Medya
12 Oca 2013 22:11 Son Güncelleme: 23 Kas 2018 14:37

BİRGÜN YAZARINDAN METİN KAÇAN ANISINA; ÖLMEK YENİ BİR ŞEY DEĞİL DÜNYADA!

BirGün yazarı Utku Şentürk, edebiyat dünyasını sarsan Metin Kaçan'ın intiharını üzerinden sanatçıların intiharını köşesine taşıdı...

“Ölmek yeni bir şey değil dünyada
ama yaşamak da daha yeni değil kuşkusuz…”


Elveda dostum benim, elveda
Can dostum seninle dolu göğsüm
Çok önceden belirlenen bu ayrılık
Buluşmayı vaatediyor ilerde bir gün.

Elveda dostum el sıkışmadan, konuşmadan,
Üzülme ve kaşlarını eğme mutsuz.
Ölmek yeni bir şey değil dünyada,
Ama yaşamak da daha yeni değil kuşkusuz.

Sergey Yesenin

Ölmek ve yaşamak, ne eski ne de yeni… Tıpkı 1925’de intihar etmeden önce yazdığı son şiiri gibi Sergey Yesenin’in…Ölüm yeni bir şey değildir ve her ölüm erkendir ama intihar… İntihar bir seçimdir ve tüm ölüm nedenleri arasında biraz daha erkendir…ve bu erken ölümlerden biri ile daha sarsıldık; Edebiyatın en “ağır” abilerinden Metin Kaçan’da bu yolu seçerek ayrıldı aramızdan
Semitik dinlerin kutsal kitaplarında intihar kesinlikle yasaklanmıştır. Musevilik, Hıristiyanlık ve İslam’da insan, Yaradan’ın suretidir, başka bir deyişle, Tanrı kendini görmek için insanı yaratmıştır. Tanrı suretinde yaratılan tek canlı olan insanın canının ancak onu yaratan Tanrı tarafından alınabileceğine ve bu nedenle de kişinin kendini öldürmesinin büyük bir günah olduğuna dair ayet ve hükümlerden dolayı "intihar"a karşı çıkılır. İşte asıl çelişki de bu noktada gizlidir. İnsan yaşamına son vermek yalnızca Tanrı’ya ait bir hak ise, din adına insan öldürmek ya da insanı din adına yapılan savaşlarda ölüme göndermek günah değil midir?... Neyse bu konuyu başka bir yazıda tartışırız diyelim ve geçelim…
İntihar her ne olursa olsun son tahlilde trajik bir ölüm bir biçimidir. Hele intihar eden kişi hayata şiirler yazan şair, şarkılar besteleyen sanatçı ya da yeryüzünü betimleyen bir ressam ise durum daha da acıklıdır. Pekiyi ama neden intihar eder sanatçılar? Kalemin, fırçanın ve notaların artık duygularını ifade etmekte yetersiz kaldığı ya da yaşayacakları tüm anlar tükendiği için mi? Ya da hayatta hep kendi iradelerine, kendi tercihlerine  göre yaşadıklarından mıdır, ölümde de Tanrı’nın değil kendi iradelerini ortaya koymaları? Yanıt ne olursa olsun, intihar normal ölümlerden daha çok acı verir geride kalanlara. İntihar eden, bir şair, ressam ya da sanatçı ise bu acı daha derin bir anlam kazanır.
SergeyYesenin, intihar etmeden önce yazdığı son şiiri “Şu yaşamda yeni bir şey değil ki ölüm, / Ama pek öyle yeni sayılmaz yaşamak da.” dizelerine yakın bu ölümlerin hepsi. Bunalım, terk edilmişlik ve çaresizlik var bu intiharların arkasında. Ressam Van Gogh, göğsüne kurşun sıkmadan birkaç yıl önce yazdığı şu mektupta sanki intiharının işaretlerini vermiş: “… Yaşadığım korkunç bunalımı yenebilsem, kendi kendime yinelediğim, çevreden işittiğim ayıplamaları üstümden atabilsem, gerçek bir gelişmeye ulaştırabilecek fırsatı, gücü bulabilsem ve bulduğum yolda azimle ilerleyebilsem…”

Yine bunalımda olan ve daha önce de birkaç kez intihar girişiminde bulunan Virginia Woolf, Sussex’te, ceplerine taş doldurup Ouse ırmağına bırakıverdi kendini. Bütünüyle aklını yitirmekten, bütünüyle saplantıya dönüşen bu korkudan kurtuluşu ölümde bulan Virginia Woolf, kocasına bıraktığı mektupta “Senin yaşamını berbat etmeye devam edemem. Yapabileceğim en doğru şeyi yapıyorum..” diyordu.
Türkiye’de çeşitli sebeplerle onlarca yazar ve şair intihar etti. 13 Ekim 1987’de evinin bulunduğu apartmanın altıncı katından yeryüzüne iniyordu Nilgün Marmara.Hiçbir çığlık atmadı 6’dan yeryüzüne inerken. İntiharın tarihini bozmuştu; bu sefer suskundu.
Cemal Süreya, "Hepimizin yapmak istediğini; ama hiçbirimizin yapamadığını bu kız yaptı." demişti. Ece Ayhan, onu birazdan tabiattan tahtaya kalkacak bir çocukmuş gibi seviyor, ona sınıfça zarfsız kuşlar göndermemizi tembihliyordu.
1994’te intihar eden şair Soysal Ekinci, şiirin ırmağında “düşsel bir yolcuydu.” Bir şairin ölümünden sonra yazdığı “Ritsos öldü / ve ben ağladım kendi dirime” dizeleriyle hayata uzak, ölüme yakın olduğunu haykırıyordu. Bu intiharlar arasında belki de en dramatiği Kaan İnce’ninkiydi. Şiirlerini kitaplaştırmak için geldiği İstanbul’da, bir otelin beşinci katında henüz 22 yaşında yaşamına kıydı. Son mektubunda “intihar edecekmiş gibi sıkarak, düşük boynuna asılı sonbaharı” diyen İnce’nin şiir kitapları ise ölümünden sonra basılabildi.
Birkaç gün önce köprüden atlayarak intihar eden Metin Kaçan ise ölmeden bir gün önce Aydınlık gazetesi ile yaptığı söyleşide; “Ben artık insanların bilinçli olarak çaresiz olmayı seçtiklerini düşünüyorum. İnsanlar şimdilerde kapitalizmin bilinçli köleleri haline geldiler. Alışveriş merkezleri, her köşe başında kentsel dönüşüm rantları, susmak bilmeyen cep telefonları, sosyal paylaşım siteleri, giderek birbirlerinden uzaklaşan insanlar…” diyor ve bu dünyadan sıkıldığının sinyallerini veriyordu sanki…
“Başka türlü bir şey” istiyorlardı belli ki yaşama nanik yaparak intihar eden bunca yazar ve şair. Dünyayı değiştirmeye güçlerinin yetmediği anda dünyalarını değiştirmeye karar veriyorlardı. Umarım varsa gittikleri o “dünyada” buradan daha mutlu olurlar…

M. Utku Şentürk/BirGün