Medya
15 Tem 2011 08:15 Son Güncelleme: 23 Kas 2018 12:34

BASKIN ORAN'A TEHDİTLERDEN BİR TANESİ ANKARA'DAN, DEVLET DAİRESİNDEN!

Can Dündar'dan sonra Radikal yazarı Ezgi Başaran da köşesinde Baskın Oran'a yönelik tehditlerin neden kulak ardı yapıldığına ilişkin önemli ipuçları veriyor...

İşte Radikal yazarı Ezgi Başaran’ın bugünkü köşe yazısı...

Demek Baskın Oran’a gelince böyle...


Bilirkişi raporuna göre, Oran’ı tehdit edenler o email’leri atmamış olabilirmiş, internette bu işler pek kolaymış...


* Baskın Hoca kadar küfür yiyen azdır herhalde. Galiz yelpaze vatan hainliğinden, o…çocuğuna kadar uzanır. 2004’te İnsan Hakları Danışma Kurulu’ndayken hazırladıkları Azınlık Raporu’ndan sonra başladı, “Özür Kampanyası” esnası ve sonrasında alevlendi.

* İş küfürle kalsa ehveni şer… Ama öyle değil. Yıllardır ekseriyeti e-postayla olmak üzere yığınla ölüm tehditi alan bir siyaset bilimi profesöründen bahsediyoruz burada. Baskın Hoca, her konudaki titizliğini burada da gösteriyor ve hepsini şikâyet ediyor fakat sonuç alamıyor. Bu acıklı halden sadece bir küçük örnek vereceğim. Uzattıkça ekşime vücuduma fena yayılıyor çünkü.

* 24 ve 28 Mart 2006 tarihlerinde tehdit ve hakaret içeren üç e-posta nedeniyle yine savcılığa başvurdu Baskın Hoca. Bu e-postaların saati, gönderilen bilgisayarlar belliydi. Biri Bodrum’dan, diğeri Maltepe İstanbul’dan, sonuncusu ise Ankara’da bir devlet dairesinden gönderilmişti. Dikkat çekiyorum, bir devlet dairesi!

* Tehdit eden kişiler Ankara 4. Asliye Ceza ve Ankara 9. Sulh Ceza’da yargılandı. Fakat her mühim detayı apaçık ortada olan bu vakalar için mahkeme –ki hikmetinden sual olunmuyor- bilirkişi raporu istemişti.

* Buyurun 2007 tarihli o bilirkişi raporunun kanaat bölümü: “Kablosuz internet erişimi yaygınlaşmıştır. Şifresiz kullanıcı sayısı da bir hayli fazladır. Bunun yanı sıra her ne kadar güvenliği şifreleme yoluyla çalışılsa da, küçük yazılımlarla, çok profesyonellik istemeden bu güvenlik aşılabilmektedir. Kablosuz ağ bağlantısı üzerinden kapsama alanına giren bir dizüstü bilgisayardan çok rahat bir şekilde bu elektronik postalar gönderilebilmektedir. Bunun dışında internet üzerinde kullanılmakta olan; dünya üzerinde herhangi bir kullanıcının bilgisayarına bağlanılıp o bilgisayar üzerinden de mail atmak mümkündür. Casus yazılımlar kullanılarak IP’yi saklamak, başkasının IP adresinden e-posta atmak da mümkündür. Bu nedenlerle söz konusu hakaret ve tehdit içerikli maillerin, bir başka kullanıcı tarafından sözkonusu IP adreslerinden gönderilmiş olabileceği görüş ve kanaatine varılmıştır.” Hay bravo!

* Ve mahkeme bu bilirkişi raporuna dayanarak ne yaptı... Sanıkları beraat ettirdi. Dosya şu anda Yargıtay’da… Ha demek Baskın Hoca’ya gelince böyle. Vay be. Hiçbir müsibetten ders almayan yüce polis ve yüce mahkemeler, vay be. İnsanın lafı bitiyor, bazı tür aymazlıklar karşısında.

* “Bu dosyalar virüsle gelmiştir” bilirkişi raporlarını takmayıp gazetecileri içeri atmayı, ortada IP adresi bile olmadan, kaynak bilgisayar ortada yokken, sadece bir word dokümanına binayen insanları tutuklamayı biliyorsunuz da… Yıllar ama yıllardır tehdit alan Baskın Oran söz konusu olduğunda dijital delil kriterlerini mi hatırlıyorsunuz?! Ki ABD mahkemelerinin kullandığı o kriterlere(Casey criteria) göre bile o kişileri hop diye beraat ettirmek için “özel bir sebebiniz” olmalı.

* ’Özel sebep’ diye boşa söylemiyorum... Mesela Baskın Oran’ı öldürmeyi planladığını bir e-postaya döktüren, bu epostayı Ankara Emniyeti’ne yollayan (şaka değil), yakalandıktan sonra polise ‘Evet öyle yazmaya devam ederse öldüreceğim’ diye ifade veren kişinin 5 ay hapsine, kişilik özellikleri ve bir daha suç işlemeyeceği kanaati nedeniyle de hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına karar verildi. Özeti: Baskın Oran’ı ölümle tehdit etmenin hiçbir cezayi müyyeddise yoktur. Rahat rahat takılın.

* Hrant Dink’i göz göre göre kaybettik. Geliyorum dedi, geldi. Can Dündar’ın geçen hafta yazdığı gibi şimdi başka bir felaketle pencereden el ediyor. Niye? Çünkü Ergenekon davası katiyen gerçek suç ve suçlularla ilgilenmiyor, tali yollarda dolaşıyor. Ve bir aydınımız daha sessizce ‘imdat’ diyor. Duyun.

NOT: Süreç kendisinden gizlendiği için, Oran açtığı bu birkaç yıllık davaların akıbetini yeni öğrenebildi, tabii biz de...