Ertuğrul Özkök’ten ibret alınacak bir yazı… Bizzat işlediği siyasi cinayete katil arıyor!

Türk basınının usta kalemi Varol Ersoy, medya dünyasında ses getirecek bir yazıya imza attı.

Medyada 1990’lı yıllardan sonra başlayan kirlenmenin bana göre en önemli sorumlularından biri olan Ertuğrul Özkök, 10haber.net isimli e-gazetede yazdığı yazıda, ne kadar “pişkin” olduğunu bir kez daha gösterdi.

Kendi işlediği bir siyasi cinayete hiç utanmadan hem de 29 yıl sonra başka “katil veya katiller” aramaya başladı.

Erdoğan İstanbul’da İlk Savaşını Nasıl Kazandı, Son 5 Savaşını nasıl kaybetti?” başlıklı bu yazıda, Erdoğan’ın ilk büyük siyasi zaferini 1994’te kazandığını hatırlatarak, “Ama İstanbul’da girdiği son 5 siyasi yarışın tamamını kaybetti” dedi ve şöyle devam etti:

*

“Recep Tayyip Erdoğan, siyasi hayatının ilk büyük başarısını İstanbul Belediye Başkanlığı seçiminde aldı. Sonrasında yirmi yıl boyunca Türkiye çapındaki bütün seçim ve referendum savaşlarını kazandı; ama İstanbul’da girdiği son 5 savaşın beşini de kaybetti.

Türkiye’nin beşte birinin yaşadığı şehirde bu kronoljik gerçeği çoğumuz unutuyoruz.

Ama asıl unuttuğumuz gerçek şu:

Cumhurbaşkanı Erdoğan 1994’te İstanbul’da girdiği ilk seçim savaşını nasıl kazandı?

Daha doğrusu bu savaşı ona kim kazandırdı?

İsterseniz 29 yıl öncesine dönüp Erdoğan’ın o ilk zafer gününü bir kere daha hatırlayalım.

İlk olarak o seçimin şu tablosunu önümüze koyup bakalım:

Birinci: Recep Tayyip Erdoğan (Refah Partisi)-Yüzde 25.1

İkinci: İlhan Kesici (ANAP)-Yüzde 22,1

Üçüncü: Zülfü Livaneli (SHP)-Yüzde 20,3

Dördüncü: Bedrettin Dalan (DYP)-Yüzde 15,4

Beşinci: Necdet Özkan (DSP)-Yüzde 12,4

Lütfen tabloya bir kere daha bakın:

Erdoğan ilk seçim zaferini sadece yüzde 25 oyla almış ve 15 milyonluk şehrin belediye başkanı seçilmişti. Bir düşünün son seçimde İstanbul’un şimdiki Belediye Başkanı Ekrem İmamoğlu yüzde 48 oy aldı. Seçimi kazandı. Ama bu rakama bile itiraz edildi.

İkinci turda yüzde 54,21 ile seçildi.

Yani Erdoğan’ın aldığı oyun iki katından fazla bir oy ile.”

*

Yazının devamını merak ediyorsanız, 10haber.net’te okuyabilirsiniz…

Ama bana göre devamı değil, buraya kadar olan bölümü önemli… Arkadaş diyor ki:

“Cumhurbaşkanı Erdoğan 1994’te İstanbul’da girdiği ilk seçim savaşını nasıl kazandı?

Daha doğrusu bu savaşı ona kim kazandırdı?”

Pes…

Gerçekten pes!

Çünkü bu sorunun yanıtını en iyi kendisi biliyor. Seçimi Recep Tayyip Erdoğan’a hediye eden kişi, bizzat bu arkadaşın kendisi…

O günlerde Türkiye’nin en çok okunan ve en etkin gazetesi Hürriyet’in başındaydı.

Bütün anketler, Zülfü Livaneli’yi açık ara ilk sırada gösteriyordu.

İkinci sıradaki ANAP’ın adayı İlhan Kesici’yle bile aralarındaki puan farkı 5’ten fazlaydı.

İşte; bu arkadaş, seçime sadece 4 gün kala, belki de “Türk basın ve siyaset tarihinin en büyük siyasi sabotajı”na imza attı ve Hürriyet’te “Zülfü’yü Üzen Fotoğraflar” isimli bir manşet haber yayınladı.

Bu haberde “DYP’nin emri ile hazırlatılan bir dosya ortaya çıktı. Bu dosyada Livaneli’nin İsveç polisi tarafından çekilen ‘fiş fotoğrafları’ yer aldı” deniliyordu.

*

Oysa o fotoğraflar asla fişleme fotoğrafları değildi.

O dönemde 12 Eylül Rejimi’nin zulmünden kaçan on binlerce kişi gibi Zülfü Livaneli de bir süre siyasi mülteci olarak bu ülkede yaşamıştı. “Sabıka fotoğrafı” gibi gösterilen o fotoğraflar da bir prosedürden ibaretti.

*

Ertuğrul Özkök denilen midesi geniş arkadaş 29 yıl sonra sanki fail kendisi değilmiş gibi, utanmadan soruyor:

“Cumhurbaşkanı Erdoğan 1994’te İstanbul’da girdiği ilk seçim savaşını nasıl kazandı?

Daha doğrusu bu savaşı ona kim kazandırdı?”

Sen kazandırdın…

ABD’nin kızı” Tansu Çiller kendi adayı Bedrettin Dalan’ın önünü açmak için Zülfü Livaneli’ye komplo kurdu, sen de “cellatlık” görevini üstlendin.

Zülfü’nün boynunu ipe geçirip ayaklarının altındaki tabureye tekmeyi vurdun.

*

Bugünkü yazını okuyunca anladım ki ya gerçekten büyük pişkinsin…

Ya da demans başlamış!

Kendi rezil tarihini bile unutup böyle yazılar yazabiliyorsun!