecra”yı seçermiş... Yazının, Genelkurmay Başkanı’nı tehdite varan; ’senin de sonun Yeniçağ’a konuşan diğer paşalar gibi Silivri olur’ demeye getiren bir boyutu var ki akıllara zarar... Orasından tutarsak, tıbbın dahi çaresiz kaldığı, hukukun ’cezai ehliyet’ şartı aramazsa ’belki’ müdahil olabileceği bir çaresizliğe çare olmak gibi çaresiz bir çabayla(!) zaman kaybetmemiz anlamına gelir; lüzum yok! Ben daha çok Ergun’un neden kuyruğu tittettiğini anlamaya çalışıyorum; kişi kendinden bilir diye olmasın?
28 Şubat’ta kendisinin yaptığı gibi, Yeniçağ’ın da bir selamla “oturup tek tek kendisi gibi düşünmeyen köşe yazarlarını” hedef alacağı paranoyasına kapılmasın?
Vallahi çok hoş adam; hormonlu Brüksel faşisti miyiz yahu biz. Yazı masasının karşısında ayna-mayna mı var acaba?
Hak eden bulur Ergun’um; ama TSK yahut herhangi bir başka otorite istedi diye değil; gazeteciliğin olmazsa olmazlarından “kamu yararı”na aykırı davrandıkları için, adamı manşetleriyle döver Yeniçağ! Öyle sümsük vurkaçlara tenezzül etmeden, devlete değil siyasete biata rıza göstermiş kolluk kuvvetinin, hukukun dallarına tüneyen guguk kuşlarının, yandaş medyanın gücünden medet ummadan, mücadelesinin altına kendi imzasını atarak!
Testere olsan kaç yazar
Sen şimdi sözüm ona, TSK’yla, MHP’yle, Ümraniye, Balyoz, Kafes... serisinin mağdurlarıyla Yeniçağ arasına bir bıçak yarası sokmaya çalışıyorsun ya! Değil bıçak, senin her yanın testere olsa ne yazar! Yeniçağ’ın, bu seni çok tedirgin eden “etki”ye, yönettiğin gazetelerde yaptığın gibi, birilerine “göbekten bağlanarak”mı kavuştuğunu sanıyorsun?
Kes bakalım neyi keseceksin... Bu gazetenin onbinlerce okurunun, bu ülkenin milyonlarca vatansever insanının Cumhuriyet’e, Atatürk’e, bayrağa sadakatini mi!.. Hem de sen! Nereden nereye geldiğine bir baksana Ergun; öyle düşmüşsün ki, artık Yeniçağ bile köprüden önce “son çıkış” olamaz senin için. Olabilmesi için tuttuğun yolda “onur” sapağını gösteren bir tabela olması lazım; tuttuğun yolun yol olması... Bak sen şimdi gişelerdesin...
Oray Eğin, İsmet Berkan’ın Radikal Genel Yayın Yönetmenliği Görevi’nden alınmasından sonra “Umarım bundan sonraki durağı Ergun Babahan gezegeni olur.” yazmıştı. Bu cümleyi, “Berkan’a beddua” diye duyurdu bir internet sitesi... İdrak edebiliyor musun ne anlama geldiğini?
Başlıktaki ’lağım’ ifadesi, Yeniçağ okuruna ne çağrıştırır bilemem... Ben “Düşmanın kale duvarlarını yıkmak veya düşman ordugâhına zarar vermek amacıyla, düşman siperlerine doğru yer altından açılan dar yol” anlamında kullandım... Bu ülkenin prangaya alerjili insanlarının zihinlerine sızmaya çalışan daracık bir yol; bir lağım... Patladı işte...
Saçtığı kötü kokudan arınana kadar medya açmayın geçtiği sayfaları, o arada ben de arşivlerin tozlu raflarında unutulup gitmeden basit soru bir sorayım Ergun’a:
Ne iş şu İzmir’deki şirketler yahu?
Ha bir de, sen niye ayrılmıştın Sabah’tan?

Selcan Taşçı/Yeniçağ

ERGUN BABAHAN BAŞBUĞ'UN RÖPORTAJI İLE İLGİLİ NE YAZMIŞTI?