‘Medyanın Hacivatı’nı ölümsüz kılan büyük sır!

Medyaradar'ın usta yazarı Varol Ersoy, Eylem Tok olayında gazete olarak “hakkını verdiklerini” ve patronlardan hiçbir baskı görmediklerini ifade eden Hürriyet Gazetesi Genel Yayın Yönetmeni Ahmet Hakan'ı 'ölümsüz' kılan sırrı açıkladı.

Yandaş Türk medyasında uzun süre yöneticilik ve yazarlık yapmanın sırrını bulmuş bir adamdan söz edeceğim size:
Yaşı, 57…
Yozgat’ın Sorgun ilçesinde doğdu.
Babası memur olduğu için çocukluğu Ağrı, Amasya, Çanakkale, Balıkesir’de geçti.
İmam hatip mezunu.
Entellektüel geçinir ama liseden sonra gittiği ilahiyat fakültesini bile bitiremedi.
Sonra dinci medyada gazeteciliğe başladı.
Dönemin efsane ismi Ali Kırca’yı taklit ederek TGRT Ana Haber’i sundu.
Yıldızı Kanal 7’de parladı. 1994-2005 yılları arasında tam 11 yıl bu kurumun haber müdürlüğünü ve Kanal 7 Haber Bülteni’nin sunuculuğunu üstlendi.
Yine Kanal 7’de İskele Sancak programını hazırlayıp sundu.
Köşe yazarlığına 2004’te Yeni Şafak’ta başladı.
İktidar partisine yakınlığı sayesinde Sabah Gazetesi’ne transfer oldu.
Bir süre sonra yine iktidar kontenjanından Hürriyet’e geçti.
16 Ocak 2017’den itibaren Kanal D Haber Bülteni’ni sunmaya başladı.
Hürriyet Gazetesi’nin Demirörenler’e geçmesinin ardından da bu gazeteye Genel Yayın Müdürü oldu. 6 Kasım 2019 tarihinden bu yana bu görevi sürdürüyor.
*
Peki; daha önce Hürriyet’te Fikret Bila’yı ve Vahap Munyar’ı harcayan, grubun diğer gazetesi Milliyet’te neredeyse yılda bir genel yayın müdürü değiştiren Demirörenler nasıl oluyor da bu arkadaşla yıllardır sorunsuz bir şekilde yola devam ediyor?
Ne yapıyor ediyor ki; anlı şanlı yazarların dayanamadığı “Demirören değirmeni”nde öğütülüp gitmemeyi başarıyor?
Bir başka deyişle; adam harcamaya alışık yandaş medya Ahmet Hakan'dan neden vazgeçemiyor?
Onu medyada “ölümsüz” kılan sır ne?
*
Aslında bu soruların yanıtı son derece basit:
“Her şeye uyum sağlayabilmek…”
Ahmet Hakan, herhangi bir olay karşısında hem şahin, hem güvercin olabilir.
Hem övebilir, hem sövebilir.
Yani…
Hem dincidir, hem laiklik yanlısı…
Hem moderndir, hem klasik…
Hem çağdaştır, hem tutucu…
Hem ilericidir, hem gerici…
Hem şeriata şapka çıkarır, hem şeriat karşıtlarıyla yaşar.
Hem Fatih’e, hem Cihangir’e hitap eder…
Eskilerin deyimiyle “omurgasız”dır; her şeye itiraz edebilir, eleştirebilir ama asla kabul edilemeyecek söz ve davranışları bile içine sindirebilir.
Kısacası üstü frak, altı şalvardır bizim arkadaşın!
Sakalı; hem dincileri andırır, hem entelleri…
Okuduğu kitap sayısı iki elin on parmağını geçmez ama aydın geçinir.
Namaz kılmaz fakat gerektiğinde en dindardan dindar olur.
Gerektiğinde koyu milliyetçidir ama askerlikten kurtulmak için dalağını aldırmıştır.
Hiç kırmızı çizgisi yoktur.
Sabun gibidir; tuttuğunuzu sandığınız anda elinizden kayıp gider.
İktidarlar umurunda değildir aslında; umurunda olan tek iktidar, kendisininkidir.
Her şeye maydanozdur.
Her şeyi o bilir.
Yüzde 25 Ali Kırca, yüzde 25 Reha Muhtar, yüzde 25 Mehmet Barlas, yüzde 25 Engin Ardıç’tır…
En savunulamaz denilen olayı savunabilir; en su götürmez gerçeği inkar edebilir…
Amaca ulaşmak için her yol mübah diyenlerdendir; yani makyavelisttir…
Narsisttir aynı zamanda; sadece o bilir. Hep o haklıdır. Her konuda o uzmandır.
Böylesine uzun bir yazıyı bile hak etmez aslında ama arsız diken gibi her yerden çıktığı için hep gündemde olmayı başarır!
*
İşte bu Ahmet Hakan dün çıkmış, savunuyormuş gibi yapmadan yine patronunu savunmuş…
Avukatlık yapmadığını söyleyerek avukat olmuş.
Meğer biricik patronunun oğlu, yazar Eylem Tok’un kaza yaptığı için yurt dışına kaçırdığı 17 yaşındaki oğlu Timur C.’nin arkadaşıymış…
Bazı çevreler, bu genç adamın da kaza günü olay yerinde olduğunu ve olaydan sonra kaçarak gerçekleri gizlemeye çalıştığını dillendirmeye başlamış.
Hatta grubun ajansı DHA’nın bir muhabiri de kazanın haber yapılmaması için “patronaj tarafından çeşitli baskılara maruz kaldığı” iddiasıyla ilgili bir yazı kaleme almış…
Bizimki durur mu?
Hemen devreye girmiş ve bu olayda aslında nasıl büyük bir gazetecilik yaptıklarını anlatırmış gibi yaparak yine patronunu ve ailesini savunmuş.
Demirören Ailesi’nin haberi karartması için kendisinden bir kerecik olsun minnacık bir ricada bile bulunmadığını söylemiş…
*
Az kaldı sevgili arkadaşlar…
Bir kaç yıl içinde bu Hacivatlar’dan da kurtulacağız…
Ve emin olun; bu meslek yine ehil ellerin üzerinde eski onurlu günlerine yükselecek…
Buna o kadar çok inanmak istiyorum ki…