Medya
05 Tem 2012 09:54 Son Güncelleme: 23 Kas 2018 13:52

"YA ELİMDE TUTTUĞUM KİTAP DEĞİL DE BOMBAYSA!"

Ahmet Şık kitabında savcılara soruyor: Bu nasıl iş? Henüz yaratılmamış belgeye nasıl erişiliyor?

Ahmet Şık'ın 'Bu nasıl iş' sorusu ve cevapları

Gazeteci Ahmet Şık’ın dün çıkan kitabı Pusu’yu okumadan önce OdaTV iddianamesinin en ‘ciddi’ delillerini anımsadım ve endişeye kapıldım. Ya elimde tuttuğum, kitap suretinde bir bombaysa filan? Arayıp sordum: Ahmet bu kitabı sen mi yazdın; BİR. Kitabı yazarken Nedim seni çalıştırdı mı, İKİ. Yoksa bu kitap değil de ‘örgütsel doküman mı, ÜÇ. Biz gazeteciler geçen 1.5 yıl içerisinde espri diye yaptığımız her şeyi kâbus olarak yaşadığımız için yazının buraya kadar olan kısmının şaka-dalga-mavra vb. olduğunu belirtmeyi borç bilirim. Zekânıza hakaret etmek istemezdim ama zamane savcılarına karşı böyle önlemler şart. Dedikten sonra, geçelim asıl mevzuya.

***

Bugün Radikal’de İsmail Saymaz’ın ilgili haberinde de bir kısmını okuyacaksınız; Ahmet’in kitabında Kaşif Kozinoğlu’nun ve Hanefi Avcı’nın tutuklanma süreçleriyle ilgili yeni bilgiler var. Avcı’nın bir Excel dosyası olarak savcılığa verdiği ama soruşturmada ortadan kaybolan fişleme belgesi bunlardan biri. Polislerin meslektaşlarını hangi özelliklerine göre, nasıl ‘yararlanılabilir’-‘dikkat edilsin’ diye kategorize ettiğini görüyorsunuz. Ordunun fişleme metotları, eli silah tutan başkaları tarafından ziyadesiyle benimsenmiş anlaşılan. Bazı AK Partili vekillerin de ‘Özel Yetkili Mahkemeler’ için söylediği “Bir vesayetten kurtulduk, yenisiyle mi uğraşacağız” sözü, buraya da tam uydu. Sadece Emniyet Teşkilatı’nın değil, aynı zamanda ülkenin debelendiği fasit dairenin de vesikası bu belge. Vahlar vahı bir hal.

***

Hatırlatalım: OdaTV davası savcıları, sanıkların, Ergenekon’un medya ayağı olarak bir örgüt gibi çalıştığını iddia ediyor. Birtakım Word dokümanına dayanarak. Sanıklar bu belgelerin bilgisayarlarına virüsle geldiğini, oluşturulduktan hemen sonra da bu virüs tarafından silindiğini 4 üniversiteden, bir de ABD’li bilirkişiden aldıkları raporla gösterdiler. Buna karşı savcılar aksini gösterecek, yani belgelerin sahih olduğunu kanıtlayacak başka bir bilirkişi raporu bulamadılar. Onun yerine Boğaziçi’nden verilen raporu inceletip “Belgelerin silinme tarihi olarak verilen tarihin son erişim tarihi olduğu anlaşılmıştır” notunu iddianameye koydular. Ahmet kitabında bu notun doğru olduğunu varsayarsak bile büyük bir tuhaflıkla daha karşı karşıya olduğumuzu anlatıyor. Eğer silinme tarihi, erişim tarihiyse Ahmet’in de adının geçtiği SabriUzun.doc isimli belgenin oluşturulmadan erişilmiş olduğu gibi bir saçmalık ortaya çıkıyor. O zaman Ahmet kitabında savcılara soruyor: Bu nasıl iş? Henüz yaratılmamış belgeye nasıl erişiliyor?

***

Pusu, OdaTV sanıklarının sadece tutuklanma ve yargılanma süreçlerindeki garabetlerden, delil analizlerinden oluşmuyor. Yani sadece ‘Bu nasıl iş’ diye sormuyor, bu delillerin nasıl yaratıldığıyla ilgili de cevaplar öneriyor. Bunlardan biri; ortada bir örgüt olduğunun kanıtı olan Word dokümanlarının, telefon dinlemelerinde geçen bazı cümle ve kelimelere dayanarak yazıldığı. Ahmet dinleme tapeleriyle Word dokümanlarını tek tek karşılaştırmış, bulduğu ‘benzerliklerden’ sadece iki örnek:
“Sayfa 17 tape no: 15789/ 24.02.2010’da Barış Pehlivan ile Yalçın Küçük arasındaki telefon röportajında 27 Mayıs 1960 darbesine atıf yapılan diyaloglar bulunuyor. Yani ‘Yalçın Hoca’yla görüşüldü’ belgesinde anlatılanlar bir telefon konuşmasında yer almış. Öte yandan bir röportaj olan bu konuşmada Küçük’ün ordu hakkında söyledikleri ‘Hocadan notlar’ belgesindeki, ‘Ordunun olmazsa olmaz olduğu vurgusu...’ diye başlayan bölümle örtüşüyor. Sayfa 40, tape no: 15561/18.01.2010 / Soner Yalçın ve Yalçın Küçük görüşmesinde Küçük, ‘Notlarımı alıyor musun?’ diye soruyor. İlginçtir, delil denilen belgelerden birinin adı ise ‘Hocadan notlar’. Bu arada Küçük’ün mahkeme savunmasında e-postaları ‘not’ diye adlandırdığını söylediğini de belirtelim.” Gerisini bi zahmet Pusu’yu alıp okuduğunuzda görürsünüz.

NOT:
Pusu’nun önsözünü Umur Talu yazmış, çok da güzel yazmış. Fakat Ahmet, kendi deyişiyle ‘büyük eşeklik ederek’ önsözün altına Talu’nun imzasını koymayı unutmuş. Özürlerden bir demet sunuyor.

Ezgi BAŞARAN / RADİKAL