Medya
31 Mar 2010 11:00 Son Güncelleme: 23 Kas 2018 11:12

BAŞBAKAN'IN BASIN DANIŞMANI OLSAYDI NE YAPARDI? ERTUĞRUL ÖZKÖK AÇIKLADI!..

Ertuğrul Özkök, bugünlerde hem Başbakan Erdoğan'ın, hem CHP Genel Başkanı Baykal'ın basın danışmanı olsaydı ilk yapacağı şey ne olurdu?

Nevval Sevindi’nin dekoltesi

HATIRLAYINIZ, bundan yıllar önce Fethullah Gülen’e yakınlığı ile bilinen Nevval Sevindi, Aktüel Dergisi’ne, bayağı dekolte, hatta o Gülen cemaati için müstehcen bile sayılabilecek pozlar vermişti.

O günlerde "cemaat" o pozlar için ne düşünmüştü diye çok merak etmiştim.

"Acaba Fethullah Hoca cemaatinden ayrıldı mı? Ayrılmasında bu pozların etkisi var mıydı" diye düşünmüştüm.

Sonra unuttum.

Dün o pozlar aniden yeniden önüme çıktı.

***

Şöyle bir hayal kuruyorum.

Bugünlerde hem Başbakan Erdoğan’ın, hem CHP Genel Başkanı Baykal’ın basın danışmanı olsaydım ne yapardım?

MHP Genel Başkanı Bahçeli’den söz etmiyorum, çünkü onun duruşu zaten anlatacağım konuyu anlamaya müsait.

Evet, her ikisinin de basın danışmanı olsaydım bugün yapacağım ilk iş, Haber Türk Gazetesi’nde Ece Temelkuran’ın yazı dizisini önlerine koymak ve bazı satırlarının altını çizmek olurdu.

Diyeceksiniz ki, sen kendi önüne koydun mu?

Koydum. Hem altını çizerek okudum, hem Ece Temelkuran’ı arayıp ondan bazı ek bilgiler aldım.

***

Yazı dizisinin adı "Büyük Tanışma".

Tezi de şu:

Toplumda derin bir kutuplaşma var deniliyor ama aslında çoğumuz birbirimize sandığımızdan yakınız.

Ece Temelkuran, "İslami" denen mahallelerde, Cumhuriyetçi denilen insanlarla çok sıkı empati kuran insanlarla da karşılaşmış.

Mesela, Cumhuriyet mitingleri hakkında ezber bozan yorumlar dinlemiş...

Bazı "liberal demokrat" aydınlar bu mitinglere katılanları alenen "faşist" olmakla suçlamışlardı.

Oysa bakın İslami mahalleden Tarık Tufan ne diyor:

"Bu kadar insanın tepkisini manipülasyon olarak geçiştiremeyiz. Mutlaka sahici korkuları vardır. Var oluşunun temel değerlerinin ortadan kalkacağı korkusu."

Bu sözleri okurken gözümün önüne kızım geldi.

Kızım Cumhuriyet mitinglerine katılmıştı. Aynı kızım, yıllar önce Bilkent’te, türbanlı kızı sınıftan çıkaran hocasına tepki göstererek, onun verdiği seçmeli dersini değiştirmişti.

Sırf bu yüzden bile, Cumhuriyet mitingine katılanları faşistlikle, darbecilikle suçlayanları okudukça kanım beynime sıçrıyordu.

Konuştuğum AK Partililere hep "bu korkuyu anlamaya çalışmalarını" söylemiştim.

***

Şimdi geliyorum Nevval Sevindi’nin dekolte pozlarına.

Aynı kişiler, Yazarlar Sendikası kurulduktan ve Nevval Sevindi o pozları verdikten sonra "Bir şeyler oldu. Cemaatin saygı gösterdiği bir ismin açık pozlarını gördüler. Refah ve Fethullah Hoca’nın sarışın kadınları vitrine koyduğunu gördüler. Bunlar altta bir şeyi kırdı."

Yazıyı okuduktan sonra Ece Temelkuran’ı aradım.

"Bu yazdıkların ’İslami mahalleyi’ ne kadar temsil ediyor" diye sordum.

"Tabii henüz herkes çok açık konuşamıyor. Orada da jakobenler var" dedi.

***

İşte mesele bu.

Her yerde jakoben var.

Hepimizin içinde bir jakoben var.

Ama Başbakan’ın da var.

Baykal’ın da...

Bazı demokrat geçinenlerimizin içinde ise daha da fenası var.

Ruh yerine, aleni bir faşisti iskân ediyorlar.

Oysa jakobenlerini ayıklamış Türkiye yavaş yavaş yolunu buluyor.

Diyorum ki, Anayasa değişikliğinde de "Bastırıp alma", "Ben yaptım oldu", "Burnunu kırma", "Gardını düşürme", "Bitirme" duygusu yerine, bu yolu denemek daha yapıcı olmaz mıydı?

Ben basın danışmanı olamayacağıma göre, onlarınkine sesleneyim.

Haydi Kemal, haydi Baki.

Koyun şu yazıları önlerine...

Ertuğrul Özkök /Hürriyet