Medya
26 Eyl 2011 14:07 Son Güncelleme: 23 Kas 2018 12:50

BİRİLERİ FENA KIZACAK! UMUR TALU'DAN FIRILDAK MEDYA KALEMLERİNE SERT ELEŞTİRİ!

Habertürk yazarı Umur Talu'nun bu yazısı birilerini çok fena kızdıracak.

"Hep merak etmişimdir: Bir medya patronuna sistemli olarak en çok küfür edenler, bakın eleştiri demiyorum, sülalesini karıştırıp giydirenler; dörtnala gelip dört bir yandan, kuyruğu indirip kapıkulu olmayı kabul ederken hiç acı çekmişler midir?" diyen HT Gazete yazarı Umur Talu sert eleştirilerde bulundu.

İşte Umur Talu’nun o yazısı....

Evrim, ben seni yerim!

Sanırım (E) Özkök için mi ne yazmıştım bir kez:
“İki dönem üst üste muhalif bir şeyler yazmakta sebat et; dişimi kırayım” diye.
Her şey birbirine karışıyor, bu fırdöndü medya-dünyada.
Ona dememişsem bile, lütfen alıp kendi de kullansın.
Dişimi kırarım dememişsem, söz, kıracak bir şey bulurum.
*

Kimi şahıs ya hiç oruç tutmuyor ve oruç tutana bindiriyor; ya da gün geliyor, orucu 24 saat tuttuğunu davul zurnayla ilan ediyor!
Ya insafsız oluyorlar, ya izansız.
Ya hasım ya hısım.
Ya kimi güçler (patron, iş dünyası, Genelkurmay, hükümet yahut dış odaklar) adına gazeteciliklerini onların elinde silah kılıp yaylım ateş açıyor…
Yahut teslim olup kalemini kalemtıraşa değdirmiyor bile; ucu kazayla sivrilir diye.
*
Hep merak etmişimdir:
Bir medya patronuna sistemli olarak en çok küfür edenler, bakın eleştiri demiyorum, sülalesini karıştırıp giydirenler; dörtnala gelip dört bir yandan, kuyruğu indirip kapıkulu olmayı kabul ederken hiç acı çekmişler midir?
Onları adeta bedeli mukabili kendine biat ettiren haşmetli, bundan hakikaten haz almış mıdır?
Bu insanlık ve gazetecilik taklidini anlamakta güçlük çekmek, pekala saflıktan olabilir…
Lakin tiksinebiliriz, değil mi?

...
Şuna inanırım, aklım erdiğince, elimden geldiğince, gücüm yettiğince, sürekli yeniden öğrendiğimce:
Öncelik, mağdurlarındır!
İster topluluk halinde, ister teker teker.
Sesi, sözü, gücü olan kudretlilerin nasıl olsa masası, kasası, sütunu, kalemi, klavyesi, kazı kazanı, borazanı bol olur.
Bu mağdur, geniş halk kitleleri de olabilir; bazen onların da ezmeye kalktığı daha küçük topluluk veya kişiler de.
Mağdur alttakiler de olabilir, kimi alttakinin kendini şaşırıp üstünlük taslayarak aşağılamaya kalktığı ötekiler de.
Mağdur, meşru hakkı tanınmak istenmeyen bir iktidar da olabilir; bir kez güçlendikten sonra tanımazlıktan geldiği ufalanmış haklar, özgürlükler, kimlikler, kişilikler de.
Kerteriz kabaca budur.
*
Kerteriz, bir gücün yanından başka bir güce ya da güçsüzlere sallamak değil;
Hakkı, hukuku, hakikati, şahsiyeti, haysiyeti saldırıya uğrayanın yarasından kelamını, selamını esirgememektir.
Gazetecilik; bunun aklını, bilgisini, belgesini, kelimesini, cümlesini, sorusunu, sorgusunu edinme sanatıdır, daha doğrusu zanaatıdır bir bakıma…
İnsanlık; bunun yüreğini, cesaretini, vicdanını, tavrını donanan omurgadır.
Her ikisi de öğrenilir, edinilir aslında.
Bağımsız gazetecilik tarihi ve tutkusu ilkinin kitabı ise…
İnsanlık tarihi; insanın mücadele, isyan, özgürlük, dünyayı değiştirme tarihi; dinlerin, felsefelerin, başkaldırının bir tür tarihi; ikincinin yüzyıllar boyu dünyanın dört köşesinde yazılmış defteridir.
*

O yüzden, kendi eski baskısını adeta arşivlerden sildirip yeni maskesiyle iki büklüm eğilenler bir tuhaf evrimin yaratıkları sanki.
İnsanın hikayesi; ayağa kalkma, başını dikme tarihi idi.
İki büklüm olup sürünme, güçlüler önünde yaltaklanıp sürüklenme ve utanmadan bu vaziyetiyle övünme talihi değil!
Tut ki insan vahşi doğadaki maymundan geldi…
Kiminin gidişi sirkteki cambaz maymuna doğru!
“Maymunlar Cehennemi Başlangıç” desen…
O kötü filmde bile sonunda itiraz ediyor, hayır diyor, bir gün isyan ediveriyor o maymunlar!


YAZININ TAMAMI İÇİN TIKLAYIN...