Demirören Medya Grubu'nda ipler kimin elinde?

Bu yazının ve iddiaların odağında, milyarlarca dolara imza atmış bir patron ve onun yanında çalışan iki isim var.

Ne kovid pandemisi,, ne de yaz tatili. Demirören Medya'da sular durulmuyor, kazan kaynıyor.

Bu yazının ve iddiaların odağında, milyarlarca dolara imza atmış bir patron ve onun yanında çalışan iki isim var. Patron Meltem Demirören. Ona her istediğini yaptıran ve ipleri elinde tutan iki isimse, Cnn Türk Genel Müdürü Murat Yancı ile İnsan Kaynakları Müdürü Elif Karacaoğlu.

Önce Murat Yancı ile başlayalım. Odasına özel tuvalet, haber merkezine çay ocağı ve mutfak yaptırmış, tepkileri üzerine çekmişti. Meğer başka talepleri de olmuş. Hatta bıktırmış.

İddiaya göre, Türkiye'nin özel lezzetlerine takmış son dönemde. 

Erzincan'dan tulum peyniri, Çorum'dan leblebi, Gaziantep'ten fıstık, Ordu'dan fındık istiyormuş. Üstelik bunları kendi cebinden değil, şirkete ödetiyormuş. Yancı'nın talepleri bitmek bilmiyormuş. İddia böyle.  

Haber Merkezi çalışanları da, hep yukarıdan bakan, her şeyi ben bilirim tavrından son derece rahatsızmış. Yönetim tarzı tutarsızmış. Bir gün önce söylediğiyle, bir gün sonra söylediği arasında uçurum varmış. Haber merkezi çalışanları nasıl davranacaklarını bilemiyormuş. Zaten karantina döneminde, muhabir ve kameramanları binaya sokmayarak, çalışanları fena halde bölmüş. Bu nedenle, herkes illallah diyormuş.

Bir başka iddia daha var. Kader birliği yaptığı, en yakın arkadaşıyla da dargınmış. Turkuaz Medya Grubundan birlikte bu gruba geçen ve yediği içtiği ayrı gitmeyen DHA Genel Müdürü Kubilay Gülbek ile konuşmuyorlarmış. İki eski arkadaş uzun süredir birbirleriyle küsmüş. 

İddiaya göre, nedeni, Yancı'nın artık kendini, başka yerlere konumlandırmasıymış. "Büyük oynamaya çalışıyor" diyorlar. Ama çapı yetmez diye de ekliyorlar. Hem AK Parti hem de MHP ile iyi ilişkileri olduğunu söyleyip duruyormuş. Bir not: İki parti yöneticilerine sordum. Kendisini tanımıyorlar. Sadece adını biliyorlar o kadar. Yani öyle abarttığı gibi, bir durum sözkonusu değil. Sadece hava basıyormış o kadar.

Peki ya diğer isim? İnsan Kaynakları Müdürü Elif Karacaoğlu. O da başka bir alemmiş. İddiaya göre, patron gibi davranıyormuş. Hatta, "ben her istediğimi yaparım, yaptırırım" diye geziyormuş. Yine konuşulanlara göre, öyle bir egosu varmış ki, bulunduğu iş ortamlarında patron havasındaymış.

Bu iki ismin sık sık biraraya gelmesinin, kapalı kapılar arkasında uzun saatler oturmasının nedenine gelince? Konuşulanlara göre, amaçları, patrona her istediklerini yaptırmakmış. İddia o yönde.  

"Patronu etkileyerek, istedikleri ikbale kavuşmak, istedikleri gibi at koşturmak istiyorlar" diyorlar. Hatta yine iddiaya göre, biri iyi polis biri kötü polis rolündeymiş. Biri patrona önemli bir konuda görüş bildiriyormuş, sonra diğeri buna karşı çıkıyormuş. Yani ortada danışıklı-dövüş varmış. Üstelik bunları ulu orta konuşmaktan da çekinmiyorlarmış. Bu iki ismin, grubu yönetmek, herkese ayar vermek, istediklerini yaptırmak gibi bir meziyetleri varmış. İkisi de patron nezdinde ciddi itibar görüyormuş. Çalışanlar, buna çok şaşırıyor, "nasıl oluyor" diye konuşuyormuş. Kimse inanamıyormuş. Çok ilginç değil mi? O kadar ileri gitmişler ki, iddiaya göre, Hürriyet'in yayın politikasına da karışmaya kalkmışlar. Murat Yancı, kendine bir gizem vererek, büyük büyük laflar ederek, güya çok önemli bir yöneticiymiş gibi davranıyormuş. Çalışanlar öyle söylüyorlar. Hatta patronu da, "Ankara ile ilişkilerim iyi" diyerek kandırıyormuş. Elif Karacaoğlu da, bu tavrı destekliyormuş.

Peki patron ne yapıyormuş? Maalesef kocaman bir hiç. "İkisinin uydusu olmuş" diyorlar. "İkisinin sözünden çıkmıyor" diyorlar. Çok acı bir durum değil mi?