Filler tepişiyor çimenler eziliyor! Yazık değil mi bu gençlere?

Ankara basınının "Cezmi Abisi", usta gazeteci Cezmi Mesut Sayılgan, Türk futbol tarihine geçen olayı ele aldı.

Sevgili Dostlar, güzel insanlar; bir “Cezmi Abi Yazıyor...” yazısıyla daha birlikteyiz.

Umarım her şey yolundadır ve tek derdiniz bayram tatili boyunca nasıl dinleneceğinizi, aile büyüklerinizi, sevdiklerinizi ne zaman ziyaret edeceğinizi planlama telaşıdır.

Bugün biraz farklı bir konuyu sizlerle paylaşmak istedim.

Hep söylenir, hep sorulur ya; “Türk futbolu nereye gidiyor?”

Spor, özellikle de futbolun gerçekten sihirli bir durumu var.

Birbiriyle hiç tanışıklığı olmayan, asla bir araya gelemeyecek, farklı eğitim ve gelir grubuna mensup milyonları aynı amaç etrafında birleştirmek sihir değil de nedir?

Ancak Türkiye’de durum, dünyadaki örneklerinden inanılmaz farklı.

Dün İngiltere’nin iki köklü futbol kulübü karşı karşıya geldi.

Manchester United ve Liverpool sahada kozlarını paylaştı.

Liverpool şampiyonluk, Manchester United ise prestij mücadelesi yapıyordu.

İnanılmaz tempolu, kıran kırana bir maç oldu.

Sonuçta iki takım sahadan beraberlikle ayrıldı.

Hakem bitiş düdüğünü çaldı.

Önce iki takımın teknik direktörleri, sonra da futbolcular birbirlerine sarıldı, mücadelelerinden dolayı birbirlerini kutladı.

Bir de Türkiye’de Şanlıurfa’da bir maç oynandı.

Daha doğrusu oynatılmak istendi.

Maçtan önce her iki takımın yöneticileri yaptıkları birbirinden sert açıklamalarla ortamı gerdi.

Ne konuştuklarını kendilerinden başka çok az insanın anlayabildiği, kerameti kendinden menkul futbol yorumcuları saçma sapan sözleriyle ateşe benzin döktü.

Evet gündemimiz Fenerbahçe ile Galatasaray arasında oynanması gereken Süper Kupa Finali.

Fenerbahçe Futbol Takımının, Trabzonspor’u 3-2 yendikleri maçın ardından Karadeniz misafirperverliğine ve sporun birleştirici ruhuna aykırı bir biçimde uğradığı saldırıyı tasvip etmemiz mümkün değil.

Bu saldırıyı yapanlar en hafif tabiriyle ‘geri zekalı’ ve ‘empati yoksunu’ sosyopitlardır.

Önce bağımsız Türk yargısı, ardından da PFDK bu olaylarla ilgili gerekli işlemleri yapmıştır/yapacaktır.

Ancak benim asıl değinmek istediğim konu; Fenerbahçe Başkanı Ali Koç’un zaten gergin olan ortamı daha da geren, inanılmaz sertlikteki açıklamaları.

Bir konuyu hiç anlamış değilim.

Ortamı bu kadar germenin kime faydası var acaba?

Spor dostluk kardeşlik değil midir?

Bu neyin kavgası?

Lütfen biraz sakinleşin, bunu yapmayın beyler.

Bu işin sonu çok başka yerlere gider.

Taraftarları karşı karşıya getirmenin hiç kimseye faydası yok.

Düşünün ki o taraftar geçim sıkıntısıyla boğuşuyor.

Çocuğunun iyi bir eğitim alabilmesi için kendini parçalıyor.

Eşinden ayrılıyor, sevgilisiyle kavga ediyor, hasta annesi ya da babasıyla uğraşıyor.

Futbol onun için dünyanın tüm dertlerini, sıkıntılarını unutabilmek için zaman geçirebileceği sakin bir liman.

Ancak limana bir bakıyor, ortalık toz duman, limanda kasırgalar esiyor.

Ve o da kendini bir anda takımının çıkarlarını savunmak için en yakın arkadaşıyla boğaz boğaza gelmiş bir halde buluyor.

Dün akşam Fenerbahçe, Futbol Federasyonu’nu protesto için pırıl pırıl gençlerden oluşan U 19 takımı ile sahaya çıktı.

Geleceğin yıldızlarını ‘konu mankeni’ gibi İstanbul'dan alıp Şanlıurfa’ya getirdi.

O gençler idolleri olan Mustera, İcardi, Abdülkerim, Kerem, Mertens, Barış gibi Galatasaraylı futbolcularla aynı sahada, yan yana ısındı.

Sonra maç başladı.

Dünya starı İcardi henüz 1. Dakikada, golünü atıp takımını öne geçirdi.

Ve Fenerbahçe yönetimi bu gençleri sahadan çekti.

Yahu yazık değil mi o çocuklara?

Sizin birbirinizle olan kavganıza bu gençleri neden dahil ediyorsunuz?

Bıraksanız da, yıllardır hayranlıkla izledikleri abileriyle 90 dakika karşılıklı oynasalar olmaz mıydı?

Velev ki 10-0 yenilsinler, bu tecrübe o çocuklara yetmez miydi?

Bu gerginliğin kimseye faydası yok beyler!

Bu arada dün akşam bir spor programına takıldım.

Duyduklarıma inanamadım.

Bildiğiniz +18 ifadeler.

Sonradan o ifadeler sosyal medyaya da düştü zaten.

Bu nedir arkadaş?

Bir hakem eskisi var, sanırsın alemlerin kralı.

Bir ‘herbokolog’ arkadaş var, sanırsın dünyanın en tanınmış futbol alimi.

Siz kimsiniz, nesiniz yahu?

Binlerce insanın izlediği bir programda nasıl o tarzda yorumlar yapabilirsiniz?

Adamlar tutuyor, Futbol Federasyonu Başkanı için ağıza alınmayacak hakaretlerde bulunuyor.

Bence de mevcut Federasyon Başkanı, Türk Futbol Tarihinin kaydettiği en başarısız Federasyon Başkanı, o ayrı.

Ama her ne yaparsa yapsın, binlerce insan önünde böyle hakarete uğramayı hakketmiyor.

Ayrıca siz, bir televizyon kanalında yayınlanan bir futbol programının yorumcularısınız.

Her şeyden önce haddinizi bileceksiniz.

Eleştirseniz de bunu edep ve saygı kuralları çerçevesinde yapacaksınız.

Yoksa insanlar haklı olarak, “Acaba önlerindeki kupaların içinde gerçekten su mu var, yoksa başka bir madde mi?” diye düşünmeye başlar.

Evet sözün özü değerli Başkanlar, futbol adamları, futbolcular ve yorumcular; O yüzden lütfen siz de yangına körükle gitmeyin.

Kendi egolarınızı lütfen, Türk insanının sıkıntılarının önüne koymayın.

Lütfen biraz susun ve empati yapmaya çalışın.

HAYELLERİN TECRÜBEYLE BULUŞTUĞU YER!

Evet şimdi biraz da güzel şeylerden bahsedelim dostlar.

Türkiye Radyo ve Televizyon Kurumu (TRT) bir süredir çok başarılı bir işe imza atıyor; TRT Akademi..

Televizyoncu olmak isteyen gençlere; diksiyon, etkili ve güzel konuşma, nefesin doğru ve etkin kullanımı, dijital habercilik, senaryo okur yazarlığı vb konularda eğitimler veriyor.

Proje henüz birkaç aylık.

Ancak o kadar büyük bir ilgi var ki. İnanılır gibi değil.

TRT zaten sektörümüz için adeta bir okul.

Ve şimdi bu özelliğini sadece mesleğe ilgi duyan gençlerle değil, tüm gençlerle paylaşıyorlar.

Bu noktada TRT Genel Müdürü Sayın Prof. Dr Zahit Sobacı'ya şükranlarımı sunmak istiyorum.

Benim gibi hayatı bu meslekte geçmiş, ömrü boyunca başka bir işte çalışmamış biri için başlattığı bu proje çölde bir vaha gibi.

Bir teşekkür de tüm TRT ailesine.

Çünkü TRT Akademi, Kurumun tamamen kendi içerisinde oluşturduğu bir proje.

Tüm organizasyon TRT personeli tarafından yapılıyor.

Eğitimcilerin tamamı kendi bünyelerinde görev yapan personel.

Yani kendi yağları ile kavruluyor ve sektöre pırıl pırıl yeni gençler kazandırıyorlar.

Önceki yazımda bahsettiğim Anadolu Ajansı'nın “Savaş ve Afet Haberciliği Eğitimi” gibi umarım “TRT Akademi” de kalıcı bir proje olur.

Evet güzel insanlar, değerli dostlar; böylece bir yazımızın daha sonuna geldik.

Tüm meslektaşlarımın, sektörümüzün tüm emekçilerinin bayramını kutluyorum.

Biliyorum ekonomik ve sosyal sıkıntılar nedeniyle sıkıntılı bir süreçten geçiyoruz.

Ancak ben inanıyorum ki biz birbirimizle dayanışma içinde oldukça, birbirimize yardım ettikçe, birbirimizin açıklarını kapattıkça güzel günlerin gelişi de hızlanacak.

Umarım bu satırlarla sizi sıkmadım.

Hoşça kalın.

Cezmi Abiniz..