Medya
02 Mayıs 2014 16:35 Son Güncelleme: 23 Kas 2018 16:08

Nuray Mert fena bombaladı! "İktidar ayyaşları despotun arkasını topluyor!"

Nuray Mert'in Diken.com.tr internet sitesinde yazdığı 'İktidar Ayyaşları' başlıklı yazı, sosyal medyada oldukça ses getirdi.

Nuray Mert, iktidara yakın durmak için çalışan pek çok akademisyen, yazar ve gazeteciyi köşesinde deyim yerindeyse tokat manyağı yaptı. Mert, bir yandan isim vermedi ama diğer yandan işaret ettiği isimlerin kim olduğunu okuyan herkes anladı.

İşte Mert'in İktidar Ayyaşları başlıklı yazısından çarpıcı bir bölüm:

İKTİDAR SARHOŞU DEĞİL İKTİDAR AYYAŞI

"Sarhoşluk geçici bir hal; şuurun bulandığı, bu fırsatta zaafların öne çıktığı. İyi taraflarını baskıda tutanlar için güzel olabilen, ama hırslarını, öfkelerini, kötülüklerini bastıranlar için, tüm bunların ortalara döküldüğü çirkin bir hal. Her durumda geçici bir hal sarhoşluk, güzelliği de çirkinliği de uzun sürmeyen bir hal.

DenemeAyyaşlık öyle değil. Güzelliğin çirkinleştiği, çirkinliğin kalıcı olduğu kötü bir hal. Bir düşüklük, bir düşkünlük, bir iptila hali; her iptila gibi insanı kendine mahkum eden bir hal.

O nedenle, iktidarla başı dönenlere ‘iktidar sarhoşu’ demek uygun değil, iktidar ayyaşlığı daha doğru. Ve asıl iktidar ayyaşları, iktidar sahiplerinden de çok, ona tutulanlar, onda tutuklu kalanlar. Ayyaşlık hali içinde ona buna bulaşmadan duramayan, habire nara atanlar. Mahallenin bekçisiyle ahbaplık tesis etmenin güveniyle mahalle sakinine hayatı dar etmeye yeltenenler.

NE BİTMEZ KİNLERİ VARMIŞ

Hepsinin meğer ne hırsları, ne öfkeleri, ne bitmez kinleri varmış da, ya eziklikten, ya hesapçılıktan, ya korkaklıktan ses çıkaramazmı.  İşi ayyaşlığa dökünce kurtlarını döke döke bitiremiyorlar.
Kuşkusuz eziklik öfke uyandırır ve aslında değerlidir o öfke, ama açıkça, cesurca, en önemlisi hesapsızca ezenin karşısına dikilmek koşuluyla.
Güçsüzken sinip güçlenince, gücün yanına hizalanınca şahlanan öfke çirkin bir ayyaşlığa dönüyor işte. Dün yaşananların karşısına geçip, ‘Nasıl da sindirdiler sizi’ diye sigara tüttüren çirkin bir hal. Dünden geri kalanlar içinde en ruh bulandırıcı olanı bu.

DESPOTUN ARKASINI TOPLAMAK

En beteri arkadan dolananlar; ‘İktidar gerilimden besleniyor, inatlaşmanız onların işine yarıyor’ analizcileri. Tüm despotların arkası işte böyle toplanır.

Sanki, gerilimden besleniyor denilenlerin asıl istediğinin bastırmak, sindirmek, yıldırmak olduğunu bilmiyorlar. Gerilim çıkarmaya, çıkarmaya varılacak yerin, muktedirlerin zaferi olacağı sanki hiç akıllarına gelmiyor. Ayrıca özgürlük talebi neden gerilim sebebi sayılır ki? Önce bunu sormak lazım gelmez mi? Analiz kılığı altında söylediklerinin tümü, bir kadına dayakçı bir kocadan sakınmak için
‘Sen de kocanı kızdırma’ öğüdü vermek kadar pespaye.

FİKİR CAMBAZLIĞI

Yazar, çizer, tarihçi, akademisyen ne kadar da çokmuşlar. Kimisi bunca zaman dağarcığında biriktirdiği bilgisini fikir cambazlığına dökmüş durumda; iktidar sahipleri kime kızıyorsa oraya çeviriyor pusulasını, ona çullanmaya harcıyor tüm sermayesini.

‘Üzülmeyin’ diyorlar, ‘Zaten Türkiye’de burjuva da kültürü de yok, hepsi sonradan görme, elinizi rahat oynayın.’

Burjuvazisi olmayan yerde burjuva demokrasisinden bahsetmek saçmalık. Emekli solcu, yeminli sol düşmanı yıllık mesaisini yapıyor, yıllık demecini veriyor zamanı gelince: ‘Zaten solcular 77’de birbirini öldürdü o meydanda.’ Onun nakaratı, sahnesi bu.

Tarihçiler pek revaçta bu yeni düzende; geçmişin günahlarıyla temizlemeye girişiyorlar bugünküleri. Bir de bu işlere yeni yeni başlamış olanlar ve/veya kendini yeni piyasaya sürenler var. Meğer ne kadar özenirlermiş, ağzı laf yapan, lafın arasına ikide bir yabancı bir kelime, bir filozof, bir filim, bir tabir sıkıştıran Batılılaşmış zümreye, onlarda tezgah açıyor aynı yerlere.

Onca kuramcı, kuram, bilgiçliğin silin cam cilasını, ardından 70′li yılların sağcılığından başka bir şey çıkmıyor. Çoğu kez ama nasılsa kendilerinden önce bilgiçlik taslayanların dağarcığı da benzer şekilde dolmuş değil miydi?

SIRTLAR İKTİDARA DAYANINCA

Sırtlar iktidara dayanınca, zulmün, adaletsizliğin, haksızlığın, ölçüsüzlüğün, bayağılığın, arsızca savunuculuğuna soyunmak çok kolay. İktidarın dibinde, yanında, hatta kıyısında köşesinde durmaktan tütsülenmeye alışmış kafalar, başkalarına gık dedirtmemek için ellerinden geleni yapıyorlar.

Nasılsa ortalık onlara kalmış ve aslında acaba bütün dertleri ortalığın onlara kalması mıymış? Meğer ne özenirlermiş bir önceki muktedirlerin kurduğu sahnelerde rol kapmaya. Sonra bir de istemediklerinden değil, sahne alamadıkları için dudak bükenler varmış.

Tüm dertleri buysa, meydanlar onlara kalsın, döksünler kurtlarını, belki sağaltırlar öfkelerini, alırlar heveslerini diyeceğim ama iş orada kalmıyor. Ne iktidarlarının sindirme, yıldırma şevki bitiyor, sınır tanıyor, ne de bunların aklama, paklama ve dahası yıldırılmaya, sindirilmeye maruz kalanı karalama mesaileri.

ONLAR UNUTUR, BİZ UNUTMAYACAĞIZ

1 Mayıs’da, İstanbul’u ölü kente çeviren, işte böyle bir düzenin sıradan icraatlarından biriydi ve yine bin bir ağızdan onaylanmaya başladı bile. Ama sıradan diye, tanıdık diye omuz silkip geçemeyeceğimiz bir hazin haldi.

Gün gelir, kafaları tütsülü iktidar ayyaşları unutur, unutmak ister bu günleri. Biz unutmayacağız.