Mevlam “yağdırmış” adeta! Ben de “emanetçi” olabilir miyim acaba?..

Medyaradar siyaset analisti Atilla Akar, ABB Başkan Adayı Turgut Altınok’un "Mal, mülk Allah’ın biz emanetçiyiz" sözü sonrası mal varlığı dökümüyle ortaya çıkan tartışmayı ironik şekilde ele aldı…

Efendim: malum, AK Parti Ankara Büyükşehir Belediyesi (ABB) Başkan Adayı Turgut Altınok bir süre önce mal varlığıyla ilgili sorulan soruya "Mal, mülk Allah’ın biz emanetçiyiz" diye cevap vermişti. Elbette ki öyle. Bu dünyada –kendi canımız dahil- neyimiz varsa Allah’a ait. Bir gün her şeyimizle ona döneceğiz. Biz onun tabiriyle “Emanetçisi”yiz. Burada bir yanlış yok. Ne diyeyim?..

Hatası Servetini Baştan Açıklamaması Oldu!..

Öyle ki anlaşılan zaten bunlar “Haram yoldan” ya da “Suç kapsamı” nda kazanılmamış. Ben dahil, kimsenin onu bu yönden suçladığı da yok. Yoksa kendisininde dediği gibi mallarının “Ana sütü gibi ak ve helal” olduğu şüphe götürmez. Ancak gene de bu durum tartışma yarattı. Yaratması da normal…  

Hangi siyasetçide bu kadar mal çıksa o da dikkat çeker elbette. Ancak onun hatası bunu baştan açıklamaması oldu galiba. Çıkıp daha baştan “Benim şu kadar malım var kardeşim” deseydi takdir bile edilirdi. Aksine davranınca sanki “bir şeyleri saklıyormuş” imajı oluştu insanlarda. Rakipleri ise bu fırsatı kaçırmadılar!..

Ancak kendisine hak verdiğim bir nokta var. "Belediye Başkanı olduktan sonra mal varlığı artanlara, onlara sormak lazım… Belediye Başkanı olduktan sonra mal varlığı çoğalmış mı, azalmış mı?” Gerçektende ana kriter bu olmalı. Ancak bu öncesine dair soru sorulmayacak anlamına da gelmemeli…

Halkımız “Fakir Siyasetçi” mi Sever?..

Fakat bir siyasetçi ciddi bir soruyu önceleri niye böylesi geçiştirir? Yanlış anlaşılmaktan çekindiği için olabilir mi? Yahut halkın çok zengin siyasetçilere pek hoş gözle bakmadığını düşündüğü için mi? (Bizim halkımız daha çok fakir siyasetçileri sever. Vaktiyle Bülent Ecevit bu yönden çok takdir toplamıştır örneğin.  Ki o da tam doğru değildir!) Gerçi artık kuşkudayım. Rantiyeciliği şiar edinmiş yeni kültürümüz içinde bu bakış değişmiş olabilir. Belki de “Zengin adam, ihtiyacı yok, çalmaz” diye düşünürler. (Bir vakitler Cem Uzan için söylendiği gibi) Kim bilir!..

Gerçekten ilk anda böylesi bir cevaba niye gerek duyulur ki? Onun yerine “Çok sayıda mal varlığım var, ailemden kalma, dökümünü bilmiyorum. Ama yakında açıklarım” dese olmuyor muydu mesela? Bu kadar zor muydu? Elbette her şey Allah’ın hükmü altındadır. O perspektiften baktığınızda onun iradesi dışında yaprak bile kıpırdamaz. Lakin burada sorulan soru o değil. Lafa gelince herkes “Şeffaflık”dan dem vurur.  Kompleks yapmanın ve de Allah’ı bu işe karıştırmanın ne alemi var? Gereksiz bir savunma refleksi!..

Burada kimse ona “Niye bu kadar malın var. Nereden buldun?” demiyor. O halde neden olay hemen buralara çekilir ki? Ayrıca kimsenin inancına laf söylediği yok. En azından benim böyle bir problemim mevcut değil. Dolayısıyla bunu kimilerinin algı yaratmaya çalıştığı gibi sanki bir “suç” muş gibi bahsedilmesine hiç gerek yok. Önemli olan malı mülkü saplantı haline getirmemek. Marazi derecede mal mülk sevdasına kapılmamak. Allah onları ıslah etsin o zaman!..   

Liste Hayli kabarık!..

Maşallah!.. Gözümüz yok Allah daha da arttırsın ama bu ne abi? Listelemeye kalksam sayfa yetmez. Altınok'un şahsı ve aile şirketi üzerine kayıtlı toplam 79 adet dair ve ev, 46 adet tarla ve arsa ve 22 adet dükkanı varmış. Altınok, mal varlığı açıklamasında ise eşinin üzerine 2 ev gözükürken çocuklarının üstüne kayıtlı olan mal varlıklarına dair bir beyanda bulunmamış. (Altınok'un açıklamasında banka hesapları, kira gelirleri, ziynet eşyaları, araba, vb hakkında da herhangi bir bilgi de yer almıyor.) Şahsi mal varlığı arasında 22 Arsa, 23 Tarla, 9 Ev, 2 Kargir Ev, 2 Kargir Bina, 1 Bostan yer alıyormuş. Ayrıca aile şirketinde yüzde 36,59 hisse sahibi olan Altınok, şirketine üstüne kayıtlı ve payına düşenin 67 daire 12 dükkân olduğunu açıklamış. Neyse benim fakir kafam bu gibi hesaplara ermez. Yanlış bir şey söylemek istemem. Basında ne yazıldıysa onu özetlemeye çalışıyorum. 

Ancak benim en ilgincime giden Altınok’un mal varlığı listesindeki 4 milyon 943 bin m2'lik bir arsasının Avrupa'daki Monaco ve Vatikan ülkelerinden daha büyük olması haberiydi. Ankara'nın Bala ilçesine bağlı Yukarıhacıbekir mahallesinde yer alan tarlanın metrekare olarak Avrupa'daki 2 milyon m2'lik Monaco ve 500 bin m2'lik Vatikan'dan daha geniş bir alana sahip olmasıydı. “Vay be!..” diyebildim sadece…

Mal Sahibi Mülk Sahibi Hani Bunun İlk Sahibi?..

Benim derdim başka. Ben -her kim olursa olsun- bir insanın ister miras, ister başka bir yolla bu kadar mal, mülk sahibi olmasını, emeksiz, kestirmeden hazıra konmasını temelde ve sosyal açıdan “Adaletsiz” buluyorum. “Yasal” olarak durum başka elbette. Milyonlarca insan evsiz ve kira denkleştirme peşinde koşarken bir insan niçin bu kadar mal mülk sahibi olsun ki? Sırf büyük dedesi, dedesi, babası her kimse fi tarihinde bir yeri çevreledi diye o niye kuşaktan kuşağa aktarılan bir “Hak” olsun ki? Bence vicdana ve mantığa aykırı bir durum. Bu kadar malın turşusunu mu kuracaklar? Ancak Altınok bir istisna değil. Ülkede böylesi yüzlerce, binlerce insan var. Yoksa Altınok’un ne kendisiyle ne de malı, mülkü ile bir problemim yok. Kendisine ayrıca seçimlerde başarılar dilerim.

Haset mi ediyorum bilmem. Ancak kendimden örnek vereyim. Üçü yazım aşamasında olan 30 adede yakın telif kitabım var. Ancak halen bir evim yok. Üzerime tapulu tek yer içinde annem ve babamın yattığı mezar yeri. Tabii “Allah’ın takdiri” der geçersiniz. Yeter ki sistemin temelindeki eşitsizlik sorgulanmasın. Ben “Radikal” olmayayım da kim olsun kardeşim!..  

Allah’tan dileğim birazda beni “Emanetçi”liğe layık görmesidir. Öyle yüzlerce ev, arsa, tarla, vb istemiyorum. Bana gönlüme göre bir ev “Emanet” etsin yeter. “Yürü ya kulum” demesi şart değil, çelmelemesin kâfi. Mevlam emaneti layıkıyla koruyacağıma emin olabilir. Tüm dualarım onadır. Yoksa gerisi “Zenginin malı züğürdün çenesini yorar” misali yani!..  

Ne diyeyim? Her şey hikmetinden sual olunmaz Rabbimin İradesi dahilindedir. İsterse kimine benim gibi damlalıkla damlatır, isterse kimine de böylesine adeta yağdırır!..   

18. 03. 2024

NOT: Konu hazır Altınok’tan açılmışken benim “Özel hassasiyetim” olan “Başıboş köpek sorunu”na dair HABERTÜRK’teki söyleşisine değinmeden edemeyeceğim. (Benzer bir röportajda AHABER’de yapılmış. Aynı şeyleri söylüyor) Sunucunun “Başıboş bir köpeğin yola çıkması ve sürücüsünün direksiyon hakimiyetini kaybetmesi üzerine 14 aylık bir bebek hayatını kaybetti. Tunahan’da Ankara’da parçalandı, hastanede tedavi görüyor. Ankara’nın birçok bölgesinde bu sorun var. Buna dair çözüm öneriniz var mı?” sorusuna “Keçiören’de yaptığımız bizim doğal yaşam parkımız var. Rehabilitasyon merkezimiz, ameliyat dahil, ultrason dahil, aşılar dahil, bunların tamamını biz ücretsiz yapıyoruz. Dolayısıyla tahlillerini yapıyoruz, hayvanlarımızı yıkıyoruz, kışın ısıtmalı yerlerde yatıyorlar, soğukta donmuyorlar. Yemeklerini veriyoruz, mamalarını veriyoruz… Dolayısıyla hayvanseverlerimiz var. Hayvanseverlerimize zaten destek oluyoruz biz. Kedi evleri, köpek evleri, aşıları, mamaları.” diye soruyu geçiştirici bir cevap veriyor. Güleyim mi ağlayayım mı bilemedim. Sanki beş yıldızlı, konforlu süper lüks otel ya da özel hastane reklamı yapıyor. Oysa soru basit. İnsanların uğradığı köpek saldırıları karşısında ne yapacağı. O ise sanki “Hayvanlar için ne yaptınız?” gibi cevaplıyor soruyu. İnsanları, çocukları koruyacağı yerde bir “Kuş sütü ile bakılacaklar” demediği kalıyor. Adayların hepsi insanlara değil malum lobilere hizmet yarışına girmişler adeta. Hiçbirinin bu noktada bir diğerinden farkı yok. (Mansur Yavaş’ta aynı kafada) Ayrıca zaten kendi partisinin çıkardığı, insanı korumayan 5199 sayılı yasa değişmeden hiçbir şey yapamayacaklarını söylemiyor. Adayların hepsi her şeyden önce zihniyet olarak lobiye teslim olmuş durumda. Pes doğrusu!..