Medya
13 Nis 2010 10:23 Son Güncelleme: 23 Kas 2018 11:13

''YAZARLARIN POPOLARININ ÜZERİNDEN KALKMASI GEREK!..'' TURGUT'A GÖRE NEDEN GAZETECİLİK CAN ÇEKİŞİYOR?

İster istemez 'gazeteciliğin ölümü' konusu üzerinde düşünmeye başlıyorum.

Yazarların popolarının üzerinden kalkması gerek

Türkiye’de ve dünyada olan bitene bakıp, bunların medyamızda nasıl ele alınıp işlendiğini görünce ister istemez ’gazeteciliğin ölümü’ konusu üzerinde düşünmeye başlıyorum.
Yazar arkadaşlarla ne zaman bir araya gelsek bu konu mutlaka aramızda açılıyor.
Biliyorsunuz ben uzunca bir süredir gazeteciliğin geleceği üzerine bu köşede düşünmeye çalışan yazılar yazıyorum.
Aynı konuda kafa yoran Hıncal Uluç ve Oray Eğin ile sohbet ettiğimizde konu yine açıldı ve elimizden kaçıp giden konulara acıdık, üzüldük.
Ortak görüşümüz şu; birçok gazetede yazarlığı iyi olan yazarlar var, bunlar yerlerinde oturup yazılar yazıyorlar, gazeteler de bunlardan memnun çünkü onların hareketsiz olarak yazılar yazmalarının maliyeti, gazeteye sağladıkları renk olarak manevi getirilerinin yanı sıra fazla değil...
Ancak bir yazar ben sahaya ineyim ilginç konuları serbest bir şekilde yazayım dediği zaman bu pek hoş karşılanmıyor. Çünkü bir yazarın sahaya çıkması haberin olduğu yere gitmesi, ilave masraf demek.
Bu göze alınmadığında gazeteciliğin ölümüne katkıda bulunulmuş oluyor.
Hıncal ağabeyin, Oray’ın ve benim bir olayı alıp yazabileceğimiz konuyu, muhabirin kendisine verilen haber formatlar içinde aynı şıklıkta ilginçlikle yazabilmesi mümkün değil.
Arkadaşlar da aynı fikirdeler ama şimdi ben sadece kendim için konuşayım ben bir haberi kısa hikaye veya roman tadında yazabilirim, sahaya inmek arzum da var, gider çalışırım da, sadece benim yazıma bir takım format kısıtlamaları koyulmasın, illa da haber gibi yaz denilmesin, şunu atlamışın bunu atlamışın baskısı yapılmasın biraz serbest kalayım sonra da görün bakın neler yapacağımı. İddialıyım yani bunu test etmek de istiyorum.

Truman Capote
Dünyada ’yeni gazetecilik’ denilen yazı türü bu şekilde doğdu. Truman Capote, kendisine bir taşra kasabasında bir evde cinayetin işlendiği, yayın yönetmeni tarafından iletildiği zaman, New York’ta keyifli bir yaşamı olan çok meşhur ve zengin bir yazardı. Ama o üşenmedi poposunun üzerinde oturmayı bıraktı, gitti cinayetin olduğu kasabaya, aylar boyunca kaldı orada. Sonunda ’Soğukkanlılıkla’ (In Cold Blood) adındaki kitap ortaya çıktı ve hem roman yazma tekniklerine hem de gazeteciliğe yeni bir soluk aldırıldı.
Bugünlerde gazeteler can çekişiyor ve geleceğin nasıl kurtarılacağını kimse tam bilemiyor.
Bir şeyler yapılması gerektiğinde herkes hemfikir ama neyin nasıl yapılacağını kimse tam bilmiyor. Konu tam tartışılmıyor.
Bana göre yapılması gereken net; gazete okumayı tekrardan ilginç ve heyecan verici hale getirmeliyiz. Sadece oluşan haberleri klasik haber formatında iyi vermekle yetinerek gazeteleri ilginç yapamayız.
İyi yazarların iyi konularda, alternatif gündemler hakkında yazdığı yazılar gazetelerin geleceği açısından tabii ki önemlidirler ama yazarı sahaya indirip ona oluşan bir haberi değişik yazdırırsanız gazete çok daha ilginç ve zevk verici olabilir. Türkiye’de ve dünyada ilginç olaylar oluyor.

Bunlar üçüncü sayfa haberi olarak kalamaz
Düşünsenize bir anne, çocuklarının kurs parasını ödeyemediğinden dolayı hapse düşüyor ve anne hapisteyken çocuğu da intihar ediyor ve sonra bakanlık borcu ödüyor da kadın hapisten kurtuluyor.
Bunu sadece ’öğrenildi, bildirildi’ formatında haber gibi yazarsanız mesele üçüncü sayfada kalır o kadar. Ama bir yazar oraya gidip roman tekniklerini kullanarak bu trajediyi öyle bir işleyebilir ki sonunda ortaya gerçekten roman kıymetinde bir yazı çıkabilir. Denemekte yarar var. Okuyucu da bence açık bu tür denemelere.
Sonra Afrika kıyılarında durmadan Türk gemileri, korsanlar tarafından kaçırılıyor. Bunlar nasıl oluyor, neden önlenemiyor gerçekte neler yaşanıyor, bir yazar oralara gidip bunu macera romanı tadında yazabilir.
Yine geçenlerde meşhur parçacıkların çarpıştırılması deneyi başarıldı. Türk gazete okuyucuları bu meseleyi sadece işin magazini boyutuyla biliyorlar. Çoğu insan, deney sonucunda dünyanın sonunun gelmediğine seviniyor o kadar. Çünkü bu deney sonucunda kara deliklerin oluşacağı filan palavraları anlatıldı daha önceden. Bir yazar fizikçilerle konuşup gerçekte neler olduğunu neden yazmaz acaba?
Kuantum fiziği denilen bir konu var. Dünyanın işleyişi ve potansiyeli hakkında bugüne kadar doğru olarak bildiğimiz her şeyi değiştirecek bir şey bu Kuantum Teorisi. Son yapılan deney ile bu teorinin uygulamaya geçilebilmesi için gereken atomdan bile küçük olan parçacık elde edildi. Şimdi bundan sonra belki de zaman içinde hareket ve alternatif dünyalara geçmek türünden olaylar artık bilim kurgu olmaktan çıkabilecek.
Bunlar okunmaz mı? Haydi canım bal gibi de okunur.
Bunları denemek isteyen yazarlar da var, malzeme de bol ve gazeteciliğin geleceği de kurtarılmayı hala daha bekliyor.
Yeni okuyucuya eline aldığı gazeteyi daha ilginç ve heyecan verici kılacak içerikler vermeliyiz.

New York’ta medya piyasası inanılmaz derecede canlandı
Uzun zamandır işten çıkarmalar ve dergi kapanmalarıyla sarsılan New York medya piyasası krizi atlattı ve tekrar inanılmaz hızla büyümeye başladı. Bu piyasadaki gelişmeleri iyi takip eden haftalık New York Observer dergisi son kapak konusunu bu konuya ayırdı ve medyanın her alanında açılan işleri ve yapılan transferleri anlattı... New York dışında başta Washington DC ve Los Angeles olmak üzere diğer şehirlerde de medyada aynı trend belirmeye başlamış. Geleceğe çok umutlu bakıyorlar orada. Ne diyelim darısı başımıza...

Serdar Turgut/Akşam