Medya
18 Tem 2012 08:49 Son Güncelleme: 23 Kas 2018 13:55

ERTUĞRUL ÖZKÖK SİYASİ MESAJ MI VERİYOR; "SANA NE LAN İÇTİĞİM BİRADAN"

Diktatörlüklerde de Ergenekon olur mu diye sorma. Olur canım olur, işte böyle olur. Aşk apoletleri keser!

Sana ne lan içtiğim biradan

YANLIŞ anlamayın. Siyasi mesaj falan vermiyorum.

Zaten konumuz Türkiye değil...
Kuzey Kore...
Allah’ın unuttuğu bir diktatörlük.
Hemen üzerine atılıp beni oraya buraya ihbar etmeye kalkmayın.
   
Çocuk daha 27 yaşında.
Karşısındaki omuzu, göğsü yıldızlarla, madalyalarla dolu mendebur general 59 yaşında.
General bu kadar mendebur olunca, çocuk tabiatıyla bize daha sempatik görünüyor.
Çocuk generalin suratına bağırıyor:
“Sana ne lan benim sevgilimden...”
Orada kalmıyor, sokağa da iniyor.
“Sana ne lan sokaktaki kızın mini eteğinden...”
Bıraksan konu birazdan, şaraba, biraya da gelecek.
“Sana ne lan benim içtiğim biradan...”
   
Var ya, yemin ediyorum, önceki gün Türkiye’den kopuk bir yerde olmasaydım;
Birinin aklına gelip bana haber verseydi;
Bu yazı bugünü değil, dün öğleden sonrasını bile bekleyemezdi.
   
Dün Hürriyet’te okudunuz.
Kuzey Kore diktatörü ölünce yerine oğlu geçti.
Adı da neredeyse babasınınkinin aynı.
Kim Jong-un...
Henüz 27 yaşında, tombalak bir oğlan. Dudaklar, konuşamamaktan büzüşmüş gibi. Aşağı sarkmış.
Ee, yıllarca Allah’ın belası diktatör bir babanın yanında suspus oturunca tabiatın evrim kanunu işlemiş.
Kullanılmayan uzuv küçülür, kaybolur...
   
Dıştan bakınca, şabalak bir hali var.
Oğlan küçük ya, babasının eski arkadaşı, güçlü general de güya ona “amcalık” yapıyor.
Belli ki içinden, “Bu şabalak oğlan hiçbir şeyden anlamaz. Devlet benim” diye düşünüyor.
Hayatı, zekâsını iyice gerileten bir diktatör rehaveti içinde geçtiği için;
Devletin hem derinini hem sığını kendi temsil ettiği ve “insan” denen varlığı eski püskü bir ideoloji içinde erittiği için, insan denen varlığın bir bam teli olduğunu iyice unutmuş.
Unuttuğu o kadar belli ki, babasının yerine geçip, daha şimdiden ölmüş babasını iyice gömmeye ant içmiş çocuğun bam teline basıyor.
Nedir o bam teli?
Omuzu kalabalık arkadaş, tombalak oğlanın, popçu bir kızla gezip tozmasına takmış. “Ne işin var senin o kızla” falan demeye başlamış.
Bam teline basılan oğlan ne yapar? Zaten bahane arıyor, zaten babasıyla birlikte onun mendebur arkadaşlarını da gömmeye ahdetmiş.
Askerin darbe yapmasını beklemeden, o yapmış kendi darbesini.
O, ruhu irikıyım generali, kulağından tuttuğu gibi çöpe...
İşte sana bir hayat bilgisi dersi, ey mendebur apoletli.
Onun bunun hayat tarzına, mini eteğine, yanındaki kıza veya erkeğe...
Laf etmeyeceksin arkadaş!

Bir diktatöre oğul nasihati

BİTTİM bu Koreli çocuğun yaptığına, öldüm... Helal olsun diye bağırdım.
Diktatörlüklerde de Ergenekon olur mu diye sorma. Olur canım olur, işte böyle olur.
Demir demiri, aşk apoletleri keser.
Diktatör baba ölmeyegörsün; geride kalanların ayağı bir sürçmeyegörsün...
Bam teline basılan o şabalak çocuk gider, yerine öyle bir delikanlı gelir ki...
Senin afranı da, apoletini de, tafranı da...
   
Güçlü ve egoist babaların gölgesinde ne ot biter ne de evlat...
Ey güçlü babalar;
Kudretli pederler;
Çekin elinizi, dilinizi çocuklarınızın üzerinden.
Özgür bırakın onları.
Bilin ki, sağlığınızda size bir şey yapamazlarsa, arkanızdan yapmadıklarını bırakmazlar.
Ezilmiş günlerin ahdı kalır; sizden çıkaramadıkları ahdı en yakınınızdaki apoletliden, dava arkadaşınızdan çıkarır...
Hele hele kininin davasını güden çocuk yetiştirmişseniz, o kin önce sizi vurur...
   
Ey apoletli, apoletsiz; atanmış veya seçilmiş ahir zaman diktatörü.
Sana ölmüş bir babadan kalmış tombalak oğul nasihati:
Çek elini ağzımızdan, gözümüzden, dilimizden.
Uğraşma mini eteğimizle.
Dokunma biramıza, şarabımıza, rakımıza.
Laf etme kalamarımıza, mekruh keyiflerimize.
Unutma;
Şabalak diktatör çocuklarının bile bir bam teli vardır...
Çünkü şabalak çocuklar kolay sevgili bulamaz.
Baba taassubundan kolay kurtulmamışlardır.  Özgürlüğü zor elde etmişlerdir, kolay bırakmazlar.
Dokunma onlara.
Sen de yanarsın...

UYDURULMUŞ ATASÖZÜ:
Evladına nasihat vermeyi hak gören baba, evladından nasihat almayı da görev bilmelidir.

Ertuğrul ÖZKÖK / HÜRRİYET