Medya
26 Eyl 2010 14:56 Son Güncelleme: 23 Kas 2018 11:39

''CUMHURİYET CAZ YAPSIN, SÖZCÜ GAZ VERSİN, AKŞAM NAZ ETSİN...'' AHMET TEZCAN NE DEMEK İSTEDİ?

Vakit, "Amiral Gemi Hürriyet mi kalacak, Sabah mı olacak, Zaman mı erişecek falından vazgeçme zamanı!" Zaman yazarından ilginç bir medya analizi...

Sabır; sen ne büyük nimet, ne parlak ayna imişsin meğer!
 
 
Hâlâ 58-42 tartışmaları yapılıyor. Hâlâ bu orandan mitoz bölünme senaryoları yazılıyor. Hâlâ ülkenin en ünlü çizgi film karakteri Tavşan Kardeş’in ortaya attığı "İzmir, Diyarbakır olur mu?" fasaryasından Er Ryan’ı Kurtarmak filmi çıkar mı çıkmaz mı tartışmaları yapılıyor.

Vatan Gazetesi "Neden Hep O Kazanıyor?" sorusuna cevap aramaya devam etsin...

Hürriyet Gazetesi, Tophane’deki Nargileci esnafının Beyoğlu’ndaki Meyhaneci esnafın yayılma endişesinden doğan tepkisini "ekmek kavgası" diye okumak yerine "Sivas Katliamı" üretmeye çalışsın.

Cumhuriyet caz yapsın, Sözcü gaz versin, Akşam naz etsin...

Önder Sav’ın CHP’si hayret etsin... Bağbuğ’suz Bahçeli’nin MHP’si gayret(*) etsin... İmralı’nın BDP’si şiddet etsin... Tavşan Kardeş’in HMP’si nefret etsin...

Ama kimse İzmir’deki sarışın ile Diyarba-kır’daki esmerin, Edirne’deki Roman ile Kars’taki Terekeme’nin, Karadeniz’deki hamsici ile Adana’daki kebapçının temelde aynı duygu ve tepkilere sahip İNSAN olduğunu konuşmasın...

Konuşmaya kalkanı "Felsefik-mistik-romantik" ilan etsin...

Sonuç değişmeyecek.

Temelini Mustafa Kemal’in attığı Cumhuriyet’ten çarpık çurpuk bir devlet binası inşa eden İsmet İnönü’nün "Vuruşma ve Duruşma"dan ibaret yönetim anlayışının dışladığı İNSAN, 70 yıl sonra ilk kez "Yaradılanı severim Yaradan’dan ötürü" diyen bir Allah’ın kulunun peşine düşüp sandıkta hep onun lehine EVET demeye devam edecek.

Bendeniz gene felsefik-mistik-romantik kalmaya devam edeceğim.

***

Laiklik algısı Kırmızı Şarap Şişesi ile Mavi Başörtüsü’ne endekslenmiş yaftacı zihniyetin referandum sonrasında üç bölgeye ayırdığı Türkiye paftasında artık eskisi kadar rahat dans edemeyeceği son derece açıktır.

Göbeğini Kaşıyan Adam; Aslını İnkar Eden Hayırsız’ın ağzına "şefkat tokatı" atmıştır. Şayet ders alınamazsa, -mesela/örneğin/for example Doğan Grubu’nun gazeteleri "Neden Hep Biz Kaybediyoruz" yazı dizisine başlamazsa-, o tokat önümüzdeki ilk genel seçimde suratlarında patlayarak mezardaki kemikleri titretecek kadar sarsıcı olacaktır.

İşte o zaman Oray Eğin Amerika’ya taşınıp zenci partner mi arar, Ahmet Hakan mahkemeye başvurup nüfus kâğıdındaki Baba hanesini boş mu bırakır, Ertuğrul Özkök Hindistan’a gidip Osho kampında İncir Ağacı mı arar, bilemem.

Bildiğim şu ki sonuç değişmeyecek; "Diyarbakır’dan İzmir’e otobanda giden Keko" Kordon’da onların yerine tuzda pişirilmiş balığın üstüne Lokma Tatlısı’nı yiyip Karşıyaka’da nargilesini tüttürürken Tayyip Ağbey’e dua niyetine bir türkü mırıldanmaya devam edecektir.

Referandum sonucundaki 58’e 42’nin geçmişe dair verdiği dersin "sabrın kibirle hesaplaşması" olduğunu anlayamayanlar, "Le Apo, tehdit de etsen, sopa da sallasan, kurşun da sallasan inadına evet" diyen sabrın Ape Musa’ya rahmet olduğunu anlamasınlar, ne çıkar?

Malatya’nın eski Çırmıklı’sındaki kabrinde hâlâ hey heyler çekerek devran ettiğinden adım kadar emin olduğum Şavkıye Bacı’nın dediği gibi:

"Bilen biliyor, bilmeyen de bir avuç mercimek sanıyor!"

Kibrinize geçmiş olsun beyler!

Şimdi sabrın bayramıdır!

***

Plağı ters çevirelim...

Bu referandumda Göbeğini Kaşıyan Adam, sadece Tavşan Kardeş ve Kumpanyasına değil, yanı başında kendinden görünüp karşıya özenen "Çocuğunun Başı Üstüne Yemin Eden Adam"a da çıkarılası dersler vermiştir.

Demiştir ki; artık bu ayak oyunlarını bırak!

Demiştir ki; dostunu düşmanınla vurmaktan vazgeç!

Demiştir ki; Truva Atı’ndan in, yüzündeki perdeyi yırt, hasetten fesattan vazgeç!

Demiştir ki; Uyku Nedir Bilmeyen Adam’ın ağzı, eli, tokadı, tekmesi olmaya kalkıp, hizmet aşkı üzerinden kişisel nüfuz ticareti yapmayı marifet sanma!

Demiştir ki; yüzde 42’deki Kırmızı’nın isyanı içinde çevirdiğin dolapların iniltisi de var, o sabır tesbihi, gün gelip senin de yüzünü morartacaktır unutma!

Demiştir ki; AK Parti kısaltmasındaki Adalet ve Kalkınma ifadesini Arsız Kalkınma olarak kullanıp, insanların AKP kısaltmasından ikrah açılımı yapmalarına sebep olma!

Demiştir ki; haksız zannettiğin Sivil Dikta söylemi varsa sendendir, saçma bulduğun Yandaş Medya yaftası varsa senin boynundadır, yersiz bulduğun Korku Masalı varsa senin sonradan görme hırsının zulmündendir!

Türkiye haritasındaki Mavi bölgenin çoğalmasında, Kırmızı bölgedeki kibrin payı ne kadarsa; Kırmızı bölgenin sahilden bozkıra doğru genişlemesinde de Mavi bölgedeki kibrin payı aynı nispettedir.

Sabır; her iki taraftaki kibre aynı oranda cevap vermiştir.

İşte o yüzden; Ankara’daki Haddi Kadar Halkını da Bilen Adam, "Obama bile artık size özeniyor Başkanım" diyen Gazcı Kardeşler Orkestrası’na "Bırakın bunları da aynaya bakın" demiştir.

Kim ne derse desin bu referandum, toplumdaki bilinçaltının dışa vurumu, her iki renkte saklı sabır çekirdeğinin açığa çıkmasıdır.

Bu nedenle gerçek anlamda bir devrim niteliğindedir. Artık hiçbir şey eskisi gibi olmayacaktır. Sarsılan taşlar yerine oturacak, bir şekilde her kesim başını ellerinin arasına alıp düşünmek zorunda kalacaktır.

Bu nedenle diyorum ki; sabır sen ne büyük bir nimet ve ne parlak bir ayna imişsin meğer!

Halkın 70 yıllık sabrı, 12 Eylül 2010 referandumunda bütün yüzlerdeki maskeyi indirmiştir!

Ve elbette ben yine felsefik-mistik-romantik söyleme devam edeceğim:

"Görenedir görene / Köre nedir köre ne"

***

Ve çuvaldız.. kendimize.. Hedonya Mahallesi sakinlerine, yani biz, gazetecilere!

Ellerinizdeki yaftalarla paftaları atıp mühendis değil, halka sadece ve sadece doğru bilgi vermekle mükellef birer kamu görevlisi olduğumuzu hatırlama zamanıdır!

Referandum bize bu fırsatı sunmuştur.

Amiral Gemi Hürriyet mi kalacak, Sabah mı olacak, Habertürk mü gelecek, Zaman mı erişecek falından vazgeçip; her medya gemisinin meslek ilkeleri rotasında yüzmesi gerektiğini hazmetme vaktidir!

Çünkü; referandumda halkın medyanın suratına attığı tokadın oranı 58+42=100’dür!

Şimdi bu yüzde 100’e karşı aynaya bakalım!

Bakacak yüzümüz kaldıysa tabii...

Ahmet Tezcan / ZAMAN