Medya
18 Oca 2011 15:28 Son Güncelleme: 23 Kas 2018 11:58

SHOW TV'NİN 'FERİHA' DİZİSİ, SEYİRCİYE NE KADAR FERİHA VESİLESİ OLABİLDİ?

Yeşilçam'ın, sinema seyircisini onlarca yıl oyalayan fakir kız-zengin erkek yaratıcılığı bu dizide bir kere daha çıktı karşımıza.

‘Feriha’ dizisi, seyirciye ne kadar feriha vesilesi olabildi

Hiç olamadı ne yazık ki!

Olabilmesi de zor görünüyor ayrıca.

Televizyon, Türkiye’de kendi dizi kültürünü bir türlü oluşturamadıkça, aportta bekleyen Yeşilçam kültürü hemen harekete geçiveriyor.


Show Tv’nin yeni dizisi Adını Feriha Koydum, bu durumun en şahane örneklerinden biri –kanıtı hatta-.

Yeşilçam’ın, sinema seyircisini onlarca yıl oyalayan fakir kız-zengin erkek yaratıcılığı bu dizide bir kere daha çıktı karşımıza.

Ama bu defa fakir kızın hayattan beklentileri değişmiş, o eski tevazuu, sınıfsal ezikliği kalmamış, gözü epey yükseklerde artık.


Adını Feriha Koydum, tam Yeşilçam usulü bir sınıf bilinci(!) sunuyor seyirciye. (Tramvaylar kalktı, bu modellemeler de bitmedi gitti!)

Feriha, bir kapıcı ailesinin zeki, çalışkan ve bir içim su kızıdır. Daha çok zengin çocuklarının okuduğu seçkin bir üniversiteyi burslu olarak kazanır; hiç kursa gitmeden, kendi kendine çalışarak birinci olur. Buna karşılık, aynı apartmanın üst katlarında oturan varlıklı ailenin, özel öğretmenler ve kurslarla üniversiteye hazırlanan kızları –ki, çocukluğundan beri arkadaştır Feriha ile- hiçbir yeri kazanamaz. (Dikkatinizi çekerim, bu noktada ‘fakiri hor görme’ tarzı bir mesaj içermektedir dizi; para gücüyle değil, inanarak ve çalışarak olur herşeyler, “yürü kim tutar seni” gibisinden bir mesaj işte!)

Ferihacık, üniversiteye adımını attığı gün, ne tesadüf ki, aynı üniversitede okuyan sosyetenin EN yakışıklı, EN zengin delikanlısıyla Yeşilçam usulü karşılaşır. (Delikanlı, son model spor arabasıyla okulun dar yollarında fiyakayla viraj alayım derken, bir ceylan gibi seke seke –ancak seçkin üniversitenin trendy Arnavut kaldırımlarına pek de aşina olmadığından- aslında biraz da yalpalayarak yürüyen Feriha’ya kaçınılmaz olarak çarpar.)

Ve ilişki başlar!

Bu arada önemle altı çizilmesi gereken bir husus da, Feriha’nın babası kapıcı Rıza’nın, en hasından bir bilge kişi olmasıdır. Vicdanlı, hak hukuk bilen, haram yemeyen, iyiliği hiç unutmayan ütopik bir kapıcı modelidir bu. Ve Show Tv, web sitesine koyduğu tanıtım yazısında: “Adeta bir Türkiye gerçeğinin anlatıldığı dizide, pırıltılı Etiler dünyasının gölgesinde yaşayan bir kapıcı ailesinin, hayatla imtihanına yer veriliyor,” demektedir. (Hangi Türkiye gerçeğidir bu yavu? Bu gerçeklerden kaç tane vardır? Olsa olsa ütopik bir sosyal demokrasi gerçeğinin televizyon versiyonudur bu!)

Ayrıca en şahane üniversiteyi birincilikle kazanacak kadar akıllı bir kız, böyle bir yalan batağına saplanır mı? Yok babamın otelleri var, yok tatillerimizi Amerika’da geçiriyoruz, yok bu konuştuğum adam şoförümüzdür filan.. hadi diyelim ki sınıf atlama özlemi var Feriha’nın; gencecik bir kızın yalanları bu derece mi kaşarlanmış olur? Biraz daha mütevazı, biraz daha masumane ve en önemlisi daha yaşına uygun olmaz mı?

Hem sonra bu kadar bilge bir babanın kızı bu derece frensiz olur mu? Bu kız büyüyüp de çığırından çıkana kadar, Rıza Bey hiç mi iki laf etmemiştir kızına?

Şuna da bayılıyorum.. bizim dizilerde hem sosyal sınıfları karşı karşıya getiriyorlar, hem de bu sınıfların fertlerini aynı vücut dili (şimdi jestüel diyeceğim, kızacak bazı arkadaşlar) aynı mimik, aynı sesleniş, aynı bakışla karakterleştiriyorlar.

Bu nasıl bir dramaturjik çalışmadır?

Bakın Feriha dizisine.. kapıcının karısıyla üst kattaki varlıklı Sanem Hanım’ın jestüellerinde (kusura bakmayın jestüel demek zorundayım bu noktada!) sınıfsal bir farklılık görebilir misiniz? Peki, Feriha ile üniversitedeki zengin genç kızlar arasında bir fark var mı? Feriha daha soylu durmuyor mu hatta! (Henüz Stanislavski’ye, natüralizme merhaba dememiş bir dizi sektörümüz olması da ayrı bir neşe kaynağıdır tabii!)

Uzun lafın kısası Nuh’un Ankara makarnası.. Feriha dizisi seyirciye hiçbir yenilik vaat etmediği gibi bir feriha vesilesi de olamadı ne yazık ki. Aksine benim ve ev halkının ruhuna –hikâyesi, çekimi, oyuncu yönetimi ve oyunculuğuyla- pek bir bedbinlik verdi.

İşte hepsi bu.

Telesiyej/Taraf