Medya
02 Mayıs 2012 11:45 Son Güncelleme: 23 Kas 2018 13:36

ERTUĞRUL ÖZKÖK'TEN LİG TV'NİN PATRONU ŞANSAL BÜYÜKA'YA AÇIK MEKTUP!

Ertuğrul Özkök bazı kanallarda yayınlanan spor programlarına kızdı, Şansal Büyüka'ya açık mektup yazdı.

Sevgili Şansal, bu mektup sana

SEVGİLİ Şansal Büyüka,

Bu yazıyı Leros Adası’ndan Bodrum’a gelirken seyrettiğim spor programlarından sonra yazıyorum. Yanlış anlamayın seyrettiğim program sizinki değildi.

Bazı kanallarda başka spor programlarını seyrederken dayanamadım.
Bilgisayarımın başına geçip, o anki duygularım soğumadan yazmaya karar verdim.
O yüzden biraz öfkeli, epey de hüzünlü bir yazıdır.
   
Şansal Kardeşim;
Onlara kızdım, sana yazıyorum.
Arkadaş, sizi tebrik ediyorum, kutluyorum ve teşekkür ediyorum.
Yüz kere, bin kere teşekkür ediyorum.
Samimiyetinize sığınarak “Sen” diye hitap ediyorum ve “Maraton” programının moderatörü olarak sana teşekkür ediyorum.
Marcus Merk’i bize kazandırdığın için teşekkür ediyorum.
Hep sakin duruyor.
Haksızlık yapmamak için en ince eleyip, en ince dokuyor.
Bilgiye ve uzmanlığa dayalı yorumları, adalet, saygı ve vicdan çizgisini hiç aşmıyor.
   
Şansal Kardeşim;
Bize Hakan Şükür’ü kazandırdığın için sana teşekkür ediyorum.
Siz dürüstsünüz ben de dürüst konuşayım.
Başta Hakan Şükür, bu programı kabul ettiği için “Doğru mu yaptı” diyenlerdendim.
Doğru yapmış. İyi ki etkilenmemiş, sizler etkilenmemişsiniz ve programa devam etmişsiniz.
Biz onu Galatasaraylı biliyorduk.
O aynı zamanda “Haksaraylıymış”...
Bize gösteriyor ki, iyi bir Galatasaraylı, her şeyden önce iyi bir insandır, adil bir insandır.
Tıpkı iyi bir Fenerbahçeli, Beşiktaşlı gibi. Trabzonsporlu veya Bursasporlu gibi.
Daha bir sezon bitmeden gördük ki...
Hakan Şükür adil bir spor insanıdır. Hakaret etmez, aşağılamaz. Hakkını verir ama kayırmaz.
Taraf olur ama taraftar olmaz.
   
Önceki akşam Federasyon’un aldığı kararlardan sonra yapılan bazı spor programlarını seyrederken;
-  Ülkemdeki adalet anlayışı adına korktum, ürperdim.
-  O haykırışlar, o hakaretler, o şahsi, keyfi yargılar. Yargı değil, önyargılar.
-  O, kendini hem polis hem savcı, hem hâkim hem infaz memuru yerine koyup, kesip biçmeler...
-  İnsan onurunu ayaklar altına alıp çiğnemeler, tekmelemeler,
İşte bütün bunları seyrederken aklıma “Maraton” programı geldi.
Oturup bunları yazdım.

NOT: Geçen cumartesi günkü yazımda, 1999 yılında MİT’te yapılan bir brifingden söz etmiştim. Orada brifinge gazete ve televizyonların genel yayın yönetmenleriyle Ankara temsilcilerinin davet edildiğini yazmıştım. Hafızam beni yanıltmış. Ankara temsilcileri davetli değilmiş.