Medya
22 Haz 2012 15:25 Son Güncelleme: 23 Kas 2018 13:49

ÇETİN ALTAN'I 86. YAŞGÜNÜNDE 'AZRAİL'İN TIRPANI' KORKUSU SARDI!

Milliyet yazarı Çetin Altan, 86. yaşgününü kutlarken 87. yıl için randevu vermekten çekindi!

86

Ana rahminde bebek canlanmaya başladığı an, “ömür ruleti” de dönmeye başlıyor. Bebek doğduktan sonra da; her doğum yıldönümünde, küçücük bilyasını bir sayı, yahut bir yaş öteye zıplatarak dönen “ömür ruleti”...
* * *
“Ömür ruleti”nin bir özelliği de, dönüp durmasının gitgide yavaşlaması.
Bendeniz geçen yılın 22 Haziran’ında, yazının başlığını “85” olarak koymuştum.
Ruletin dönmesi o kadar yavaşlamıştı ki, küçücük bilyasını bir sayı daha öteye zıplatmadan duracağına inanıyordum.
Ama ruletin dönmesi gitgide daha ağırlaşırsa da, durmadı ve bilya geldi “86”nın üstünde durdu.
* * *
“86” sayısını ters çevirsek ve “68” yapsak...
5-10-15-20-25-30-35-40-45-50 yaşındakiler için “68” de, epey bir yaşlanmışlık sayılmaz mı?
* * *
Ya 76 yaş?
* * *
Ve bendeniz, bu yılın 22 Haziran’ında yazının başlığını “86” olarak koydum...
* * *
Şimdi:
- “Oh ne iyi, daha ne istiyorsun? Çocukların büyümüş, bir tanesi ‘dede’ bile olmuş. En büyük torununun yavrusu, 5’ine basan Leyla’cığı bile görmüşsün. Her sabah yazılarını da yazıyorsun; ağır aksak, küçük adımlarla hemen yorularak yürüsen ve arabaya yardımsız binip inemesen de; genellikle Solmaz ve zaman zaman da babalarını yalnız bırakmak istemeyen Ahmet ve Mehmet’le; vakit geçirmek için İstanbul’un her yerine gidebiliyorsun Allah’ına şükret” diyenler olacaktır. 
* * *
“Ömür ruleti”nin dönmesi ağırlaştıkça, yaşlılara neler ödettiğini anlamak mümkün değildir o yaşlara gelmedikçe...
* * *
Yahya Kemal, daha 70’ine gelmeden şöyle yazıyordu:

Hülyası kalmayınca hayatın ne zevki var,
Bitsin hayırlısıyla şu beyhude sonbahar.
Ölmek değildir ömrümüzün en feci işi,
Müşkül odur ki, ölmeden evvel ölür kişi.
* * *
Ağızdaki protezler nedeniyle damak tadı kaybolduğunda ve elmayı ısırarak, kuzu pirzolasını dişlerinle sıyırarak yemek dönemi gerilerde kaldığında...
Bir de bu tür gövdesel azalmalara, gece uykusuzluklarıyla sık sık tuvalete gitmeler eklendiğinde...
* * *
Bir de ünlü bir söz vardır:
- Gençler için günler kısa, yıllar uzun; yaşlılar için günler uzun, yıllar kısa, diye.
Aynen öyle...
* * *
Kız kardeşim şair ve çocuk doktoru Gülderen Alpagut da, bugün 81’ine bastı. 5 yıl arayla haziranın 22’sinde doğduk ikimiz de.
Ve ne gariptir, doğduğumuz köşkün biçimi değişse de, yine aynı mekanda oturuyor ve aynı mekanda 81’le 86’ya basıyoruz.
* * *
Bizler, doğum günlerini; ailece toplanıp, bir pasta üstünde mumlar yakarak kutlama dönemlerinin çocukları değiliz.
* * *
60 yaşımın 22 Haziran’ını da hatırlamıyorum, 55 yaşımın 22 Haziran’ını da...
Sadece 45 ile 46 yaşına bastığım 22 Haziran’lar, Sağmalcılar cezaevinde geçmişti.
Suçum da, TCK’nın 142’nci maddesini çiğnemek ve yazıyla “sınıfı sınıfa düşman etmeye kalkmış” olmaktı.
* * *
Ha evet... Bir de ülke sorunları var...
Bendeniz 6 yaşındayken de vardı. 1933’te Edirne’de Kaleiçi’ndeki “İstiklal İlk Mektebi”nde okula başladığım yıl; kulağıma sık çarpan fısıltı eleştirisi:
- Eskiden 1 padişah vardı, şimdi 100 padişah var idi.
* * *
O tarihlerde gramofon da çok büyük bir lüks idi, bisiklet de, telefon da...
Elektrik ise henüz evlerde yoktu.
* * *
Şimdi 6 yaşında olan ilkokul çocukları da; 86’sına bastıklarında, kim bilir nasıl anlatacaklar 80 yıl öncesini?
* * *
İnsan yaşlandığında, gövdesinin eskisi gibi hayatla dans edemeyişinden bunalsa da, yine “can” taşıyor. Bir “idam mahkumu” gibi yaşamanın akrepli kıskacına dayanmak da kolay değil; hastane köşelerinde sürünüp kalmanın kaygısına da...
* * *
Bir dahaki yılın 22 Haziran’ında, yazının başlığının “87” olacağını hiç sanmıyorum.
Bu da çok doğal ama, Ezrail’in tırpanı da az korkutucu değil.

* * *
Lütfen kusuruma bakmayın, biraz fazla uzattık “22 Haziran”ı...

Çetin ALTAN / MİLLİYET