Medya
25 Mar 2010 15:14 Son Güncelleme: 23 Kas 2018 11:11

İKTİDARIN BASUR SÜLÜĞÜ ÇÖP TENEKESİ YAZARLARLA EKRANA ÇIKMAM! NİHAT GENÇ BOMBALADI!

Nihat Genç odatv.com'da yeralan bu sözleri ile ortalığı sallayacak. Hükümet destekçisi yazarları "basur sülüğü çöp tenekesi yazarlar" diye niteledi.

BAŞIMA ÇUVAL GEÇİRECEKLERİNİ SANIP SEVİNMESİNLER

Ne zamandır beni büyük medya dediğimiz kanallara tartışma programlarına katılmam için davet ediyorlar, bildiğiniz meşhur kanallar, şunu demek istiyorlar, bak ‘sana söz hakkı veriyoruz, bizler demokratız, sen de katıl görüşlerini açıkla’ diye, ama hepsi bir şart ileri sürüyor, programda karşında şu şu isimler olacak diyorlar, bu isimler de malumunuz iktidarın basur sülüğü çöp tenekesi yazarlar, tabii ki yıllardır katılmadım, katılmam da.. Esersiz, fikirsiz ve hayatlarında tek bir gün bağımsız olmayı becerememiş süprüntü galeyancı yazarlarla işim olmaz, çıkmadım..

Ancak, şunu anladım ki, bu büyük medyada tartışma programı düzenleyenler, bana, ‘ya bu sülüklerle ekrana çıkarsın, ya da asla..’ demeye getiriyorlar, eksik olsun, yani düpedüz bir küstah yılışık cesaretle bana telefon edip beni ekrana çıkartmayı ancak bu isimlerle aynı masa etrafında oturur onları muhatap alır ve onların istediği küfürlü kavgalarda bekledikleri horoz dövüşünü gerçekleştirirsem gibi bir şantajla teklif ediyorlar.

BASKI KURUP YOK SAYIYORLAR

Utanç verici bir şantaj.. Yaşadığınız topraklar üzerinde katıldığım tüm fuarların imza günlerinde o fuarın en çok kitap imzalayan yazarı oldum, konferans verdiğim yüzlerce konferans salonunda o salonun tarihinde en büyük kalabalıkları topladım ve yıllardır TV programlarım bir kültür felsefe siyaset konuşması olarak en yüksek izlenme oranları hala almakta, ayrıca yirminin üstünde kitabımın sadece üç-dört tanesi 10 baskıyı geçti, on’un üstünde kitabım 30 baskıyı çoktan devirdi ve birkaç kitabım 50 baskıyı geçti ve aralarında yüz baskıyı zorlayan iki kitabım var.. Bu kitaplarım ve konferanslarım ve TV konuşmalarım üzerinden tek bir haber yapılmadı tek bir fikir sorulmadı ve yayınlanan kitaplarımın en küçük tanıtımı, bir cümlecik ismi dahi sütunlarında geçirilmedi, ancak inanılmaz her yazara nasip olmayan büyük bir halk sevgisiyle karşılaştım, şöyle bir şey sanki halk sizi ne çok severse, örgüt, parti, medya, üniversite, dernek, Internet sitesi gibi eline bir kurum imkan geçirmiş insanlar size o denli baskı kurup yok sayıyor…

Eşine benzerine çokta rastlamadığınız bu başarılı grafikleri üstelik hiç kimseden, holdinglerden, büyük medyadan, arkadaş yandaş ilişkilerinden, parti, örgüt ilişkilerinden en küçük bir destek almadan yaptım.

TÜRKİYE SINIRLARINDAN KONUŞAMIYORUM

90’lı yılların ortasından 2000’li yılların ortasına kadar 17 sene Leman Dergisi yüzbinler satıyordu ve o dergide de ‘bağımsız’ çizgimizi asla bozmadan bugünlere geldik, ancak o günlerde de amansız bir ‘sansür’ ‘ambargo’yla çevrilmiştik. Çünkü o günlerde banka soygunlarına, medyaya, Susurluk’a akıl almaz sertlikte üç beş bacaksız mizahcı arkadaşımızla muhalefet yapıyorduk..

Değişen bir şey yok.. Ve hatta sansür çok daha labirentli gizemli zincirleriyle bizleri sarmaya başladı.. Tuhaftır SKY’dan hükümet baskılarıyla kovulmam dahi tek satır ilgi görmedi..

Bugün, ART TV’de iki haftada bir konuşma yapabiliyorum, bildiğiniz üzere polis baskını yemiş ve sahibi şu anda Silivri’de yatmakta olan bu kanal yayınlarını Kuzey Kıbrıs’tan yapıyor.. Yani ben Nihat Genç, yüzlercesini her akşam takip ettiğiniz Türkiye sınırlarından konuşamıyorum.

Gelelim, sanal aleme.. TV’de yaptığım konuşmaları çoğu zaman parça parça internette yayınlayanlar çıkıyor, ki, son zamanlarda Güncel Meydan adlı site benim son programlarını kopyalayıp yayınlıyor, çok ilginçtir, bu site de Türkiye’den yayın yapmıyor…
Bir yazar olarak TV ve Internet üzerinden Türkiye’den konuşamıyorum..

DEMOKRATÇILIK VE ÖZGÜRLÜKÇÜLÜĞÜN TADINI ÇIKARAMIYORUM

Gelelim, son yılların meşhur paylaşım sitesi Facebook’a.. Bilindiği üzere bu sanal platform’un en büyük özelliği diyelim videolarınızı paylaşma üzerine kurulu, siz, elinizdeki bir videoyu yüz binlerce insana buradan ulaştırabiliyorsunuz..

Gelin görün ki, bir yılı geçkin süre içinde Facebook’ta benim videolarımın paylaşımı yasak.. Yani kimseye gönderemiyoruz.. Buna rağmen Facebook üye sayısı 130 binlerin üstünde ki Türkiye’de başka bir yazara nasip olmamış bir ilgi..

Oysa benim videolarım TV’de yapılan konuşmalardan parçalar şeklinde oluyor ve bu konuşmalarda hukuk dışı her şeyin hesabını mahkeme önünde veriyorum, hakkımda açılmış bir çok dava var, mesela, YÖK başkanı benden daha geçenlerde 4-5 milyar kazandı ve hangi cümlelerim için bu tazminatı kazandı ayrıntılarıyla yazsam insanlığınızdan utanırsınız..

Ayrıca, Türkiye’de hukuk zemininde çalışan onlarca sözlük, site hakkımda aleyhimde tutarsız, bilgi yanlışlarıyla dolu ve tamamen dedikodulardan oluşan onbinlerce iftirayı hergün sallıyor, onlar istediği özgürlükte sallıyor ama ben istediğim şekilde cevap veremiyorum. Yani, birileri bir baskı bir kilitleme bir sansür mekanizmasıyla bizi ülke dışına kovdu, yetmedi, bir çok özgürlükçü site arkadaş örgüt asılsız iftiralarıyla özgürlük ve demokrasiye doymuyor..

Internet sitesi, facebook ya da TV, bu çağın güya teknolojinin özgürlüğe adanmış araçları, ki, işte başıma gelenler, bu özgürlük harikalarının hiçbirini bir yazar olarak öyle ya da böyle sebeplerle kullanamıyor, demokratçılık ve özgürlükçülüğün tadını çıkaramıyorum.

BAŞIMA ÇUVAL GEÇİRECEKLERİNİ SANIP SEVİNMESİNLER

Nedir bunlar, neler oluyor? Benim başıma gelen bu usul usul çaktırmadan dümenine tezgahına uydurulmuş sansür ve ambargolar, yarın hepinizin başına gelecek..
Zaman ilerledikçe hepiniz benim gibi ‘kıstırılacaksınız’, ‘susturulacaksınız’..
Şimdi ellerimi beynimi saran bu büyük ve gizli örümcek ağını üstüme atanların her birinin şüphesiz çok demokrat minare kılıfları mutlaka vardır..
Bunları şunun için yazıyorum, 17 yaşından beri aralıksız kitap okurum, biraz fazla delice okurum, diyeceğim şu ki, ben romanlarda dahi bu kadar akıl almaz bir sinsilikle inşa edilmiş bir sansür yasaklama sınırlama kıstırma ve devre dışı bırakma görmedim…
Korkum şu, bu sansür mekanizması ebediyen sürecek mi, yoksa, işte seçimler yaklaşıyor, çoğu gitti dayan azı mı kaldı diyelim.
Evet, korkmayın, bu ülke bir seçim geçirsin, sabaha turp gibi ayağa kalkar, kuşkunuz olmasın..
Ancak ekranlarda köşelerde sallayıp üfürenler, bu topraklarda hikayeleri en çok okunan ve TV konuşmaları en çok izlenen yazar Nihat Genç’in başına çuval geçireceklerini sanıp sevinmesinler..

DEMOKRATÇILIK ÖZGÜRLÜKÇÜLÜK OYNAYAN YANDAŞ FARELERE SELAM OLSUN

Çünkü bu sinsi kitabına uydurulmuş sansürlerden sonra aynada kendi yüzümü daha güzel görüyorum, kendimi yeri öperken havayı sevinçle ısırırken buluyorum, çünkü, ta başından 17 yaşında öğrenmiştim Sadi’nin şu mısralarını ‘sinsilikle aşıklık yan yana yürümez’..
Peşin peşin aşıksanız sizi de bir gün bulacak her bela…
Ve üstelik hala telefonlarımız dinleniyor hala polis peşimizde hala hayatımız geçmişimiz her şeyimiz en profesyonel ajanlarca didik didik ediliyor yıllardır, ki, bunlar artık adi adli vakalardan adlarını saymıyoruz bile, ancak, bir komik ‘denetleme’ vakasıyla bitireyim yazımı, bir gün eve bir vergi cezası tebligatı geldi, olacak şey değil, hayatımda kooperatif şirket andlaşma hiçbir şeyle imzalı işim olmadı ama korktum, o gün de işim gücüm var ekmek parası bırakıp gittik vergi dairesine, 6 lira cezam varmış on yılda 19 lira olmuş, sessizce ödedik, nedir bu dedim, on yıl kadar önce bir basın davasında damga pulum ödenmemiş, dediler, verdiğim taksi parası daha fazlaydı, müdüre sordum, bu devlet bende kalmış altı lirayı nasıl buluyor da milyon dolarları bulamıyor diye, ağbi dedi çok basit, ismini yazıyorlar, düğmeye basıyorlar..
Henüz düğmesine basılmamış yüzbinlerce şirin demokratçılık özgürlükçülük oynayan yandaş farelere selam olsun….
Yukarıda anlattığım hikaye Türkiye’de geçiyor..

Nihat Genç

ETİKETLER
#nihat genç