Medya
06 Nis 2021 10:20 Son Güncelleme: 06 Nis 2021 11:49

Nihat Genç'ten Yılmaz Özdil'e ağır sözler "İnsan sınıfından sıyırmış sıyrılmışsın!"

Medyanın sivri dilli isimlerinden Nihat Genç, uzun zamandır Yılmaz Özdil'e karşı sert sözlerle yükleniyordu. Bu kez daha ağır ifadeler kullandı: "İnsan sınıfından sıyırmış sıyrılmışsın!"

Gazeteci-yazar Nihat Genç, uzun zamandır Yılmaz Özdil'i sert ifadelerle eleştiriyordu. Veryansıntv'de köşe yazan Nihat Genç, bu kez çok ağır ifadelerle yüklendi.

Nihat Genç, Yılmaz Özdil'e "İnsan sınıfından sıyırmış sıyrılmışsın!" sözleriyle seslendi.

Sivri dilli yazar Nihat Genç, bugünkü köşesine 'emekli amiraller bildirisini' taşıdı. Nihat Genç, yazısında "Üstelik bir bildiri yazacaksanız önceden Hürriyet yazarı Ahmet Hakan'a bir gönderseniz, bir baksa, eksik gedik, yanlış ima, gizli anlam şifre hükümetimizi kaygılandıracak bir cümle var mı?" dedi. 

Genç'in keskin dilinden nasibini alan sadece Ahmet Hakan ve Yılmaz Özdil değildi: "Şuna bak spora çıktım diyor ama eşofman giymemiş, bakın şimdi Mehmet Metiner, Rasim Kütahyalı, Abdülkadir Selvi gibi büyük devlet adamları, büyük fikir mimarları şimdi buna çok bozulacak ekrandan öyle bağıracaklar ki TV'lerin ekran camları evlerin pencereleri korkudan patlayacak, aman kımıldayıp bir şey yazmayın!"

İronik bir dille yazan Nihat Genç, yazısında en ağır sözleri Yılmaz Özdil için sarfetti. Genç, Özdil'e şöyle seslendi: "Yılmaz Özdil efendi hayırdır hangi kumpas içindesin, bu karambolde sen de bizi hedef gösterecek kadar gözün nasıl kararmış öyle, insan sınıfından sıyırmış sıyrılmışsın!"

İşte Nihat Genç'in o yazısı...

YANİ ŞİMDİ SES ÇIKARTMANIN SIRASI MI?

Meslekleri başarılarılarla dolu kültürlü donanımlı ve çoğu aktif yazarlık yapan emekli insanlar yazı yazmayacak mı?

Görüş bildirmeyecek mi, korkularını dile getirmeyecek mi, gördükleri eksikleri yanlışları dillendirmeyecekler mi?

Daha bir hafta önce büyükelçiler de kalkmış ne güzel görüş bildirmişler.

Ama efendim, gece yayınlıyorlar, fesupanallah.

Ebced hesabı yapan 15 Temmuz'a 103 gün kalmış ve 103 imzaymış, bak bak sen şifreye diyen var, su katılmamış bu delilere ne söyleyebilirsin!

Aman efendim şimdi AKP'nin Akit'in Yeni Şafak'ın Reis'in tepesi atmaz mı?

Zaten 128 milyar doların uçmasıyla çok zor durumdalar, üstüne sizin yaptığınız!

Bak şimdi oldu mu, Nagehan Alçı küplere bindi, bak şimdi Engin Ardıç'ı hafakanlar bastı, sırası mıydı bildiri yazmanın, bakın başörtülü hanım yazarımız okuyunca sütten kesildi.

Bakın, Diyanet tam namazını kılarken bildiri düştü koskoca milletin namazları bozuldu, oldu mu şimdi?

Hepsi tekrar abdest alıp Reisler'ine bağlılıklarını secdelerini yeniden rükularını el pençe secde divan ve bilümum fetöcü dernekler sarıklı general sızmış yerleri gavslar seyida'lar bir daha tavaf edip dua ediyorlar ve birazdan canlı yayında hep birlikte darbecileri taşlama merasimine geçilecek!

Yahu anayasal hak, ister sabah yazar ister akşam.

Olur mu efendim, bak hepsi de amiralmiş, yani, eski günleri hatırlatacak ne yaptık biz, hay Allah, bakın ben de eski günleri hatırladım, Fetö operasyon yapıyor hiç bir suçu olmayan amiralleri hayvan pornosu gibi ağır ithamları manşetlerden veriyor, yine bir operasyon...

Bakın bildiriyi yazanların arabaları otoparkta değil kapılarının önünde sıralıymış(?!), bakın hepsi gece vakti traşlı ve giyimliymiş(!?) bakın bakın hükümeti zora sokup devirmek için yazmışlar, ulan darbeci alçaklar, ulan, yetti be, 60 ihtilalinden beri alayınız toplanın gelin, Reis'imizi şapkasını alıp giden Demirel mi sandınız, saraylarını alıp da gitsin!

-Ağbi gözünüzü seveyim sakın yazıp çizmeyin yoksa bunlar yine mağdur, ağbi gözünün yağını yiyim yalvarırım mağduriyet vermeyin.

Yani ne yapalım, 128 milyar doları uçururken de mağdur olan kendileri, bunlar Abdülamit'ten beri mağdur, rüzgar esiverse yağmur yağıverse hep mağdur. Bu kafaya-siyasete insan evladının yapılabileceği bir şey var mı?

Allah'ın ayeti olmuş zaten, dini siyasete soktuğunuzdan beri 'müslüman' adı gitmiş yerine 'mağdur' gelmiş.

Bunlar beş vakit mağdur, ramazanda mağdur, vakıflarda belediyelerde hazine bakanlığında yaylaları sahilleri yutuyorlar mağdur, saraylar malikanelerde yağ bal börek lokma baklava tepsi içinde hepsi mağdur.

Onları da anlamak lazım, mağdur olunca pek tabii hassas oluyorlar!

Yani sizin şizofreniniz sizin kudurmuşluğunuz sizin paranoyanız azmasın diye konuşmayalım mı yazıp çizmeyelim mi?

Burada anayasa var, ifade özgürlüğü var, istediğimizi yazar-çizeriz. 

Ayrıca metinde emir buyurganlık talimat hakaret mahkum edici ağır ifadeler hiç kullanılmamış üsluplu ve edep dairesinde yazılmış.

Tertemiz düzgünce ve basitçe anlaşılır bir dille Montrö'nün tartışılması milletçe hayrımıza olmaz denilmiş, denilmesin mi?

Şimdi medyadan bağırıp çağıran ağbilerin Katar'ın Karadeniz'e savaş gemilerini sokmak için can atan Amerika'nın huzurları keyifleri bozulmasın diye Montrö gibi anayasa gibi Cumhuriyet'in en temel ilkeleri gibi toplumsal bütünlüğümüz gibi silahlı kuvvetler ve hukuk kurumlarına sarıklıların sızması gibi, gerçekten çok endişe veren konuları hiç yazmayalım hiç konuşmayalım mı?

Ya da bir 'tarih' versinler şu şu vakitler yazabilirsiniz.

Ya da devirler-dönemler versinler, dolar altı liranın altına düşsün o zaman ailecek yazabilirsiniz.

Ya da Nagehan'ın ikizleri koleji bitirene kadar sakın yazıp-çizmeyin!

Ya da üç vakte kadar ya da kışı bir atlatalım ya da turizm mevsimi açılıp dolarlar bir gelsin o zaman düşünürüz!

Yazıp söyleyip rahatları kaçarsa 'darbeci' oluruz, demokles'in kılıcı gibi bu darbe tehdidi hiç bitmedi nedir arkadaş, hıııı sen darbeye mi çalışıyorsun?

İslamcı ve sağcı partiler kendileri zaten böyle bir darbe tarihinin müsebbibi ve sonucu.

Bütün darbeleri ülkende ABD yapmış, bütün darbelerden sağcı İslamcılar partiler faydalanmış. Hepsi çeşit çeşit sağcı parti tarikat, ama Franco gibi hepsi seksen aralıksız yıl zorbalık ve hesap vermemezlikle iktidarda hüküm sürüyor.

Hepsi siyasetlerini darbecilere dayamışlar ve yine darbeci dış güçlerle Halk Bankası'yla bozulmuş arayı düzeltmek için can atıyorlar.

Kalkmışlar yine siyasi oyuncakları siyasi maymuncukları ve bahaneleri 'darbe' sopasıyla hukuku dahi gargaraya boğuntuya getiriyorlar.

Sakin olun, bu hararetleri geçince, ellerinde sadece hukuk ve delil kalacak, ve söyleyin, anayasal ifade hakkının kullanılması karşısında bulabilecekleri bir şey var mı? Gerçi hukuk-mahkeme sonunda haklı çıktığında yüzüne tükürecek adam da bulamıyorsun fetöcü hakimler işte hepsi botlara binip kaçmış.

Bizimki de nasıl  bir hayat arkadaş, bir mağdur edebiyatı bir darbecilik töhmeti-suçlaması yüzünden höt-zöt hizaya geleceğiz, yazıp-çizmeyeceğiz anayasal haklarımızı insan sınıfına dair sosyal haklarımızı hiç kullanmayacağız! 

İşte Franco'nun seksen yıllık diktatörlüğü!

Aman tuvalete gitmeyelim darbe olur.

Aman sabah sabah yürüyüşe çıkmayalım, niye, darbe olurmuş.

Hayırdır, yürüyoruz işte sabah sporu, olur mu, yolun ne tarafından yürüyorsun.

Şuna bak spora çıktım diyor ama eşofman giymemiş, bakın şimdi Mehmet Metiner, Rasim Kütahyalı, Abdülkadir Selvi gibi büyük devlet adamları, büyük fikir mimarları şimdi buna çok bozulacak ekrandan öyle bağıracaklar ki TV'lerin ekran camları evlerin pencereleri korkudan patlayacak, aman kımıldayıp bir şey yazmayın!

Peki ne zaman, eee bekleyin, havalar bir ısınsın, bir önümüzü görelim, o zaman ne yazacaksan yaz, söyleyeceksen söyle.

Bir Demirtaş tahliye olsun, Kaftancıoğlu öne fırlasın, bakın ne cici muhalefet, o zaman iktidarımız ne güzel bunlar terörist diye dalgasını geçer güllük gülistanlık içinde yıkılmaz kutsal milli ittifakımızı kurar milli yerli siyasetimizi yaparız.

İktidarımız her gün başka bir HDP'linin fotoğrafını CHP'yle yan yana verir huzur içinde iktidar-muhalefet şaka oyun dövüş karda yuvarlanma oynayıverirler.

Yani siz de adam olun bu HDP'li Akşener'li muhalefetin kuyruğuna takılın.

Bakın o zaman cici kabul edilebilir saygın, yandaş ekranlara çağrılan, adam yerine koyulan ağırlanan muhaliflerden olursunuz.

Davutoğlu, Abdullah Gül, Kaftancıoğlu, Ekmeleddin, Merve Kavakçı'nın kocası, bakın ne muhteşem adaylarınız olmuş, muhalefetinizde ne çok zenginlik çeşitlilik var, aralarına karışın gidin işte.

Nihat Genç'in yazısının tamamı için...