Cumhuriyet Gecesi'nde Aydın Doğan'dan ne istendi?

Medyaradar'ın gizemli yazarı Keskin Kalem yine medya dünyasında ses getirecek bir yazıya imza attı.

CUMHURİYET GECESİNDEN DERİN KULİSLER
AYDIN DOĞAN’DAN NE İSTENDİ?

Yoldaşlar, sırdaşlar, kaderdaşlar…
Şimdi okuyacağınız yazım konusunda bir ricam var.
Lütfen Youtube’a Nesrin Sipahi Agora Meyhanesi yazın ve karşınıza çıkan şarkı eşliğinde sizler için kaleme aldığım bu yazıyı okuyun.

Nasıldı sözleri?
Burası agora meyhanesi
Burada yaşar aşkların
En divanesı, en şahanesi
Bu gece benim gecem
Bu gece benim gecem
Cama vuran her damlada
Seni hatırlıyorum
Ve sana susuzluğumu
Bu akşam ümitleri
Meze yapıp içiyorum
İçiyorum, içiyorum, içiyor, içiyorum...

Şimdi diyeceksiniz ki bre deli Keskin.
Bre tırlak adam.
Şimdi bu nereden çıktı?
Vallahi Cumhuriyet’in 100. yıl kutlama gecesini gördüğümde aklıma siz diyin nostalji rüzgarları…
Siz diyin Yeşilçam filmleri…
Siz diyin eski Türkiye…
Hepsi oradaydı.

Şimdiii açık konuşayım o gecede değildim.
Ancak ben aynı anda hem hiçbir yerde yokum, hem de aslında her yerdeyim.
Her yerde bir gözüm kulağım ve radarım olduğu için, şimdi sizi o geceye götüreceğim ve kulislerde neler konuşulduğunu aktaracağım.

Oradan buradan okumuşsunuzdur sırdaşlarım arşivi Cumhuriyet tarihimizle bir olan ve ülkemizin çınarlarından Cumhuriyet’in 100. kuruluş yıl dönümü kutlamasına medyadan ve iş dünyasından önemli isimler katıldı.
Aydın Doğan, Ömer Koç, Kemal Kılıçdaroğlu gibi isimler ön plandaydı.
O geceye katılan bazı gazeteciler katılan isimleri vs yazdı, çizdi.
Ben açıkçası o isimlere çok girmeyeceğim nelerin konuşulduğuna odaklanacağım.

Medyanın bazı eski isimleri, gazetenin son zamanlarda adının pek çok skandalla anılmasından dolayı şikayetlerini dile getirmiş.
Gazete arşivinin NFT olarak satılmasından, bir e-ticaret şirketinden haber karşılığında para alınmasına kadar son zamanlarda yaşanan pek çok skandal, geceye gölge düşürmüş.
Bu net.
Zaten bu skandallar nedeniyle gazetede daha önce çok üst düzey görevler alan pek çok isim,
geceye davet bile edilmemiş!
Bu isimlerin, skandallardan sorumlu tuttuğu asıl isimse, vakıf başkanı Alev Coşkun.

Geceye katılanların yaş ortalamasının 60 olmasının sorumlusu olarak da o görülüyor.
Kulislerde konuşulan bir diğer eleştiri de haliyle, gazetenin genç gazeteciler ve okurlar arasında kök salamamış olması.
Maddi problemler, kaynak eksikliği, siyasi çekişmeler derken, gazetenin dar bir kesime hapsolduğu konuşulanlar arasında.

Geceye asıl damga vuransa, gazetecilerden çok PR’cıların ve patronların kutlamada boy göstermiş olması.
Gazetenin eski yöneticileri dışlanırken, piyasada tanınan bilinen pek çok PR’cı gecede boy göstermiş!
Daha da flaşı, Cumhuriyet ve gazetenin vakfının yöneticilerinin, gazetenin kaynak sıkıntısından sık sık bahsetmesi de, geceye damga vurmuş.
Özellikle Ömer Koç’un katılımının büyük beklenti yarattığı da iddia ediliyor.
Yani anlayacağınız gazeteyi maddi olarak ayakta tutamayan yönetim, bu kutlamayı bir yatırım turu olarak da görmüş.
Ve bu doğrultuda kulis yapmış.

Veeeee en önemli kulisi tabii ki yine en sona bıraktım sırdaşlar.
İddia o ki, Cumhuriyet yönetimi geceye katılan Aydın Doğan’ı, gazeteye daha fazla yatırım yapmaya, hatta medyaya dönüş planını burası üzerinden gerçekleştirmeye iknaya çalışıyormuş.
Doğan üzerinde ‘gazeteyi satın al ve bu Cumhuriyet çınarını kurtar’ baskısı varmış.
Medyaya dönüş planlarını yerel seçim sonuçlarından sonra tekrar raftan indirmeye hazırlanan Aydın Doğan’sa, şimdilik bu taleplere karşı kibarca sessiz kalmış.
Bakalım Cumhuriyet yönetimi Doğan ailesini ikna edebilecek mi?

KRT’DE ÇALIŞANLAR NEDEN MUTSUZ?

Sevgili yoldaşlarım biliyorsunuz çok uzun süredir, kendini muhalif diye tanımlayan medyada yaşanan özlük hakkı krizlerini buraya taşıyorum.
Sömürünün asıl büyüğünün bu mecralarda yaşandığını, emekçinin dişini sıkarak nasıl da kendinden taviz verdiğini, çarkların ancak bu şekilde döndüğünü dilim döndüğünce anlatmaya çalışıyorum.

Bu mecralardaki pek çok kişi, bu korkunç çalışma koşullarına neden katlanıyor?
Çünkü siyasi bir inançları var, çünkü gidecek başka yerleri yok.
Maalesef medyadaki kutuplaşma nedeniyle durum böyle!
Türkiye’de bir şeyler değiştiririm umuduyla gazeteciliğe tutunan bu emekçilerin en büyük düşmanıysa patronları!
Defalarca yazdım çizdim, özellikle yerel seçimlerden sonra dedim ki, bir sürü belediye muhalefete geçti.
Hadi önceden "elimizde iktidarın kaynakları yok medyaya yatırım yapamıyoruz’’ diyordunuz.
Şimdi bahaneniz ne?

Yoldaşlarım kusura bakmayın ama iktidar medyasında olan şeylerin aynısı burada da oluyor.
İsmail Küçükkaya gibileri çuvalla para alırken (Keskin not: ki malumunuz bir milyon tl aldığı iddia edildi, gerçek rakam ona yakın)
işin asıl yükünü taşıyanlar, açlıkla terbiye ediliyor.

Neyse lafı yine çok uzattım sırdaşlarım, bu uzun peşrevi neden yaptın bre Keskin dediğinizi duyar gibiyim.
Yaptım çünkü yine emekçi derdini bana emanet etmiş.
Bana da emanete hıyanet etmeden, o derdi siz sırdaşlarımla paylaşmak düşer.
Yine harfine dokunmadan KRT TV emekçilerinin bana gönderdiği mesajı sizlerle paylaşıyorum ve son olarak ekliyorum:
Eğer -siyasi tandanstan bağımsız olarak- medya patronları aklını başına almazsa, gazeteciliğe en çok ihtiyaç duyulan bu dönemde, hepsi yarı yolda kalır.

İşte KRT emekçilerinin o mesajı:

"6 ay önce çocukluk hayali olan medya patronluğuna adım atan ve kanalı devraldıktan sonra çalışanlarına "hepiniz yılbaşından önce kendinize büyük piyango vurdu gibi düşünün, tüm sorunlarınızı biliyorum, özellikle maaş sıkıntınızı, hepsini çözeceğim." diye söz veren Fırat BOZFIRAT çalışanlarını 1 Mayıs işçi bayramına maaşsız soktu.
Yeni yönetimi bir türlü dikiş tutmayan, en son Ankara temsilcisi İnan DEMİREL ile yollarını ayıran kanalda süren kan kayıplarının yanı sıra 1 haftadır yaşanan maaş krizi nedeni ile tüm çalışanların yüzü asık... Kanalın emekçileri, asıl sorunun maaş gecikmesi değil karşılarında bir muhattap bulamamak olduğunu belirtiyor. Tüm emekçiler kendilerine yeni iş bakıyor. Yeni iş bulanlar ise tazminatlarını bile yakarak hemen iş değiştiriyor.
Tüm KRT emekçileri adına buradan kendisine "başkan" denmesini zorunlu tutan yeni patrona sesleniyoruz:
Tüm çalışanlara "başkan" dedirtmekle başkan olunmuyor... Başkan olmak istiyorsan "başkan" gibi davranıp emekçilerin sorunlarına eğil ve haklarını zamanında öde..."