Politika
27 Kas 2019 12:17 Son Güncelleme: 27 Kas 2019 12:42

Muharrem İnce Hürriyet'e yazdı: Asıl hedef Genel Başkan Kemal Kılıçdaroğlu

Sözcü gazetesi yazarı Rahmi Turan'ın kaynak gösterdiği gazeteci Talat Atilla'dan edindiği bilgi doğrultusunda ortaya attığı 'Beştepe'deki CHP'li iddiasının odak ismi Muharrem İnce, Hürriyet gazetesinde bir yazı kaleme aldı.

"Bu işin CHP’de kurultay sürecine yönelik hesaplar üzerinden anlatılması kesinlikle benimle ilgili değildir. Benim kurultaya dönük hiçbir faaliyetim yoktur" diyen İnce asıl hedefin Genel Başkan Kemal Kılıçdaroğlu olduğunu söyledi. 

İnce, "Bu olayı kurultay üzerinden okumak isteyenler varsa bilsinler ki asıl hedef ben değilim sayın Genel Başkan’ın kendisidir. Bana yapılan sadece bir yol temizliği olarak görülmelidir" dedi.

Söz konusu iddialara karşılık partisinin, "Ne muharrem İnce ne de bir başka partili saray kapılarına gitmez, orada partisi aleyhine iş tutmaz" diyemediğini belirterek sitem eden İnce, "Kendi partilerine güvenmeyen bir parti yönetimi başkalarının güvenini nasıl kazanabilir?" diye sordu.

Öte yandan İnce yaptığı açıklamada kullandığı 'çete' ifadesi için kendisini eleştirenlere, "İnsanların şereflerine, onurlarına yönelik planlama yapanlar, pusu kuranlar iftiralara sarılanlar için kişiliğim el vermiyor; merak ederlerse TDK sözlüklerinde yer alanlardan kendilerine çete sözünden daha uygun olanları da kendileri seçebilir" diye tepki gösterdi. 

İnce şunları kaydetti:

Bu olayda plan yapan, kumpas kuran adres ben değilim ki sonuçlarından yararlanayım ya da bundan siyasi rant devşirmiş olayım. Kamuoyu ve partilerimiz (onların bunu bildiklerinden eminim ama vurgulamak için bunu söylüyorum) şunu iyi bilmeli ki benim mücadelem kişisel itibarımdır, şerefimdir, onurumdur. Bu konu üzerine söz üretenlere önce beni anlamaları için bir an bu iftiranın muhatabının kendileri olduğunu düşünmelerini öneririm. İnanıyorum ki hiç kimse benden farklı davranmazdı.

Cumhuriyet fazilettir. Cumhuriyet, insan onurunu, şerefini her şeyin üzerinde tutar. Düşünün ki benim de üye olmaktan, hizmet etmekten gurur duyduğum bir parti, bana yönelik bu saldırıda hâlâ “Ne muharrem İnce ne de bir başka partili saray kapılarına gitmez, orada partisi aleyhine iş tutmaz” diyememiştir. Ne yazık ki Talat Atilla denilen kişiye meydan okunamamıştır. Kendi üyelerinin, eski milletvekillerinin, o partide her kademede bulunmuş biri için bu iradesi göstermemişlerdir. Kendi partilerine güvenmeyen bir parti yönetimi başkalarının güvenini nasıl kazanabilir? Bu soruyu her partili mutlaka sormalıdır.

Bu işin CHP’de kurultay sürecine yönelik hesaplar üzerinden anlatılması kesinlikle benimle ilgili değildir. Benim kurultaya dönük hiçbir faaliyetim yoktur. Ben bu konular üzerine defalarca açıklamalarda bulundum. Artık ben kurultay delegelerinden oy isteme aşamasını çoktan geçtim. Benim bu konularla ilgili açıklamaların sadece ve sadece olması gerekenler üzerinedir. Eğer bu olayda bir kurultay hesaplaması görülmek isteniyorsa bana değil Talat Atilla’nın adres gösterdiği kişi veya kişilere, onların parti için faaliyetlerine bakılmalıdır. O zaman kurultaya dönük hedefler de kendiliğinden görünür olacaktır. Bu olayı kurultay üzerinden okumak isteyenler varsa bilsinler ki asıl hedef ben değilim sayın Genel Başkan’ın kendisidir. Bana yapılan sadece bir yol temizliği olarak görülmelidir. Açıklamalarımda bu konuya ısrarla dikkat çekmeye çalıştım ve Sayın Genel Başkan’ı ısrarla uyardım, uyarmaya da devam ediyorum:

“Bana yapılan size yapılmak istenen için alan temizliğidir.” Dileğim Sayın Genel Başkan da bu olayı kurultayla ilişkilendiriyorsa, bir kez de benim bu söylediklerim üzerinden süreç okuması yapmasıdır.

Açıklamalarımda bu olayın parti içinde bir çete tarafından organize edildiğini söylediğimde neden çete diye ithamda bulunduğumu söylüyorlar. Ben bunlar için elbette “birkaç kişi”, “bir grup”, “bir klik” gibi adlandırmalarda bulunabilirdim. Ama bu adlandırmalar çete sözünün içerdiği belli bir amaç için yan yana gelip plan yapmayı, pusu kurmayı, arkadan vurmayı ifade etmezdi. Onlara hak etmedikleri siyasi unvanla hitap etmiş, yaptıklarını masumlaştırmış olurdum. İnsanların şereflerine, onurlarına yönelik planlama yapanlar, pusu kuranlar iftiralara sarılanlar için kişiliğim el vermiyor; merak ederlerse TDK sözlüklerinde yer alanlardan kendilerine çete sözünden daha uygun olanları da kendileri seçebilir.

Bana yöneltilen eleştirilerden bir diğeri ise yandaş basın desteği konusunda olmaktadır. Yandaş basın için söz konusu olan CHP iştahlarının nasıl kabardığını, mutlu olduklarını elbette görüyorum. Onların en başta da bana olmak üzere neler yaptıklarını çok iyi biliyorum. Kimse yandaş basın konusunda bana ders vermeye çalışmasın.

Bana bu konuda eleştiri yöneltmeden önce bu kumpasın birince derece de faili olan, Atatürk’ün kurduğu partinin genel başkanına dahi sözde tehditte bulunabilen kişi kimdir ve medyanın hangi kısmında yer almaktadır?

Bu kişiyle partide kimlerin ne amaçla içli dışlı olduğu üzerine düşünülmesi ve bunun sorgulanması gerekmez mi? Bunu yapmadan benim basın toplantıma yandaş basının gelmesini eleştirmek olayı keyfi biçimde biçimlendirmektir. Buradan o yandaş basına zaten hiçbir şey çıkmaz. Buradan iktidara da hiçbir şey çıkmaz. Yeter ki biz üzerimize düşenleri zamanında yapmasını bilelim. Ben partimin bu olaydan daha fazla yara almaması için konuyu kapatıyorum. Avukatlarım dava dilekçesini hazırladı. Konuyla ilgili son sözü artık yargı söyleyecektir. Eğer bu yalanlarda tek sorumlu Rahmi Turan ve Talat Atilla ise partinin bu kişiler hakkında, en başta da Sayın Genel Başkan’ın dava açmasını beklerim.