Medya
17 Mar 2011 08:19 Son Güncelleme: 23 Kas 2018 12:08

İBRAHİM TATLISES İÇİN NEFRET ANALİZİ; "O KADAR MI NASIRLAŞTI YÜREĞİNİZ"

İbrahim Tatlıses'in vurulmasının ardından yapılan yorumlar bir yazarı fena halde sinirlendirdi!

Tatlıses için nefret analizi

“Duygu analizi”, Batı’da sıkça kullanılan bir teknik... Diyelim piyasaya yeni bir cep telefonu modeli çıkarıldı. Uzmanlar, sanal ortamda, forumlarda, sosyal ağlarda dolaşan milyonlarca metni kaydedip sınıflandırıyor. Piyasanın ürüne verdiği tepki, bu analizle ölçülüyor.
İtalya’da bilgisayar eğitimi gören okurum Cüneyt Gürcan Akçora, bu analizi, İbrahim Tatlıses yorumları üzerine yapmış.

Milliyet’in internet sitesindeki saldırı haberlerine eklenen 246 yorumu incelemiş.
Yorumların çoğu (221’i) “olumlu”ymuş. Ama sitede bir de “oylama sistemi” var. Okuduğunuz bir yorumu yeşile basıp destekliyor ya da kırmızıya basıp karşı çıkıyorsunuz.

“Neredeyse hiçbir olumlu yorum, çoğunlukça beğenilmemiş; olumsuz yorumların ise hemen tamamı beğenilmiş” diyor Akçora...
Mesela “Tatlıses, bu ülkede yeteneğiyle kendini kabul ettirmiş bir sanatçı” yorumu, en fazla karşı çıkılan ifade olmuş.
Çok acımasız yorumlar da var.
Akçora’ya göre “Saldırıya uğramış bir insana yöneltilen bu eleştiriler, ruh halimizin çok sağlıklı olmadığını gösteriyor.”

* * *
Ecelle cebelleşen birine böyle vurulması ürkütüyor beni...
Gaddarlık çıtamızın yükseldiğini hissediyorum.
Kaldı ki bahsedilen, Tatlıses gibi, yüreğimize nakşolmuş türküleri söyleyen eşsiz sesin sahibi...
Bir kez daha yazmıştım:
Sanatçıyı eserinden ayrı puanlamayı çoktan öğrendim ben...
Tatlıses’e itirazım bir yana, sesine hayranlığım bir yanadır.

* * *
Bir hatıra aktarayım:
Ocak 2000...
Ali Kırca, Siyaset Meydanı’na İbrahim Tatlıses ile beni davet etti. “Aynalar”da belgeselini yapmıştım. O gece birlikte izleyecektik.
Sorguya giriyormuş gibi tedirgindi. Yatışmak için kuliste bir kadeh rakı içti.
Yayın sırasında ben eleştirilerimi yüzüne söyledim. Kadın dövmesini, cehaleti övmesini, çetelerle ilişkisini, silah tutkusunu, operayı aşağılamasını eleştirdim. Örnekler verdim.
Başını eğdi; hak verdi.

Ama “entel” diye aşağıladıklarının da türkülerini sevdiğini, hatta bazılarını gizli gizli dinlediğini söyledim.
Alkışladı.
6 saat süren program sabaha karşı biterken duygulandı. Bize ve izleyicilere dönüp:
“Sizden çok şey öğrendim. Hayatımda duymadığım şeyler söylediniz bana... Öğreneceğim çok şey var daha” dedi.
Sonra oğlundan söz ederken duygulandı. Ağladı.

Gözyaşını elinin ayasıyla sile sile “Artık hiçbir şey önemli değil benim için... Sadece insanların yaşaması önemli... Hayat çok kısa, hiçbir şeye değmiyor” dedi.
Ve sabahın seherinde, çıplak sesle, Urfa’dan “Gardaş dala konaram/ gül derdinden yanaram” türküsünü söyledi yanık yanık... (Bkz: www.candundar.com.tr)
Sesi, yüreğimizi delip geçti.
Vurulduğunu duyduğumda, o sabah ayakta alkışladığımız adamı ve dinledikçe esmerleştiğimiz türküsünü hatırladım:
“Urfalım, gam bitmedi” diyordu.
* * *
O zalim yorumların sahiplerinedir sözüm:
Bırakalım Tatlıses’i, bu türküden aynı zevki alamaz mıyız?
O kadar mı uzak düştük birbirimize?
Uzaksak bile, “Birine vurmak için hiç değilse ayağa kalkmasını beklemeli” noktasında uzlaşamaz mıyız?
O kadar mı nasırlaştı yüreğimiz?


Can DÜNDAR / MİLLİYET