Medya
11 Ağu 2010 10:15 Son Güncelleme: 23 Kas 2018 11:32

NEBİL ÖZGENTÜRK BABA OLUYOR!

Peki bu haberi hangi ünlü köşe yazarı köşesinden açıkladı?

Tatilin adı Nebil!..

Bodrum tatil programlarından çıkalı yıllar var.. Sevememiş, ısınamamıştım.. Bodrum için "Isınamadım" demek, dilimizin hoş azizliği aslında.. Nefes alamayacak kadar ısınıyordum çünkü, fizikte. Isınamadığım kimyası..
Taa ki, geçen yaza kadar.. Nebil tutturdu..
"Ağbi bir ev aldım Bodrum’da.. Yazları artık ordayım, bir haftalık olsa uğrayın Bodrum’a da ’Yaşamdan Tatiller’ yapalım" dedi.. Sunay durmadan dünya turunda.. Ne tatili.. Ama Haşo ile anlaştık.. Birlikte gittik..
Bizim maç gurubundan gelenler var. İzmir’den ağbimler, tesadüfe bak, Ankara’dan Serpiller gelmez mi?. Kemal’in zaten orda yazlığı var.. Al sana bir aile ve dostlar toplantısı..
Nebil bir program yaptı, orda kaldığımız her gün ve gece için.. Olmaz böyle şey..
Yani ben bu kadar güzel tatil az geçirdim..
Bu yaz Nebil "Gene" dedi.. İkiletmedim.. Ama Haşo’yu kandıramadım.. "Ağbi karar vermedim daha.. Mırın.. Kırın.."
Burnumuzun dibinde, Alaçatı’da.. Kırevine kapanmış, tek başına Chopin dinliyor ama geçen yılki keyfi bildiği halde, birlikte üç gün için Bodrum’a üç saat sürmüyor, jipini.. Bir bildiği vardır, ne yapalım..
Nebil ve Nehir, cuma akşamı havaalanından aldılar beni.. Nehir ya.. Nebil’in evinde bir de ev sahibesi var bu yıl.. Evlendirdik hani onu.. Nehir bizim gelin.. Üstelik Nehir’de de bir misafir var.. Ya.. Bu haberi de benden alın.. Yaşamdan Dakikalar’a bir nüfus daha geliyor.. İyi de oluyor.. Geçen yıl Haşo ile daha hızlı, daha çabuk gitmek için yarışan Nebil, bu defa arabayı çok daha sakin, dikkatli ve huzurlu sürüyor.. Yani tam benim istediğim gibi.. Yani yolu yaşayarak.. Hem de cennet Bodrum’un her biri ayrı bakılmaya, görülmeye değer yollarını yaşayarak..
Önce Casita’ya gittik.. Antik Tiyatro’nun hemen karşısında.. Dükkanın adı Mantıcı’ya çıkmış İstanbul’da.. Oysa Casita bir lezzet masası düzdü ki bize, olmaz böyle şey.. Mantı özel yemeklerinden biri o kadar.. Asıl önlükler, mezeler harika..
Ardından karşıya.. Antik Tiyatro’ya.. Zülfü’ye.. Harika bir konserdi, Özgür Kıyat ve Nazlı’nın da konuk sahne aldığı.. Nazlı ne şekerdi.. Zülfü, o müthiş Zülfü şarkılarını sıraladı.. Finali unutulmaz Anadolu Türküleriyle yaptı.. Araya tatlı sohbetler sıkıştırdı. Fıkralar anlattı, anılar nakletti..
Birisi hele öyle güzeldi ki..
Atina’da bir mübadele göçmeni torunu ile tanışmış..
"Dedem her Cumhuriyet Bayramında elinde Türk bayrağı ile caddelere fırlarmış, resimleri var" demiş Yunanlı.. "Ama bir bacağı olmadığı için çok zorlanırmış, kutlamalarda.. Gene de her bayram coşarmış.."
"Ne olmuş ki bacağına" diye sormuş Zülfü..
"Çanakkale’de şarapnel götürmüş" demiş, Yunanlı..
Konserden sonra The Marmara’nın emsalsiz manzaralı terasında Zülfü ve ailesiyle oturduk.. Bir doyulmaz sohbet de orda..
Otelime, odama geldiğimde nihayet saat de dörde varıyordu.. 12 deyince yatağa giren adamın Bodrum hayatının nasıl yeniden düzenleneceğinin ilk işareti..
Bodrum biyolojik saatimi değiştirdi 9 gün için.. 12- 8 uyuyan adam, 3-10’u ayırdı yatağa.. Yani, Bodrum yerine, Londra’ya gitmiş gibi olduk, hepsi o. Tek fark saatleri ayarlamadık bu defa..
Öbür geceler.. Öbür günler..
Bu unutulmaz tatil, bu Bodrum, bu Nebil, bir güne sığmaz zaten.. Devam edeceğiz..

Hıncal Uluç/Sabah