Medya
08 Mar 2011 09:25 Son Güncelleme: 23 Kas 2018 12:06

ERGENEKON SAVCISI BANA O SORULARI SORSA NE CEVAP VERİRDİM?

Vatan yazarı Reha Muhtar, Nedim Şener ve Ahmet Şık'a savcılıkta sorulan soruları garip bulduğunu yazdı. Eğer bana sorulsaydı...

Dün saatlerce Nedim Şener‘le, Ahmet Şık‘ın Cumhuriyet savcısı tarafından yapılan sorgusunun tutanaklarını okudum...

Savcının soruları hep şu konu üzerine odaklanıyor:

“Soner Yalçın’ın bilgisayarında ‘Nedim’e söyleyin... İşi hızlandırsın... Ahmet’i çalıştırsın... Hanefi’yle Dink cinayeti konusundaki görüş ayrılıklarını öne çıkarmasın... Kitabı seçim öncesine yetiştirsin...’ ifadeleri var... Sizin kitabınız ve yaptıklarınız bu söylenenlerle birebir örtüşüyor... Kitabınız o bilgisayarda ne arıyor?.. Bu örtüşmeye ne diyorsunuz?..”

Soruların şu ana kadarki mihenk noktası burada...

Nedim Şener’le Ahmet Şık “Kitabın Soner’in bilgisayarında ne aradığını bilmediklerini” söylüyorlar, “Bunu sizin ortaya çıkarmanızı bekliyoruz” diyorlar...


***


Soru ve cevaplardan ne Nedim Şener’in ne de Ahmet Şık’ın Soner Yalçın ve arkadaşlarıyla pek yakından tanışmadıkları da ortaya çıkıyor...

Hani ilişkilerine bir baktım da...

Ben Soner Yalçın’la, Nedim ve Ahmet’ten bin kat daha fazla tanışıyorum...

Kim bilir ne mesajlar atmışımdır ona...

Sorgulamanın bu tarafından biraz rahatsız oldum bunu söylemeliyim...

Elbette savcılar ben rahatsız oldum diye sorgulama tekniğini değiştirmeyecekler ancak, her tanıdığınızla ilgili bir soru “Bu kişiyi nereden tanıyorsunuz?..” diye başladığında, benim bir şekilde tanımadığım hiçkimse çıkmaz ki bu çevrelerde...

Nedim’in Ahmet’in ilişkileri o kadar sınırlı ki, hani onların durumuna baktıkça savcılar bana bu soruları sorsalar diye düşünmeden edemiyorum doğrusu...

“Hangi birini anlatmaya başlasam” diye düşünmekten cevap veremem...


***


Elbette burada kuşkulu görünen konu Soner’in bilgisayarının word belgesinde “Nedim’e söyleyin Ahmet’i çalıştırsın” gibi lafların olması...

İyi güzel de, son zamanlarda o sitede benimle ilgili ceza davası bile açmak zorunda kaldığım bir sürü haber yayınlanıyordu...

Soner veya bir başkası “Reha’ya söyleyin, hemen gitsin de darbe yapacaklarla konuşsun” dese, ben darbe yapacaklarla konuşma ihtimali olan ciddi kuşku duyulan birisi haline mi geleceğim?..

Mesela FOX TV’de Nazlı Ilıcak ve Mehmet Ali Ilıcak’la yaptığım Çapraz Ateş programında onlar iktidar yanlılarını, ben de yardımcım Gülşen Yüksel’le muhalifleri davet ederdim...

Kim bilir televizyon programına konukları çıkarttığımız o telefon konuşmalarında neler söyledik programa çıkartabilmek için konukları?..

Birisi yarın çıkıp bize dese ki, “Şu anda Ergenekon tutuklusu olan sanıklardan bilmem kimle telefon konuşmanızda ‘Bu programa mutlaka çıkmanız lazım... Çok önemli dediğiniz tespit edilmiştir... Niye çok önemli... Siz Ergenekoncu musunuz dese ne diyeceğiz?..”

-”Efendim biz televizyon programı yapıyorduk... Yaparken konuk çağırıyorduk... Konukları programa katılmaya ikna edebilmek için, katılımlarının ne kadar önemli olduğunu vurguluyorduk... İnanın Ergenekon kastımız yoktu...” falan mı diyeceğiz?..

Ne diyeceğiz?..

Mesleğimi icra ediş biçimimi anlatabilmem dünyanın en zor şeyi...


***


Ayrıca ben kimin Erengekoncu olduğunu nereden bileceğim?..

Bunların alnında yazmıyor ki “Ben Ergenekoncu’yum” diye...

Ergenekon davası önemli bir dava...

Bu davanın “tamamen bir balon, uydurma” olduğuna hiçbir zaman inanmadım...

Ortaya çıkan bunca belgenin, bilginin, silahın, konuşmanın, kasetin, dörtte biri doğru çıksa, hatırı sayılır bir “külliyat”ın oluşacağının da farkındayım...

Ancak algı gerçeğin önüne geçmemeli...

Ben ne Nedim Şener’i ne de Ahmet Şık’ı yakından tanıyorum...

Bu gazetecilerin kitaplarında, araştırmalarında ve haberlerinde yanlış bilgiler vardır elbette... Zaman zaman yönlendirilmiş de olabilirler, bazı çevreler tarafından, her gazeteci bu tuzağa zaman zaman düşer...

Ne ki ben onların hiçbir yerde belaltı çalıştıklarını okumadım...

Birilerine şantaj, özel hayatları fişleme ve belgeleme üzerinden itibarsızlaştırma, haysiyetlere yönelik yalan iftira ve komplo gibi yöntemlerin hiçbirinin kıyısından köşesinden geçtiklerine şahit olmadım...

Yönlendirildiler mi yönlendirilmediler mi bilmiyoruz... Sonuçta yaptıkları kitap yazmak ya da araştırmalarını haber yazı olarak yayınlamak...

Gerçeği elbette tam olarak bilemeyiz...

Ancak algı suçluymuşlar gibi gözükmüyor...

’Deniz Baykal gazeteci kadını taciz etti’ iddiası...

Bu son operasyonda Nedim Şener ve Ahmet Şık’la ilgili suçlama iddialarından çok daha ilginç olan başka gelişmeler var...

Örneğin Deniz Baykal’ın ODA TV’nin Ankara Temsilcisi kadın gazeteciye ilgisi, “Halk TV devredilmezse Baykal’la ilgili Varan 2’nin çıkartılacağı”nın söylenmesi...

Deniz Baykal’ın “CHP liderliğinden nasıl gittiğini” hepimiz biliyoruz...

Birileri, hayasızca bir kaseti piyasaya sürdüler ve Deniz Baykal alelacele CHP Genel Başkanlığı’ndan ayrılmak zorunda kaldı...

Kemal Kılıçdaroğlu benim önemsediğim bir isim...

CHP’yi daha yukarılara taşımasının Türk demokrasisi için çok önemli olduğuna inanıyorum...

Ne ki, bütün bunlar, Deniz Baykal’ın çok pis bir komployla CHP Genel Başkanlığı’ndan gönderildiği gerçeğini değiştirmiyor...


***


“Kaset mağduru” Baykal’ın bu sefer de bir kadın gazeteciye taciz iddiasıyla suçlanması, “Halk TV’yi devretmezse Varan 2 çıkar” gibi sözler, gördüklerimizin altında çok başka operasyonların olduğunun işaretlerini veriyor gibi...

Kim Baykal’ı “sürekli bir kadınlarla ilişkiler, taciz ve varan 2-3 kasetler” şeklinde bir operasyonun altına sokuyor?..

Baykal neden bu operasyonlarla sürekli itibarsızlaştırılmaya, şerefiyle ve onuruyla oynanmaya ve belki de şantaja maruz kalıyor?..

Bu olaylar hiç masum olaylar değil...

Siyaseti “insanların karşı cinsle ilişkileri, özel hayatları ve bel altından vuruşlarla” yapmak demokratik bir yöntem değil, çeteci bir yöntem...


***


Eğer bunlar yapılıyorsa, yapılanlar üstelik organize suçtur...

En kötüsü ise şantaj, kaset, belaltı ilişkiler bir muhalefet etme sanatını değil, çok tehlikeli başka çağrışımları yapıyor...

Ne çağrışımı yaptığının adını vermem, çünkü vereceğim herhangi bir adın “Halen masum gördüğüm insanların üzerine bir karabulut gibi çökmesini” arzu etmem...

Ancak bir şeyi sormam lazım...

“Baykal beni taciz etti... Kaset varan iki, varan üç...”

31 yıldır gazeteciyim...

Ankara’da ve Berlin’de gazetecilik okudum...

Dünyanın dört bir yanında gazetecilik yaptım...

Hiç böyle bir gazetecilik türüne rastlamadım...

Hangi tür gazetecilik acaba bu?..