Medya
15 Eki 2010 09:29 Son Güncelleme: 23 Kas 2018 11:43

AHMET HAKAN'DAN ŞEVKİ YILMAZ'A 'HOŞGELDİN! MEHMET ASLANTUĞ'A SERT ELEŞTİRİ!

Bakalım Şevki Yılmaz, 28 Şubat'tan bugüne bir “özeleştiri” yapacak mı, yoksa hiçbir şey olmamış gibi takılacak?

Hoş geldin Şevki Hoca

28 Şubat öncesinin fenomen isimlerinden biriydi Şevki Yılmaz.

Hatiplerin hatibiydi...
Lafını sakınmaz, gırtlağını patlatırcasına bağırır, damardan girer, varoşları galeyana getirir, en netameli konulara dalmaktan kaçınmazdı...
İslami hareketin henüz çocukluk dönemini geçirdiği, “büyük tehlike” olarak görülmediği ve dikkatlerin üzerine çevrilmediği dönemlerde meydanı boş bulan Şevki Yılmaz, vurdukça vururdu.
Ama ne zaman ki...
Hareket büyüdü, dikkatler hareketin üzerine çevrildi, Şevki Hoca “parlamenter” oldu...
İşte o zaman Şevki Hoca’nın büyük nutukları da acayip işe yarar “malzeme” haline geldi.
28 Şubat döneminde ekranlarda dakikalarca Şevki Yılmaz’ın kasetlerinden seçmeler yayınlanıyordu.
Ve bu seçmelerde de Hoca’nın laik rejime meydan okumasından çok meydan okurken kullandığı terbiye yoksunu dil dikkat çekiyordu.
O dönem entelektüel İslamcıları “utandıran” bir üsluptu Şevki Hoca’nın üslubu...
Zaten dönemin ilk kurbanı da Hoca oldu...
Başına türlü işler geldi, Almanya’ya göçtü, sesini soluğunu kesti.
Ve en son...
Adı “Vakit” iken bir gecede “Yeni Akit” olan gazetenin yazarı olarak çıktı karşımıza...
Bakalım Şevki Yılmaz, yazılarında 28 Şubat’tan bugüne bir “özeleştiri” yapacak mı, yoksa hiçbir şey olmamış gibi takılacak?

Bir cila daha döküldü

HERKESİN “İyi bir insan”, “Efendi bir adam” ya da “Çok janti biri” diye nitelendirdiği kişilerin cilasının bu denli kolay dökülmesi beni çok üzüyor.
İşte bakın:
Hepimizin “İyi bir insan”, “Düzgün bir sanatçı” ve “Efendi bir adam” olduğuna rahatlıkla tanıklık yapabileceğimiz Mehmet Aslantuğ, çektiği filme yönelik biraz ağır sayılabilecek bir eleştiri karşısında nasıl da efendiliğini bozuverdi.
Bana “Kuduz gibi yaşıyorsun...” dedi, diyebildi.
Hep söylerim, yine söyleyeceğim:
Bir insanın medeniliği, kibarlığı, nezaketi, jantiliği konusunda karar vermeden önce mutlaka bir sınamadan geçmesini beklememiz gerekiyor.
Ortada eleştiri yokken herkes kibardır. Bir eleştiri söz konusu olduğunda da kibarlık korunabiliyor mu? Mühim olan budur.
Mesela Mehmet Aslantuğ, çizdiği imaja uygun bir şekilde, benim ağır sayılabilecek eleştirime şık, zarif, nazik, haklılığını ortaya koyan bir yanıt verseydi...
Böylece hem benim ağır yüklenişimi açığa düşürmüş olurdu, hem de jantiliğine halel getirmemiş olurdu.
Bu durumda bana da mahcup olmak düşerdi.
Ama “Bir kuduz gibi yaşıyorsun” diyerek...
Tahammülsüzlüğünü gösterdi, yatak odası sesiyle yaptığı o bilmiş konuşmaların ne denli yapay olduğunu ortaya koydu, o kadar da efendi olmadığını gösterdi.
Kısacası bir cila daha döküldü.

Ahmet Hakan / Hürriyet