Medya
28 Ağu 2020 12:24 Son Güncelleme: 28 Ağu 2020 12:34

Akşam yazarı, skandal kitabın yazar ve yayın evini bombaladı! 'Ne diyeceğiz bu iki ayaklıya!'

Akşam Gazetesi Genel Yayın Yönetmeni Mustafa Kartoğlu, tecavüz hikayesinin geçtiği masal kitabı ile büyük tepki çeken Musa Dinç ve kitabın yayıncılarına verdi veriştirdi.

Tecavüz hikayesini çocuk kitabının içerisine koyarak yayınşlayan Musa Dinç ve yayıncılara tepkiler devam ediyor.

Sosyal medyada yazar hakkında "soruşturma açılsın" kampanyası düzenlendi. Bunun yanında medya dünyasından da tepki çığ gibi.

Akşam gazetesi yazarı Mustafa Kartoğlu, yazar ve yayıncılar hakkında yazdığı yazısında veryansın etti.

Yayıncıların o kitabı okumadan yayınlamasının ayrı bir sorun okuyup yayınlamış olmasının ise büyük bir skandal olduğunun altını çizdi.

İşte o ifadeler:

Bugün sadece bir konu yazacağım.

Çünkü olan biten her şeyden daha önemli…

 ***

Adı Musa Dinç.

Çocuklara ‘masallar’, büyüklere romanlar, şiirler yazmış, yayınlatmış.

Kitaplarından birinin adı Gül ve Düşün.

Hemen her kitapçıda satılıyor.

Çünkü kitapçılar da yayınevlerinin ‘liyakatına’ ve ‘ahlakına’ güveniyor!

**

Sözümona masalda, bir tilkinin bir ayıya nasıl tecavüz ettiğini ‘oh olsun’ kabilinden anlatmış.

İğrenç ifadeleri tekrar etmeyeceğim.

Bu kitap ‘çocuklara’ satılmış!

İçinde yazanların ne anlama geldiğini idrak bile edemeyecek yaştaki çocuklara!

***

Tecavüzü bir ‘cezalandırma yöntemi’ olarak çocuk aklına sokmuş ...!

Bu kafayla büyüyecek çocukların neler yapabileceğini en vahşi örnekleriyle bilmiyor muyuz?

***

Bir yayınevi iki baskı yapmış.

Üçüncü baskıyı ‘kendi eliyle’ yapmış.

Kürtçe olarak da yayınlamış.

Bir başka yayınevi ‘çok kıymetli’ bulmuş ‘eser’i; dördüncü baskıyı yapmış!

Kimse ‘ne basıyoruz, çocuklara ne satıyoruz’ diye bakmamışsa kifayetsiz, beceriksiz deriz...

Pazarda limon satmaması gereken adamlar ‘yayıncı’ olmuş deriz.

Ama okumuş ve ‘ahlaki bir mahsur’ görmemişlerse bu sözde yayıncılara ne diyeceğiz?

Yayınevinin sahiplerine?

Metinleri tashih edenlere?

***

Ya sözde ‘yazarı’na?

AKŞAM muhabiri aradığında, kendini “Anadolu’da yaygın bir masaldı, ben sadece derledim” diye savunmuş!

‘Tecavüzle cezalandırma’ alçaklığını Anadolu’ya yıkmaya çalışmış!

“Ben eğitimciyim” demiş üstelik.

“Yeni kitabım çıktı, mutluluğunu yaşatmadınız” diye sitem de etmiş!

Bu, 15 kitap daha yazmış.

İçlerinde neler var?

Bu kafadan daha neler çıkmıştır?

Ne diyeceğiz bu iki ayaklıya?

***
Diyecek çok şey var da...

Ahlaksızlığı, pespayeliği, ‘tecavüzle cezalandırma’yı ‘edebiyat’ sayana ne desen yağmur yağdı sanacak, ‘yarabbi şükür’ diyecek!

Bu yüzden yürek ferahlatacak bir manşet atamamanın ızdırabı içindeyim.

O manşet bugün sizin; anne, baba, kardeş okuyucularım... 

YAYINCI STK’LARI NE YAPAR?

Türkiye’de yayınevlerinin ciddi örgütlenmesi var.

Bu harika birşey.

Sanırım en büyüğü Türkiye Yayıncılar Birliği.

Bu konuyla ilgili adı dikkatimi çeken Çocuk ve Gençlik Yayınları Derneği. Daha birçok yayıncı ve yazar dernekleri var.

Bu ikisini de ‘itham’ etmek için yazmadım. Aksine, bu sorunun çözümüne en büyük katkıyı onlardan umduğum için yazdım.

Yayınevlerinin kitapların seçim ve editörlüğünü ‘meslek kural ve ahlakına’ uygun yapıp yapmadıklarını raporlayın.

Okuyucular bilsin.

Bu tür kuralsızlık ve ahlaksızlıklarla devletin sansür girişiminde bulunmasına kapı açılmasın.

Zira kuralsızlık ve kaygısızlığa karşı sansür ‘kötünün iyisi’ kabul edilir.

Ve haykırsanız da arkanızda okuyucu bulamazsınız...

NE YAPACAĞIM?

Kitapçılarda, internet kitapçılarında, Musa Dinç imzalı kitapları sosyal medyadan ifşa edeceğim.

Nerede bir çocuk kitabı görsem ‘müfettiş’ gibi okuyacak, ‘-de, -da’ hatası görsem halka duyuracağım.

Bu iğrençliği yayınlayan yayınevlerinin bastığı Nobel’lik kitap olsa satın almayacağım.

Bu yayınevlerine hala ‘sektör mensubu’ muamelesi yapan yayıncı derneklerinin haberlerini yayınlamayacağım.

SANSÜR OLMASIN AMA KÖTÜLÜK DE...

Yayınlanan tüm kitaplara Kültür Bakanlığı bandrol veriyor.

Bandrolü yayıncı alıyor, kitabın künyesini veriyor.

Bakanlık ‘içerik denetimi’ yapmıyor.

Sansür diye kaldırdık bunu...

İtirazım yok.

Bıraksak, devlet denilen aygıt, ele geçirenin buyruğuyla hareket etmeye müsait.

Haliyle sansüre de...

Bu yüzden ‘demokratik olgunluğa’ bıraktık.

Yayınevlerine...

Editör, musahhih çalıştıracaklar.

Onlar da işlerini layıkıyla yapacak diye!

Yaptılar!

Layık oldukları ahlaki düzeye göre!..

BUNU DA SİYASALLAŞTIRDINIZ YA...

Bu densizlik ve ahlaksızlığı siyasi hırslarına alet edenler sosyal medyayı işgal etti.

Kitap mıymış; hükümete yüklenelim, Kültür Bakanlığı, Milli Eğitim Bakanlığı’na küfredelim...

Yazan HDP’nin eski Genel Başkanı Selahattin Demirtaş’ı mı destekliyormuş, vuralım...

Bakanlıkları, yayınevlerine ‘editör kadrosu’ zorunluluğu getirmemesinden veya bu kadronun liyakatle doldurulup doldurulmadığından; okul kitaplarındaki saçmalıklardan, Türkçe katliamından ben de sorumlu tutuyorum.

Demirtaş’ı, terörü övmesinden, terör örgütünü ‘STK’ kabul etmesinden, potansiyel liderliğini örgüte heba ettirmesinden sorumlu tutuyorum.

Ama;

Böyle ahlaksızlıkları ve densizlikleri siyaseti hedef almak için kullanırsanız, daha çok densiz ve ahlaksız türer, hepsinin de ‘siyaseten’ savunucusu çıkar.

Pespayelik çiftetelli oynamaya devam eder...