Gündem
08 Mar 2011 12:27 Son Güncelleme: 23 Kas 2018 12:06

BATI'DA BASIN ÇETELERİN TETİKÇİLİĞİNİ YAPMIYOR! ELEŞTİRİLERİ CEVAPLADI, YİNE MEDYAYI SUÇLADI!

Başbakan Recep Tayyip Erdoğan partisinin grup toplantısında konuştu.

Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, Ergenekon soruşturması kapsamında yaşanan gelişmelerden dolayı hükümetin eleştirilmesinin yanlış olduğunu belirtirken, "Son gözaltılar kendi mecrasında yürümektedir. Tamamen yargının iradesinde gerçekleşmektedir" dedi. Erdoğan, yurtdışından yükselen tepkileri değerlendirirken de yine basını suçlayarak yanıtladı. "Batıda basın çetelerin tetikçiliğini yapmıyor" diyen Erdoğan, "Biz medyayla savaşarak iktidara geldik" diye konuştu.

Başbakan Recep Tayyip Erdoğan partisinin grup toplantısında konuştu. İşte Erdoğan’ın konuşmasından satır başları:

Bugün bildiğiniz gibi 8 Mart Dünya Kadınlar Günü. Grubumuzdaki hanımların, hanım misafirlerimizin, ülkemizdeki kadınların, dünyadaki kadınların, kadınlar gününü kutluyorum. Dünya kadınlar gününün ülkemizdeki ve tüm dünyadaki çalışan kadınlar, tüm çilekeş vefakar kadınlar için hayırlara vesile olmasını diliyorum.

ÖNEMLİ DEĞİŞİKLİKLER YAPTIK

Birkaç hususu dikkatlerinize sunmak istiyorum. Ak Parti olarak, göreve geldiğimiz andan itibaren kadına yönelik ayrımcılığı, istismarı, özellikle de şiddeti sona erdirmek için yoğun bir mücadele içinde olduk. Kabinedeki hanım bakanlarımızla, milletvekillerimizle, Ak Parti kadın kollarının gayretli çalışmalarıyla teşkilatımızla 8 yıl boyunca bu yolda önemli mesafeler kaydettik. Yasalarda önemli değişiklikler yaptık. Kadınların hak mücadelesine omuz verdik. Genelgelerle, mevzuat değişiklikleriyle ayrımcılığın tüm izlerini silmeyi amaçladık.

DERTLERİ BİZİM DERDİMİZDİR

TBMM tarihinde ilk kez bizim dönemimizde kadın erkek fırsat eşitliği komisyonu’nu kurduk. Kadınların ekonomik faaliyetler içinde, özel sektör ve kamuda yönetici olarak daha fazla yer almasını teşvik ettik. Siyasette kadının çok daha fazla görev edinmesini istedik. Başarı da elde ettik. Yerelde, il genel meclisi, belediye meclisi arasında kadın kardeşlerimiz bulunuyor ve bu sayı geçmiş dönemlerle mukayese edilemeyecek ordanlara çıkmıştır. TBMM’de hanım vekil oranı ise yüzde 9’u aşmıştır. Bu oran hiçbir zaman yüzde 4 seviyesini aşmamıştı.

Süt izninden, sigorta primlerinin yatırılmasına kadar, geniş bir yelpazede onların yanında olduk. Okula gidemeyen, gönderilmeyen kadın ve kız çocuklarımızın meselesi bizim meselemiz oldu. Kampanyalarla 350 bin kadını ve kızı okulla buluşturduk. Yoksul kadının derdi bizim sorunumuz oldu. Doğrudan sosyal yardımlarda adres olarak doğrudan kadınları gördük. Evi çekip çevirsin, özürlü çocuğunu okutsun diye, kadınlara doğrudan nakdi yardımlar yaptık. Şiddete uğrayan, maruz kalan her kadının derdi de bizim derdimizdir, bizim sorunumuzdur.

Ayrımcılığı nasıl reddediyorsak, kadınlara çocuklara yönelik şiddeti reddediyor, kadınlara şiddet uygulanmasını insanlık dışı eylem olarak görüyor ve lanetliyoruz.

TCK’da değişiklik yaparak töre cinayetine müebbet hapis cezası getirdik. Ak Parti Kadın Kolları Başkanlığı, kadına yönelik şiddet konusunda biri 2010 yılında biri de geçtiğimiz hafta olmak üzere geniş katılımlı iki çalıştay düzenledi.

SORUNLAR ŞİMDİ GÜNYÜZÜNE ÇIKIYOR

Diyorlar ki kadına yönelik şiddet artıyor. Hayır. Kadına yönelik şiddet artmıyor, azalıyor. Ama geçmişte kadına yönelik şiddet bilinmediği için, biz bunu görünür hale getirdiğimiz için artıyormuş gibi lanse ediliyor. Geçmişte halının altına süpürülen bu sorunlar, şimdi günyüzüne çıkıyor, tartışılıyor ve çözüm yolları geliştiriliyor.

Gelişmiş ülkelerde görülen kadına şiddet olaylarının benzerleri Türkiye’de de görülebiliyor. Bunu büyük bir sorun olarak görüyor ve gereken adımları atıyoruz.

Bin hanım kardeşimizde şiddete uğrasa kötüdür, bir kişi şiddete uğrasa o da bizimi için çok ama çok kötüdür. Biz bu meseleyi sıfırlamak için var gücümüzle çalışacak, buna sıfır tolerans göstereceğiz.

İnşallah 12 Haziran seçimlerine bugüne oranla daha fazla hanım kardeşimizi aday göstererek gireceğiz. Bu süreç bir kar topu gibi büyüyecek ve inşallah kadınların eliyle bu sorun çözülecek.

Kadınların sorununu, TBMM’de erkeklerin anlatmasını ben anlamsız buluyorum. Damdan düşen kadın. Geliyor sorunu erkek anlatıyor. Asıl anlatması gereken kadın. Ama kadın ortada yok. Niye? Kürsüye getirilmiyor ki. İşte şimdi biz bu sayıyı daha da artırarak, daha da yüksek arkadaşlarımızdan oluşan bir kadroyla, 12 Haziran’dan sonra parlamentoda bu temsili çok daha güçlü hale getirmiş olacağız.

ERGENEKON GÖZALTILARI

Geçtiğimiz hafta savcıların talimatıyla bazı gazetecilerin gözaltına alınması ve tutuklanması, Türkiye’de basın özgürlüğü konusunda tartışma başlattı. Tartışmanın gerçek mecrasından çıkarak, belli medya kuruluşları ve muhalefet partileri tarafından son derece haksız, hükümet aleyhine kampanyaya dönüştürülmek istendiğini görüyoruz.

Şiir okuduğu için hapis yatmış bir başbakan olarak, ifade özgürlüğünü savunduğumuzu, basın özgürlüğüne saygılı olduğumuzu belirttim. Ak Parti geçmişten bu yana susturulan, bastırılan, büyük bir kitlenin temsilcisi olarak iktidara gelmiştir. Son dönemde mücadele ettiğimiz çeteler, karanlık odalar vesayetçi güçler, vatandaşı tehdit olarak gören, halkın hak ve özgürlüklerini ortadan kaldırmaya çalışan anlayışın temsilcisiydi bunlar. Bunlara karşı demokrasiyi, hak ve özgürlükleri savunan ise biz olduk.

SENARYO TERSİNE ÇEVRİLMEYE ÇALIŞILIYOR

Şimdi birileri çıkıp senaryoyu tersine çevirmeye çalışıyor. 28 Şubat’larda köşelerinde yazı yazanların nasıl saldırdıklarını biz iyi biliriz. Yıkıma karşı destekler verdiklerini çok iyi biliriz. Bizler baskının hor görmenin hukuksuzluğun ne demek olduğunu çok iyi biliyoruz. Bizim siyasi mücadelemiz, ileri demokrasinin gelişmesi içindir. Biz 70’li yılları gördük, 80 darbesini yaşadık, biz 90’lı yıllarda 28 Şubat’ta demokrasinin nasıl askıya alındığına, konuşanların nasıl susturulduğuna şahit olduk.

Son yaşanan gözaltılar ve devam eden yargı süreci, kendi mecrasında yürümektedir. Yürütmenin değil tamamen yargının iradesi dahilinde gerçekleşmektedir. İçinde olmadığımız bir yargılama süreci hakkında, bizden görüş belirtmemizin istenmesi yanlıştır. Bu olay üzerinden hükümetin yıpratılmaya çalışılması ise daha büyük yanlıştır.

Birileri çıkmış olup biten her şeyi hükümete fatura etmenin gayreti içinde. Başka birileri de çıkmış, ‘hükümet adım atsın, yargıya müdahale etsin’ diyerek hükümeti sürece dahil etmeye çalışıyor. Hükümet durması gereken yerde durmaktadır.

Biz biliyoruz ki basın özgürlüğü demokrasi içinde mümkündür. Demokrasinin olmadığı, ileir standartlara ulaşmadığı, demokrasinin tehdit altında olduğu bir ortamda hiç kimse basın özgürlüğünden bahsedemez.

Biz bu ülkede bir kısım basın kuruluşlarının nasıl görevler yüklendiğini çok iyi hatırlıyoruz. 1960’ın hemen öncesinde toplumu kışkırtmak için gazetecilerin ve yayın kuruluşlarının nasıl durumdan vazife çıkardıklarını biliyoruz. Aynı şekilde 28 Şubat sürecinde manşetlerin nerelerde hazırlandığını, köşe yazarlarının ellerine nasıl ısmarlama konular verildiğini de çok iyi biliyoruz.