Herkes 31 Mart’a Kilitlendi ama!.. 1 Nisan’da Hangi Partiler Şakalanacak?..

Medyaradar siyaset analisti Atilla Akar, seçim sonrası nasıl bir siyasi konjontür oluşabileceği ve partiler ile liderleri üzerine muhtemel senaryoları tartıştı…

Efendim: 31 Mart’taki seçimlerin gerçekleşmesine çok az bir zaman kaldı. Doğal olarak herkes çapıyla orantılı olarak seçimlerden iyi bir sonuç almaya odaklanmış durumda. Bu da normal. Kimse dereyi görmeden paçayı sıvamaz. Lakin bunun bazı senaryolar üretmemize engel teşkil ettiğini düşünmüyorum.

Hiç şüphesiz burada şu parti bu kadar oy alır şu parti almaz, bu aday seçilir şu aday seçilmez gibi varsayımlarda bulunacak değilim. Hele de hiç güvenmediğim anketlerden yola çıkamam. Daha ziyade “ihtimaller senaryosu” üzerinden bir çıkarım yapmaya çalışacağım. Tabii ki bunlar bir dolu “Eğer” şartına bağlı. Ayrıca “sürpriz” durumlar doğabilir.

Konjonktür Yeni Arayışları Hızlandırır!..

Kesin olan tek şey, ülkedeki siyasi konjonktürün değişeceği, partilerin alacakları sonuca göre direkt etkilenecekleri, belki de yeni siyasi arayışların doğacağıdır. Üstelik sadece partilerin değil liderlerin kaderini dahi bunlar belirleyecektir. Muhtemelen lider değişimleri olacaktır. Partilerin içlerinde sert tartışmalar yaşanacaktır. Bunlar olumlu veya olumsuz olarak senaryolara yansıyacaktır.

Bu durumda ister “Derin siyaset dizaynırları” ister spontane arayış içindekiler olsun olaya yeniden bir form vermek isteyenler çıkacaktır. Şimdi bakalım:

AK PARTİ: Şayet başarılı bir sonuç alamazsa, bilhassa İstanbul’u kazanamazsa ve elinde olan bazı yerleri kaybederse ya da oy kaybına uğrarsa sıkıntı doğar. Ancak halen iktidar olmanın avantajlarını koruyacağı için esas konumu sarsılmaz. Olayı “Seçmenin verdiği mesajı aldık” gibi laflarla geçiştirirler. Muhalefetten gelebilecek “erken seçim” çağrılarına da kulak tıkanacaktır. Bu yüzden Erdoğan liderliğini kaybetmezfakat yıpranır. Kimse ona bu yüzden “Çekil” demez ama AK Parti içindeki “Erdoğan sonrasına hazırlık”lar hızlanır. Tersi olursa tam anlamıyla seçmenin AK Parti politikalarını benimsediğini göstermese bile –bilhassa ekonomi konusunda- esasında halen ondan “vazgeçmediğini” gösterir. Bu ise AK Parti’nin elini daha da rahatlatır. Daha cüretkâr ve atak davranabileceği gibi daha “temkinli” bir yolda izleyebilir.

CHP: Eğer umduğu gibi başarılı bir sonuç alamazsa zaten tam sonlanmamış parti içi tartışmalar yeniden ve daha sert alevlenebilir. Kelle istenecektir. Bu noktada Özgür Özel topun ağzındadır. Daha başkanlığının keyfini süremeden koltuğundan olabilir. Bilhassa “yanlış aday atamaları”dan dolayı sorumlu tutulur. Genel Başkan değişimi, yeni ve olağanüstü seçimli bir kurultay gündeme gelir. Ancak bu Ekrem İmamoğlu’nun İstanbul’daki başarısına doğrudan endeksli olup, aynı şarta bağlıdır. Şayet CHP genelde başarısız yahut yetersiz kalır ama İstanbul’da İmamoğlu tekrar seçilirse Özel daha da zora düşer. Dün Kılıçdaroğlu’na “istifa” isteyen dalga gibi ona yönelik çağrılarda olabilir. Ancak bu arada eğer kurultay toplanmazsa partideki Kılıçdaroğlu yanlıları İmamoğlu’na karşı mecburen Özel’i destekleyebilir. Şayet İmamoğlu kazanamazsa durum hepten karışık bir hal alır. Bu durumda İmamoğlu partideki karşıtlarını suçlarken, yenilgiden yeterince çalışmayan veya aleyhine çalışan muarızlarını suçlayacaktır. Başarısızlık zaten süren kavgayı kızıştırır. Her halükârda CHP’nin içi karışır. Şayet “başarılı” çıkarlarsa Özel, bir süre daha başkanlığını koruyabilir. Lakin fazla sürmeyebilir.

İYİP: Seçimlere tek başına girme kararı alan İYİP ve Meral Akşener için zor bir sınav olacağa benziyor. Gücünü sınayacak. Üstelik herkese cephe almış bir vaziyette davranacak. Bu şartlar altında “başarısız” olursa ve oyları büyük bir düşüş yaşarsa zaten muhtelif dönemlerde parti içinde yaşanan tartışmalar sertleşir. Ancak oyları belli bir yüzdeyi korur ve bazı başkanlıkları kazanırsa Akşener devam eder, parti bütünlüğünü –biraz fire verse de- korur. Lakin aksi durumda Meral Akşener “ittifak yapmadığı için” suçlanacaktır. Ancak Akşener’in bu durumda işi kurultaya bırakmadan istifa etmesi mümkündür. Ardından İYİP sağda bir “Çekim merkezi” olma iddia ve misyonunu kaybeder. Oyları ve kadroları Milliyetçi – Ülkücü camianın partilerine dağılır. Kısaca kritik bir noktadalar.

MHP: Milliyetçi – Ülkücü camianın kök partisi MHP, seçimlerden ne başarılı ne de başarısız çıkacak parti olacağa benziyor. Oy oranını ve etki alanını koruyacak gibi.  Liderlik sorunu da doğacağı söylenemez. Ayrıca ittifak içinde olmanın avantajlarına sahip. Konumunu korur.

ZP: Milliyetçi – Ülkücü kesimin bu taze partisi Ümit Özdağ’ın agrasif liderlik tarzı ile dikkat çekmeyi başardı. Ayrıca göçmen dalgasına karşı sesini en çok yükselten parti oldu. Bilhassa İYİP’ten kopan kimi oyların adresi olabilir. Bu anlamda “görece başarılı” sayılabilir. Liderlik sorunu olmayacaktır.

MP: Memleket Partisi umudunu bilhassa CHP’den kopacağını umduğu bir kitleye bağlasa da bu pek mümkün görünmüyor. İlaveten Muharrem İnce’nin zikzaklı iniş çıkışları bu partiyi zora sokmuşa benziyor. Seçimlerde büyük bir “sıçrama” yapamayabilir ve süreç içinde bir “Tabela partisi”ne dönüşme ihtimali doğabilir.

DEM PARTİ: Daha ziyade etnik alana ve argümanlara sıkışıp kalmış DEM Parti batıda değil ama Doğu ve Güneydoğu’da zaten “başarılı” olur. İstanbul’da ise CHP ile “Kent uzlaşısı”na gittiği ilçelerde bazı “kazanımlar” elde edebilir ve bunu “başarı” hanesine yazabilir. Ancak DEM Parti içinde seçimden çok önce Selahattin Demirtaş’ın çıkışları ve Başak Demirtaş’ın adaylığı ile başlayan tartışma yeni ve beklenmeyen boyutlar kazanabilir. Taban ve kadrolar düzeyinde bir ayrışma doğabilir. Orta vadede belki de yeni ve ayrı bir “Kürt partisi” oluşumuna sebebiyet verebilir.

YRP: Yeniden Refah Partisi seçimin en enteresan partisi olacağa benziyor. AK parti ile ittifaktan kopan YRP, bu çizgisini sürdürdüğü sürece “İslami / Muhafazakâr” cenahta bir çekim merkezi olacaktır. Fatih Erbakan ilerde bu alandaki arayışı doldurabilir mi ayrı konu. Ancak seçimlerden oylarını yükselterek çıkması pek mümkün görünüyor. İlaveten SP (Saadet Partisi)’ni sollayacağa benziyor. Seçim sonrasının bir kanatta “yıldızı parlayan” partisi olacağa benziyor.

HÜDA - PAR: DEM Parti’nin “İslami versiyonu” gibi durmaktadır. Sicilinde Cumhur İttifakı’na dahil olmuş olsa da şu an çok sınırlı bir bölge ve alanda etkili olabilire benziyor.

TİP: Sosyalist solda halen bir “adres” olsa bile geçen seçimlerde yakaladığı popülariteye bu kez sahip olamayabilir. Gene de bazı bölgelerde belli bir oy potansiyeli yakalayabilir. Eğer başkanı Erkan Baş, denildiği gibi belediye başkanı olursa parti bir genel başkan değişimi yaşayabilir.

TKP: Solun çalışkan ve farklı bir partisi. Ancak şu ana dek fazla bir varlık gösteremedi. Kendini DEM Parti ve CHP’den özenle ayırıyor. Ancak Kadıköy özelinde Fatih Mehmet Maçoğlu’nu aday göstererek bir gündem yarattı. Seçilemese bile katı CHP’li bu ilçede CHP’yi epeyce zorlayacağı ve belli bir oy oranına ulaşabilir görünüyor. Seçilmesi ise sürpriz ve çarpıcı bir örnek olur. Bu hamlesiyle bir artı puanı var gözüküyor.

SP: Saadet Partisi yakın dönemde Millet İttifakı’na katılmanın avantajlarını yaşasa da bu kez durum farklı. Bu partide seçim sonrası lider değişimi tartışmaları yaşanabilir. YRP’nin gerisine düşmüş görünüyorlar. İleride silinebilir veya birleşebilirler.

DEVA: Ali Babacan’ın Demokrasi ve Atılım Partisi’nin yeterli bir çıkış yakalayacağını zannetmiyorum.

DP: Gültekin Uysal’ın Genel Başkan olduğu partinin fazla bir varlık gösterebileceğini zannetmiyorum.

GP: Ahmet Davutoğlu’nun partisinin fazla bir etki gösterebileceğini zannetmiyorum.

Sonuç:

Hiç şüphesiz bunlar benim sübjektif kanaatlerimdir. Yanılıyor olabilirim. Unuttuğum yanlar olabilir. Lakin şu an görebildiğim budur. Ancak her kim ne yaparsa yapsın, her kim ne derse desin 31 Mart sonrası ortaya çıkan tablo farklı olacaktır. Türkiye’nin ve partilerin önüne –olumlu veya olumsuz- yeni veri ve dinamikler sunacaktır.  

Elbette tablonun netleşmesinin 1 Nisan’a denk gelmesi ayrıca ilginç. Bu “Şaka günü”nde seçmen birilerini şakalamış olacak ama bakalım onlar kimler olacak?..

08. 03. 2024