Televizyon
08 Ağu 2012 15:29 Son Güncelleme: 23 Kas 2018 14:00

TV ELEŞTİRMENLERİNİN BAŞINA GÜNEŞ Mİ GEÇTİ?

Yaz ekranı 'mühim' TV eleştirmenlerimize yaramadı. Şaşırtıcı yazılarla tepki çekiyorlar. Yazılarının analizini Medyaradar okurları için Murat Tolga Şen yapıyor.

Yazın olması gerekenden bile sıcak zamanlarındayız. Sıcak acayip bir şeydir, insana yaşam enerjisi, hareket kabiliyeti verir ama fazlası da asabiyet yapar. Son birkaç gündür okuduğum şeyleri ‘sıcağa’ bağlamak istiyorum çünkü başka mantıklı açıklaması olamaz.

Sina Koloğlu ve Yüksel Aytuğ "TV eleştirmenliği"nin en bilinen iki ismi, ben de yazılarını ilgiyle takip ederim ama bu aralar bir garipler. İlk şaşırtıcı yazı, 48. Antalya Altın Portakal Film Festivali’nde tanıştığım, beyefendiliğine hayran kaldığım Yüksel Aytuğ’dan geldi. Bugün Sabah’ta yayınlanan bir yazıyla Olimpiyatlarda yarışan ve kendi deyimiyle ‘erkeğe dönüşmüş kadın sporcular’dan şikayet eden Aytuğ’un yazısı uzun zamandır okuduğum en cinsiyetçi ve manipüle edici yazıydı.

Yüksel Aytuğ “Görünen o ki, bir kadının sportif başarısı, "erkeğe benzemesiyle" doğru orantılı. Yani pek çok branşta madalyaya giden yol "erkeğe dönüşmekten" geçiyor. Şimdi söyleyin bana, bir kadın bundan daha fazla nasıl aşağılanır?” diye soruyor ve hız kesmeyerek devam ettiği yazısını “Size ütopik gelebilir ama bu konuda bir önerim var. Kadın sporcuların kronometre sonuçlarıyla yetinilmesin. Sıralama yapılırken sporcuların fiziksel görünümlerinin "kadına benzerliği oranında" artı ve eksi puanlar eklensin!.. Aksi halde kadın zarafetini ve nahifliğini, olimpiyat eliyle yok edeceğiz...” diyerek bitiriyor.

Yorum yapmak bile gereksiz ama yapmadan duramayacağım. Yüksel Aytuğ yazısının sonunda “nahif” kelimesini kullanmış. Sıklıkla “naif” ile karıştırılan bu kelimenin anlamı “cılız, zayıf, çelimsiz” demek. Yüksel Aytuğ kadını öyle görüyor, görmek istiyor olabilir ancak artık böyle bir dünyada yaşamıyoruz/yaşamamalıyız.

Kadın her yerde erkeğe muhtaçlıktan sıyrılmış olarak kendi bedeninin gücüyle duruyor. ‘Kas’ dediğimiz şeyi erkekle ilişkilendirmekte yine sakat bir bakış açısı ve ayrıca eti lezzetli ve yumuşak olsun diye spor yaptırmadığımız kadın imgesini yataktan başka nerede konumlandırabiliriz ki? Çok ama çok talihsiz bir beyanat…

Olimpik sporcuların madalya hırsıyla vücutlarını zorlayıp takviyeyle, hormonla kaslanmaları falan benim de hoşuma gitmiyor ancak spor bilimi seviyeyi yükseltmek için sürekli yeni antrenman ve beslenme teknikleri geliştiriyor. Günümüz sporcuları daha kaslı ama bunun kadını, erkeği yok… “Tamam artık daha fazla kaslanmadan süslenip püslenip kırıtın” diyebileceğimiz bir haddimiz de yok!

Biz bilgisayar başında göbek büyütürken, Olimpiyatlarda yarışarak azim ve başarı hikayeleri yazan tüm kaslı kadın sporcuları tebrik ve takdir ediyorum.

İŞLER GÜÇLER ERGEN KOMEDİSİ Mİ?

Okuyunca “nasıl yani”? dediğim diğer beyanat Sina Koloğlu’ndan geldi. Sina Koloğlu geçtiğimiz günlerde Milliyet Cadde’de yayınlanan yazısında “İbreti Ailem” ve “İşler Güçler” gibi yeni başlayan komedi dizilerinin onu yorduğundan, bir türlü gülemediğinden dem vurmuş ve “ ‘Geniş Aile’yle başlayan ‘her karesi espri patlayan öğrenci geyikleri’ tadında dizilerinin sonuncusu ‘İşler Güçler’e ne demeli? Espri gidişatı yoruyor efendim beni. Ya bi dur, nefes al, espri yapma, bırak oyuncuları rahat. Yok illa espri yapmadan duramıyorlar. Ya da “Hah şimdi geliyor, bakalım yine ne laf edecekler, hangi zeka küpü lafları sıralayacaklar” diye bekliyorsun. Bekletiyor adamı dizi. Böyle olunca da yoruluyorsun. Son bölümün tekrarını izledim. Ebleh, ebleh bakmışım  ekrana” diye yazmış.

Yapılan bir işi herkes sevmeyebilir, anlıyorum ama yanlış tespit, tespit değildir.  İşler Güçler, “Her karesi espri patlayan öğrenci geyikleri” çeviren bir dizi değil ki olsa bile sektör üzerine eğlenceli ve yerine giden vuruşlar yapan bir diziyi Sina koloğlu’nun pamuklara sarması gerekir.

Selçuk Aydemir kaymak kadayıfı gibi yazıyor, Sadi Celil Cengiz (alınmasın diye adını başa yazdım) Murat Cemcir ve Ahmet Kural üstüne kaymak atarcasına oynuyor. Bütün sene “bu ne saçma sapan televizyonculuk” diye şikayet edip sonra da bu tür ‘farklı’ yapımlara bahane bulmak?

Hep iş, hep iş olmaz. Arada tatile çıkmak lazım...

twitter.com/murattolga