Hükümet medyası Şentop’u neden topa tuttu?

Medyaradar'ın gizemli yazarı Keskin Kalem yine medya dünyasında ses getirecek bir yazıya imza attı.

HÜKÜMET MEDYASI ŞENTOP’U NEDEN TOPA TUTTU?

Bugün gazeteci Fatih Portakal çok ilginç bir tweet attı.
O tweet şuydu sevgili sırdaşlar:
İbrahim Haskoloğlu’nun ablası aradı. Üsküdar’daki evlerine dün gece 11’de polis baskın yapmış. 1 saat kadar evi aramışlar, sonra da @haskologlu'nu gözaltına almışlar. Vatan emniyete götürmüşler. Gözaltı nedeni paylaştığı bir haber iddiası.’

Tabii sosyal medyada tepkiler gecikmedi.
Bir gazeteci daha gözaltına alındı diye…

Yoldaşlarım, bana kalırsa bu mesele, çok daha derin, çok daha katmanlı bir olayda, buz dağının görünen kısmı.

‘Yahu sosyal medyada birkaç yıldır paylaşımlar yapan, çok takipçili bir gazetecinin gözaltına alınmasında ne var?’ dediğinizi duyar gibiyim.
Şimdi size öyle bir tablo çizeceğim ki, kulağı yine tersten tutacağız birlikte.
Genç bir ismin gözaltına alınmasının altında yatan dengeler hepinizi, emin olun çok şaşırtacak.

Şimdiiiiiiiiii…
Takvimleri geri saralım.
Şubat ayına gidelim.
500 binden fazla takipçisi olan gazeteci namzeti (neden namzet dediğimi açıklayacağım) İbrahim Haskoloğlu, çok çok ilginç bir tweet paylaştı.
Dikkatinize sunuyorum:
Bugün TBMM Başkanı Mustafa Şentop’a Twitch’te yapılan kara para aklama olaylarıyla ilgili ve kişisel verilerin sızdırılmasıyla ilgili bilgi verdim. Twitch yetkilileri Türkiye’ye geldiğinde yaşanan olayları komisyonda anlatacağım.

Şentop şaşırtıcı bir şekilde, bu genç Twitter fenomenini makamında ağırlamıştı.
Daha da ilginci, bu ziyaret Şentop’un resmi hesabından da paylaşılmıştı.
Hem de Haskoloğlu’nun ziyaret tweeti alıntılanarak:
İbrahim Haskoloğlu ile teknolojik gelişmeler ve internet dünyası üzerine kapsamlı, verimli bir görüşme yaptık.
Kendisine ziyareti için teşekkür ediyorum.

Bir hayli sıradışı değil mi?
Koca meclis başkanı, gazetecilik deneyimi üç yılı geçmeyen, hatta Twitter paylaşımları dışında, medyayla çok bağı olmayan Haskoloğlu’nun ziyaretini bir protokol ziyareti gibi önemsedi.
Ve daha da ilginçtir ki, bu ziyaretten sadece iki ay sonra, Şentop’la aynı karedeki bu isim gözaltına alındı.

Portakal, Haskoloğlu’nun paylaştığı bir haber nedeniyle gözaltına alındığını iletmiş.
Durum aslında açık:
Belli ki neden, geçen hafta paylaştığı, Cumhurbaşkanı Erdoğan’la MİTBaşkanı Hakan Fidan’a ait olduğunu iddia ettiği kimlik görselleriydi…
2 ay önce kendisine Ukraynalı bir hacker grubunun eriştiğini belirten Haskoloğlu, E-devlet’in hacklendiğini ve bu grubun tüm kimlik bilgilerini sızdırdığını iddia etmişti.
İçişleri Bakanlığı ise iddiayı reddetmiş, soruşturma başlatıldığını duyurmuştu.

Bazı gazeteciler de, Haskoloğlu’nun paylaştığı Erdoğan ve Fidan kimlik görsellerinin, özellikle dolandırıcıların ve bahisçilerin kullandığı bir aplikasyonla yapıldığını öne sürmüştü.
Zaten deneyimli bir gazeteci o görsellere baktığında, fotoğrafları, fontları, bilgileri incelediğinde, kimlik görsellerinin tekinsiz olduğunu anlardı.

Şimdiiii sırdaşlar burada iki önemli nokta var:
Birincisi, gazeteciliğin ne kadar önemli ve zor bir meslek olduğu…
Sosyal medya fenomenliğiyle gazeteciliği nasıl bir kalın çizginin ayırdığı…
Tam da bu nedenlerle Haskoloğlu’na gazeteci namzeti dedim.

Evet gençlerin hep desteklenmesi gerektiğini söylüyorum ammaaa, genç gazeteci namzetleri de, bir haber merkezi kültürü görmeden, bu işe emek vermeden, denge-denetim mekanizmalarından bihaber şekilde, bu işin yapılamayacağını bilmeli.

BU MESLEK TWEET ATMANIN ÇOK ÖTESİNDE.

Umarım kulaklarına küpe ederler de, Türkiye gibi bir ülkede başlarını beladan uzak tutarlar.
Tabii ortada başka niyetler, amaçlar yoksa.

Müsaadenizle daha önemli meseleye geçiyorum.
Dediğim gibi, düşünün şimdi Şentop’un düştüğü durumu:
Bir gazeteci namzetini parlatıyorsun, 2 ay sonra gözaltına alınıyor…
Çok zor ve garip bir durum.
Meselenin Şentop cephesi için ne kadar zorlaşacağı, aslında Haskoloğlu’nun kimlik paylaşımlarından belliydi.

Hükümet medyasından bazı isimler ve sosyal medya hesapları, Şentop’u adeta topa tuttu.
‘Devlet aciz demeye getiren bu çocuğu sen daha haftalar önce makamında ağırlıyordun’ diyenlerin sayısı hiç de azımsanmayacak kadardı…
Keskin kulaklarıma gelenlere göre, zaten halihazırda, Şentop’un kendi medya odağını kurma çabası, Ankara’da rahatsızlık yaratıyormuş.
Şentop’un çok iyi ilişkiler kurup, kendine yakın gazetecileri yerleştirdiği özellikle bir yer var: Tabii medyanın skandallar merkezi Habertürk.
Habertürk yorumcusu ve sonradan yazarlığa terfi eden Nasuhi Güngör, en önemli örneklerden…
Uzun lafın kısası sırdaşlar, Şentop-Haskoloğlu meselesi daha çok su kaldırır.
Hep birlikte izleyip göreceğiz…

HALK TV’NİN GÜL-DAVUTOĞLU’CULUĞU MUHALİF MEDYAYI NASIL BÖLDÜ?

Depremler sadece hükümet medyasını mı sarsıyor?
Hayır sırdaşlar.
Emin olun seçimin ayak sesleri yaklaştıkça, daha neler neler göreceğiz.
Muhalif medyada zaten alttan alta kaynayan kazanlar, artık taşma noktasında.
Öyle ki artık haber kanalları birbiriyle açıktan kavga eder oldu.

Diyeceksiniz ki bre deli Keskin, şimdi niye bunları yazdın?
Vallahi ortalığı karıştırma gibi bir amacım yok yoldaşlar, çünkü ortalık zaten karışık!
Allah aşkına Merdan Yanardağ ve Levent Gültekin kavgasına bir bakın.
Aslında bu gıyabında bir Tele 1- Halk TV kavgası.

Kavganın evveliyatı da var da son raunda bir bakalım, Medyaradar’ın bir haberinden alıntı paylaşayım müsaadenizle:
Gültekin, 2018'deki Cumhurbaşkanlığı seçim sürecinde KONDA Araştırma'nın sahibi Bekir Ağırdır'ın Abdullah Gül'ün adaylığı için 4 liderin önüne anket koyduğunu iddia etti. "Elimizde anket var yüzde 60 ile kazanıyor.  Erdoğan neden Abdullah Gül’e helikopter göndermek zorunda kaldı? Çünkü onun da elinde anketler var, Abdullah Gül kazanıyor diye. Neden bir gece bir muhalefet partisi karar değiştirdi? Orada bir olay dönüyor" diye konuştu.

Bilin bakalım sonra ne oldu?
Ağırdır iddiayı bir tweetle yalanladı:
Ne o zaman ne şimdi, ne Gül için ne başka bir isim için ne anketimiz ne de liderlere önerimiz olmadı. Ne bizden böyle araştırma istendi ne de biz yaptık.

Ağırdır’ı tanıyanlar, ne kadar düzgün iş yaptığını bilir.
E haliyle, bu yalanlamanın ardından, Gültekin’in zor durumda kaldığını söylemek mümkün.
Bir süredir Halk TV’de, özellikle Gültekin öncülüğünde, Gül ve Davutoğlu ekibinin parlatılmasından rahatsız olan muhalif gazeteciler, fırsatı kaçırmadı.
Bu isimlerin başında da Merdan Yanardağ geliyor.
Yanardağ da, şu tweetle Gültekin’e yüklendi:
Halk TV yorumcusu Levent Gültekin, daha gün bitmeden yalanlandı.. Çok hüzün verici bir tablo.. Yahu bugünkü faşizan cehennemin yolunu döşeyen AKP eskisi Abdullah Gül için böyle rüsva olmaya değer mi?

Şimdiiii sırdaşlar, bunca şeyi niye anlattım?
Dürüst olacağım, ‘ben demiştim’ demek için!
Keskin Kalem’i başından beri takip edenler aslında Perşembe’nin gelişini Çarşamba’dan biliyordu.
Çünkü Keskin’iniz Kalem’iniz yeni değil, tam 2 yıl önce muhalefeti özellikle de CHP’yi uyarmıştı.
Bakın Aralık 2020’de ne yazmışım?

'Hoca'cılara anahtar teslim Halk TV! Düğmeye basıldı...

Barış Yarkadaş bahanesiyle Halk TV içinde daha büyük bir tasfiyenin düğmesine basılmış görünüyor. 
Dün Keskin Kalem bu tasfiyenin geleceğinin sinyallerini vermişti:
‘HALK TV ARTIK SADECE CHP’NİN KANALI DEĞİL, GELECEK PARTİSİ LİDERİ AHMET DAVUTOĞLU’NUN GÜDÜMÜNE GİRDİ’ demişti. 
Kanalın dümenini çevirense Davutoğlu ekibinden olan yayın yönetmeni Suat Toktaş’ın ta kendisi. 

Elinizi vicdanınıza koyun?
Bu yazıdan sonra Halk TV’den kimler tasfiye edildi?
Kimler işe alındı?
Bu kadar zaman, muhalefetin elindeki en önemli kanalın Davutoğlu-Gül eksenine girmesine neden göz yumuldu?
Muhalefet ve özellikle CHP yönetimi, takkeyi önüne koysun bir güzel düşünsün.
Yüzde 2 bile oyu olmayan siyasetçilerin eline, bu kadar etkili bir yayın organı nasıl teslim edildi?
CHP ve özellikle Kemal Kılıçdaroğlu kendisiyle hesaplaşsın…

RAHATSIZ GECE SPİKERLERİNDEN YENİ DETAYLAR

Hep derim yoldaşlar, fikr-i takip, gazeteciliğin olmazsa olmazı.
Geçen hafta önemli bir konuyu dikkatinize sundum, bir kanal yöneticisinin, kanaldaki spikerlere tacizini sayfama taşıdım.

Tahmin edeceğiniz üzere, yazımdan sonra bana ulaşıp, bilgi verenler oldu.
Yine kadınların beyanları yani.
O yeni bilgileri sizinle paylaşacağım ancak biraz hafıza tazeleyelim.
Ne yazmıştım geçen hafta?

Çok önemli, nispeten yeni açılan ve yurtdışı sermayeli bir kanalın, çok üst düzey bir yöneticisi, gece spikerlerlerini resmen taciz ediyormuş.
Geç saatlerde kanala giden yönetici, spikerleri odasına çağırıp anlamsız sohbetler ediyormuş.
Sohbetler o kadar rahatsız edici bir boyuta gelmiş ki, bazı spikerler gece çalışmak istememiş.

Şimdiii…
Keskin kulaklarıma gelen bilgilere göre, bu yöneticinin rahatsız edici tavırları taaaaa Ankara’ya, en tepelere kadar götürülmüş.
Ancak bir sonuç alınamamış.
Yöneticinin spikerlerle sosyalleşmesi, sohbetlerden de öteymiş.
Spikerleri toplayıp bowling partisine bile götürüyormuş.
Bu kanalın da bir haber kanalı olduğunun altını çizmekte fayda var.
Umarım bu yazımı okuyan birileri, bu gidişe bir dur der…
Hem medyamızın hem de çalışanların selameti için…

TİLKİ’YE DADANAN KART KURTLAR KİM?

Kusuruma bakmayın sırdaşlar ama yazımın bu bölümü kısa, öz ve sert olacak.
Çünkü yazarken dahi midem kaldırmıyor.
Olayı yazarken daha katlanabilir olsun diye, bir masalmış gibi anlatacağım.

22 yaşında genç bir genç bir şarkıcı varmış.
Medya denilen ormanda, şöhreti erken yakalamış.
Sıradışı tarzıyla dikkat çekmiş.
Özellikle de son klibiyle.

Bu şarkıcı, ormanda mutlu mesut dolaşırken, peşine, artık kılları ağırmış, dizlerinde derman kalmamış ama kendini hala ormanın efendisi zanneden bir grup kart kurtla karşılaşmış.
Kurtlar ağızlarından salyalar saçarak,
- Kariyerini bitiriyor. İyi bir ses, berbat bir şarkı, beter bir klip.
⁃ Ne var biz de zamanında kariyerimizi bitirdik
⁃ Bu kız bir devrimci… Bu kızda doğuştan bir starlık kabiliyeti var…

diye başlamışlar sohbete.

Ortada genç mi genç bir kadın.
Etrafında kart kurtlar.
Medyada yıllardır kurulan kurtlar sofrası budur yoldaşlar.

Kuruldukları yönetici koltuklarından, köşelerden, ekranlardan, genç kadınların kimini ünlü yapan, kiminin kariyerini bitirenler bunlar.
Eskinin kurtları şimdinin çakalları…
Tizleşmiş sesleriyle hala uluduğunu zanneden ama komik sesler çıkaranlar…
Hayat, taze can görünce üzerine üşüşenler, bir vampir gibi kanını emenler onlar…
Aleyna Tilki’ye laf atan Cüneyt Özdemir, Fatih Altaylı ve Ertuğrul Özkök’ün masalıdır bu masal…