Medya
03 Ara 2011 10:10 Son Güncelleme: 23 Kas 2018 13:06

BÖYLE HABERCİLİK OLUR MU? KURGULAR NE ZAMANDAN BERİ GERÇEK?

Medyaradar medya analisti Atilla Akar, Demirel/Yeşil ilişkisine dair ortaya atılan iddiaları gazetecilik kuralları açısından değerlendirdi.

Benim kuşağım –ben dahil- genelde Demirel’i sevmeyiz. (Siz bakmayın şimdi “Eski solcu”, “Yeni ulusalcı” ların Demirel sevdasına. Onlarda Demirel’in hangi kumaştan dokunduğunu bal gibi de bilirler ama bilmezden gelirler!) 12 Eylül öncesi saflaşmada ve ülkede sürüp giden kontrollü iç savaşta zat-ı şahanelerinin vebali büyüktür. Bizler onun “Morrison”luğunu, “ABD Acentalığı”nı hep biliyorduk da İslamcı/Sağcı arkadaşlarda jeton yeni düştü demek! (İslamcı/Sağcı kardeşlerimizin –Özellikle de “Nurcu” kesiminin- kulakları çınlasın! 28 Şubat’a kadar Demirel’e toz kondurmayan, el üstünde tutan ben değildim herhalde. Ne çabuk unutuldu bunlar? Şimdi Demirel’e sövüp sayıyorlar. “Masonluğunu” bile yeni keşfettiler. Sanki dün bilmiyorlardı!) Kısaca Demirel deyince benim aklıma hep gençliğimin MC’leri gelir ve tabii ki onun ülkeyi yönetiş şekli. O yüzden 12 Eylül sonrası “Mağdur”u oynaması ve “Baba” diye ortalarda dolaşması bana hep garip gelmiştir. Aynı nedenle Demirel ağzıyla kuş tutsa beni kandıramaz. ”Kırk yıllık Kâni olur mu yani” vaziyetleri de denebilir…  

Ancak bu böyledir diye Demirel dahil kimseye haksızlık edemem, onunla ilgili “manidar” isnatları da görmezden gelemem. Dünkü “Bugün” Gazetesi’nde yer alan ve M.E. isimli bir “gizli tanık”ın ifadelerine dayanılarak “Süleyman Demirel’e Büyük Şok” başlığıyla verilen habere göre "Yeşil yani Mahmut Yıldırım’ı Hacı Ali Demirel’in villasında 3 defa gördüm…Yeşil yaşıyor. Adını Hasan Kütük olarak değiştirdi. Süleyman Demirel’in kardeşi Hacı Ali Demirel’le yakın ilişkisi var. Eski Cumhurbaşkanı’na beyefendi diyor” deniyordu. Bu doğrudan Demirel’i ve ailesini zan altında bırakan bir haberdi. (Bugün’ün haberi veriş tarzına dair bir şey diyemem. Habercilik kuralı olarak bir “defo” yok. Birisi bunları iddia ediyorsa haberdir. Bunları “iddia” olarak değil de “gerçek” olarak sunsaydı o başka.) İddia birçok açıdan ilginç görünüyordu.  

BAŞLIK HABERİ ÖLDÜRÜR VE ÇARPITIR!

Ne var ki, özellikle haberi alıntılayan kimi internet siteleri haberi öyle başlıklarla sunmuşlardı ki insanın “Yuh yani artık” diyesi geliyor. Bazı internet sitelerinde haber “Kurtlar Vadisi Senaryosu Gerçek Çıktı”, “Yeşil Demirel’in evinde”, “Demirel Yeşil’i saklamış”, vb gibi başlıklar altında veriliyordu. Bu yaklaşımın ne habercilik kuralları ne habercilik etiği ile zerre kadar alâkası yoktu. Belli ki tamamıyla ”Demirel nefreti” üzerine oturtulmuşlardı. Tamamıyla özneldiler. Henüz ispatlanmamış, hukuki kesinliğe kavuşmamış bir “iddia” sanki bir “gerçek” gibi sunuluyordu.  

Bütün gazeteciler bilir ki, bazen bir başlık, bir spot, bir resim altı -haberi tümüyle doğru verseniz dahi- haberi öldürür ve bambaşka bir yöne çeker. Herkesin zihnine yer eden başlıktır. Başlık akılda kalır. Hele de biraz kötü niyetli ya da subjektif bakış sahibi iseniz o başlıkla haberi istediğiniz yöne çekebilirsiniz. Oysa başlık ve haber bir bütündür ve birbirini tekzip edemez. (Maalesef bu kuralın son zamanlarda çokça çiğnendiğini görüyoruz.) Daha da beteri kendi kanaatinizi, tarafgir bakışınızı yansıtır ve haberi istediğiniz yöne çekebilirsiniz. (“Haberi aynen verdik” bir savunma ve özür değildir.) Dolayısıyla bir “iddia”“gerçek” yerine pekâla koyabilirsiniz. Çünkü akılda kalan ve haberi “şartlayan” her daim başlıktır. Hele de bu bir “psikolojik operasyon”un manevrası olarak yapılırsa…  

Burada ise durum hepten sorunludur. Çünkü kimliği belirsiz, güvenilirliği –hatta belki de varlığı- şüpheli, niyeti tartışılır, kendine göre hesapları olabilecek bir “gizli tanık”ın daha çok “siyasi dedikodu” ya da “siyasi magazin” diyebileceğimiz iddiaları söz konusudur. Bunlar henüz ne ispatlanmış ne de hukuki bir netliğe kavuşmuştur. Hiç şüphesiz her iddia gibi savcılık bunu da araştıracaktır herhalde. Eğer arada somut bir “bağ” kuruluyorsa da gereği yapılmalıdır hiç şüphesiz…  

KURTLAR VADİSİ SENARYOSU

Aslında ortaya atılan “iddia” Kurtlar Vadisi dizisinde iki haftadır işlenmektedir. Dizide Demirel kılık değiştirmiş “Yeşil”i (Dizide “Kara” olarak geçmektedir.) evinde ağırlamaktadır. (Bu arada Demirel’in “Masonik yüzüğü”ne zum yapılmaktadır.) Yani ki Yeşil, Demirel’in “adamı”dır ve onu korumaktadır. Söz konusu iddia da hemen hemen dizidekinin aynısıdır. (Hacı Ali Demirel iddiası hariç.) Elbette ki bu bir televizyon dizisidir ve her tür “kurgu”ya açıktır. Bu anlamda –iyice uçmadıkları taktirde- garipsemez. (Ben ise sadece artık yürümekte bile zorlanan Demirel’i “meydanlara inecek” gibi sunmalarına güldüm!) Kurguyu istediğiniz gibi kurabilirsiniz.

Fakat diğeri bir “iddia”dır ve aynı iddiaya dayalı bir “haber”dir. O yüzden ben olsam “Kurtlar Vadisi Senaryosu Gerçek Çıktı” başlıkları atacağıma “Gizli tanık Kurtlar Vadisi’nden etkilenmiş” diye başlık atardım. (Tabii bu ifadenin tarihi belirtilmemiş. Bu anlamda Kurtlar Vadisi’de bu ifadelerden etkilenmiş olabilir o başka!) Ancak her ne olursa olsun, şimdilik bir dizi senaryosunun “kurgusu” düzeyindeki bir “iddia” sanki “gerçek”miş gibi verilemez. (Benzeri bir durum Kozinoğlu olayı dolayısıyla da yaşanmıştır. Bunun için “Kurtlar Vadisi Kozinoğlu’na ’’Ayıp’ mı Etti? Polat Alemdar Özür Dileyecek mi?” başlıklı yazıma bakabilirler.) Maalesef son zamanlarda dizileri “gerçek”, gerçekleri de “dizi” gibi sanan bir zihin yapısına ulaştık. (Bu dizilerin içinde “gerçek kırıntıları” olmadığı anlamına gelmiyor. Fakat unutmayın ki onlar birer kurgu, gerçeğin çarpıtılmış yansımalarıdır.) O yüzden bu tür dizilere de iddialara da daha “mesafeli” yaklaşmakta yarar var. Yoksa zaten sallantıda gibi duran  “gerçeklik algımız” iyice bozulacak gibi.

DEMİREL’E YÖNELİK BİRŞEYLER Mİ PİŞİRİLİYOR? 

Şimdi ister istemez “kıllanmış” vaziyetteyim. Bu tarz haberlerin sıklaşması, üst üste gelmesi “Acaba ucu Demirel’e varabilecek bir hazırlığa mı işaret ediyor” diye de sormadan edemiyorum. Susurluk ve aynı süreçteki Fail-i meçhullerin araştırılması dolayısıyla iş gelip Demirel’e mi dayanacak? Demirel’in hemen öncesinde başbakanlık ve hemen ardından cumhurbaşkanlığına denk gelen bu sürecin hesabı yılların “Baba”sından mı sorulacak? Mehmet Ağar’ın 5 yıl ceza alması ile “eski defterlerin açılması” ile ilgili yeni bir süreç mi başlayacak? MİT’çi Mehmet Eymür’ün bu yönde ifadelerinin alınması bir “tesadüf” mü? Demirel şimdi dönemin simgesi “Yeşil” ile irtibatlandırılarak cinayetlerden “sorumlu” mu tutulacak? AKP milletvekili Şamil Tayyar’ın “Yeşil’in yaşadığı ve yüzünü değiştirdiği” iddiasının eş zamanlı olarak gündeme gelmesi “manidar” sayılamaz mı? Her şeyin onun “emir ve direktifleri üzerine” mi yapıldığı öne sürülecek? “Eski vesayet”in sembolü sayılan Demirel  “yeni vesayet”çe sorguya mı çekilecek? Bu süreç bir eski başbakan ve cumhurbaşkanı ile mi taçlandırılacak? Bilemiyorum, birçok açıdan riskli ve zor görünüyor. Ancak bu ülkede artık “olmaz olmaz”lar rüzgârları esiyor. Tabii bunlar benim “hayalci” beynimin kurguları da olabilir! O yüzden kesin bir şey söyleyemem…  

Başta da belirttiğim gibi Demirel’i günahım kadar sevmem. Ancak bu onunla ilgili “şartlayıcı” haberlere karşı çıkmayacağım, eleştirmeyeceğim anlamına gelmiyor. Diğer yandan bunca “işaret”ten sonra acaba Demirel’i  “Bir sabah polisler eşliğinde, ekip otosuna bindirilirken görebilir miyiz acaba” diye de düşünmeden edemiyorum… 

Dananın kuyruğu herhalde o zaman kopar!..   

Atilla AKAR 

atillaakar@gmail.com