Zübük'ün gölgesinde 31 Mart seçimleri

Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın "Milletimizin zübük siyasetçilere itibar etmeyeceğini biliyorum" sözleri üzerine Aziz Nesin'in yazdığı, Kemal Sunal'ın sinemada canlandırdığı "Zübük" tekrar gündeme geldi.

ALAYCI BAYKUŞ
TÜM YAZILARI

Değerli Okurlar,

Bugün, ülkemizin demokrasi şöleninde kıyısından köşesinden bir yerlerde, Aziz Nesin'in kaleminin izinden giderken, "Zübük" adlı eserindeki karakterlerle siyaset sahnesine bir göz atalım istiyorum.

Evet, 31 Mart yerel seçimlerine giderken, Zübük'ün gölgesi altında siyasetin ne denli çarpıcı, ne denli mizahi olduğunu hatırlamak önemlidir.

Aziz Nesin'in kaleminden süzülen "Zübük", sadece bir karakterin hikayesi değil, aynı zamanda Türkiye'nin siyaset sahnesine ayna tutan keskin bir eleştiri manifestosudur.

Zübük'ün kahramanı, siyasetin dümen suyunda yüzen, ahlaksızlığın, sahtekarlığın, ve yalancılığın simgesidir.

Ancak, Zübük'ün siyasete ilişkin yansımaları sadece kurgusal bir karakterin sınırlarını aşar, Türkiye'nin gerçek siyaset tablosunda da derin izler bırakır.

Gel zaman git zaman, Türkiye'nin siyasi manzarası, Zübük'ün dünyasından farksız hikayelerle bezeli bir hal alır.

İşte bu sahnede, siyasetçilerimizin Zübük'le ne kadar içli dışlı olduğunu görmemek mümkün değil.

Ne var ki, Zübük'ten farksız figürler, milletin kaderini çizmek için kürsülere kurulurken, halkın umutları da birer birer tükenir.

Öncelikle, Zübük'ün kendisine bir bakalım. Zübük, kurnazlığın, ikiyüzlülüğün, ve asılsız vaatlerin simgesi değil midir?

Türkiye'nin siyaset sahnesinde bugün bile dolaşan bazı siyasetçiler Zübük'lere benziyor desek yeridir.

Yalanın, çarpıtmanın, ve çıkarın üstü örtülmüş vaatlerin arasında kaybolup gidiyoruz.

Kimi zaman vaatler uçuyor, kimi zaman da gerçeklerin üzeri yaldızlanıyor. Ne kadar komik değil mi?

Dini ve milli değerler dediğimiz kavramlar ise siyasetin çayır çimeni haline geldi.

Dini ve milli değerlerimizin içi boşaltılmış, anlamı çarpıtılmış bir hale gelirken, siyasetin o kutsal adımları altında bin bir türlü oyun oynanıyor.

Sevgili millet, gözlerinizi dört açın, Zübük'ün maskesini takanları seçerken, gerçekleri çarçabuk unutmayın.

Ve ne yazık ki, Zübük'ün sahnesinde bazen gerçek kahramanlarımız da kaybolup gidiyor.

İşte o zaman, sokağın Zübük'leriyle baş başa kalıyoruz.

Oysa ki, siyaset bir hizmet alanı olmalıydı. Fakat geldiğimiz noktada, Zübük'lerin gizli dansıyla karşı karşıyayız.

Siyaset sahnesinin önde gelen aktörleri, Zübük'ün izinden yürüyerek, vaatlerle dolu ama gerçekle dolu olmayan söylemleriyle gönülleri fethederler.

Ancak, iktidara geldiklerinde, Zübük'ün siyasi etiğiyle hareket ederler; yalancılığın, ikiyüzlülüğün ve menfaatperestliğin altını doldururlar.

Zübük, sadece siyasetçilerin değil, siyasetin kendisinin de simgesidir. Zira, siyaset meydanı adeta bir Zübük çarşısına dönüşmüştür.

Her bir siyasi figür, kendi "zübüklüğü" ile boy ölçüşürken, millet de bu trajikomik gösteriyi şaşkınlıkla izlemekten başka bir şey yapamaz.

Ancak, Zübük'ün saltanatı asla kalıcı değildir. Zamanla, halkın sabrı taşar ve gerçeklerin perdesi yırtılır.

Zübüklerin sahte gülüşleri, boş vaatleri, ve aldatmacaları, milletin feraseti karşısında darmadağın olur.

Zamanın öfkesi, Zübüklerin siyasi kariyerlerini kısa keser ve halk, temiz siyasetin peşinden koşar.

Sevgili okurlar, bu 31 Mart'ta sandığa giderken Zübük'lerin dansına kapılmamak için her birimizin gözlerini açık tutması gerekiyor.

Dünü, bugünü ve yarını düşünerek derin akılcı bir bakış açısıyla siyasetin içine bakmalı, Zübük'leri anlamaya çalışmalıyız.

Belki de gerçek kahramanlarımızın maske takmış halini görmek için bir fırsat bu.

Unutmayalım, her güçlünün altında bir Zübük yatıyor olabilir.

Türkiye'nin siyaseti, Aziz Nesin'in kalemiyle işlediği Zübük'ün dünyasına benzer bir sahnede oynanıyor.

Ancak, bu oyunun son perdesinde, halkın alkışları temiz siyasete, dürüst siyasetçilere yönelirken, Zübüklerin maskeleri düşecek ve gerçekler gün yüzüne çıkacaktır.

O güne kadar, siyasetteki Zübüklerle mücadele etmek, her vatandaşın asli görevidir.